Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Herkesin demokrasisi kendine göre

Herkesin demokrasisi kendine göre

Aslında sağı, solu ve liberali ile 1982 anayasasının değiştirilmesi konusunda yakın zamana kadar bir fikir birliği vardı. En azından söz ve yazıya böyle yansıyordu. Çünkü ortada bir darbe anayasası vardı ve ülkemizin demokratikleşmesini engelliyordu. Bir diğer ifade ile demokratikleşmenin önünde önemli bir engel oluşturuluyordu. Eğer demokratikleşme yolunda adım atılacaksa önce bu anayasanın değiştirilmesi, yeni bir sivil anayasa yapılması gerekiyordu. Bu hususta denebilir ki toplumsal mutabakat söz konusuydu. Ne zaman anayasa değişiklik paketi gündeme geldi ve bu değişiklik etrafında tartışmalar başladı bir de gördük ki düne kadar demokratikleşmenin önündeki tüm engellerin kaldırılmasını savunan bazı kesimler birden bire getirilen değişiklikleri demokrasiye aykırı bulmaya başladılar. Bu durum herkesin demokrasisinin farklı olduğunu, her kesimin demokrasiye kendine göre anlam verdiğini ortaya koydu. Böyle olunca da eğer demokratikleşme konusunda bir adım atılacaksa demokratikleşmeden ne anladığımızı kesin olarak ortaya koymamız gerekiyor. Belirlenen hedefin tarifi net olarak yapılmadan hedefe ulaşmanın mümkün olmayacağını sanıyorum söylemeye gerek kalmaz.

Bu gün yaşananları demokrasi konusundaki anlayış farklılığı ile izah mümkündür. Öylesine bir farklılık var ki bir yandan demokrasi ve demokratikleşmenin gereğini savunanlar bir anda darbe anayasasının safında yer alabiliyor, darbe anayasasında demokratikleşmeyi gerçekleştirmek adına yapılan değişiklikleri demokrasiye aykırı bulabiliyorlar.

Bunu anlamak oldukça zordur. Çünkü, demokrasi meçhul ve herkesin kendine göre yorumlayabileceği bir kavram değildir. Bir diğer ifade ile ilk defa ülkemizde gündeme gelmiş, ülkemizde uygulanmaya çalışılan bir sistem de değildir. Demokrasi deyince herkesin buluştuğu daha doğrusu buluşması gerektiği ortak noktalar vardır. Bu ortak noktaların temelini, devlet fertler içindir anlayışı oluşturur. Böyle olunca da devletin asli görevini toplumun güven, huzur ve refahını sağlayacak oluşturur. Kısacası demokrasi temel insan hak ve özgürlüklerinin teminat altına alındığı sistemin adıdır. Temel insan hakları ise nesil emniyeti, düşünce ve inanç özgürlüğü, can güvenliği, fertlerin sağlığının ve eğitiminin teminat altına alınmasıdır. Bu haklar hiçbir gerekçe ile ihlal edilemez, yok sayılamaz. Devleti koruyoruz diye toplumu oluşturan fertlerin yukarıda sıraladığımız hakları ihlal edilemez. Çünkü, esas olan fertlerdir. Devlet fertleri korumak için yine bir anlaşma ile fertler tarafından oluşturulmuş tüzel kişiliktir. Ne var ki güvenliklerinin ve özgürlüklerinin korunması için fertler tarafından oluşturulmuş ve adına devlet denen tüzel kişilik toplumdan aldığı gücü zamanla topluma karşı kullanmaya başlanmıştır. Çünkü, bir takım bahane ve gerekçelerle devlet kutsanmaya başlanmış ve devlet için ferdin feda edilebileceği gibi faşist anlayış yaygınlık kazanmıştır. Bu anlayış giderek ceberut devleti güdeme getirmiştir. Kısacası işte bu ceberut devletin yerine insanı, yani ferdi esas alan devlet anlamına gelebilen demokrasi geliştirilmeye başlanmıştır. Ceberut devletten insan hak ve özgürlülerini esas alan devlete geçiş kolay olmamış, dünyanın çeşitli köşelerinde bu geçiş uğruna milyonlarca insan hayatını kaybetmiştir. Neticede pek çok ülkede ferdi esas alan sistem hayata geçmiştir. Bir ülkede yapı değişiklik gündeme geldiğinde hemen direniş de ortaya çıkmıştır. Çünkü sistem değişikliği beraberinde yönetenlerin değişmesini de gündeme getirmiştir. Aristokrat ve bürokratların oluşturduğu kesim konumlarını koruyabilmek adına sistem değişikliğine karşı direnişe geçmişlerdir. Bazen bu direniş karma bir yapının ortaya çıkmasına yol açmış, adı demokrasi olan ama temelde bürokratik oligarşinin hakim olduğu bir yapı ortaya çıkmıştır. İşte bu durum zamanla demokrasiye herkesin farklı anlamlar yüklediği bir noktaya gelmiştir. Bugün ülkemizde yaşanan da bunun yansınmasıdır. Yoksa demokrasinin tarifi konusunda siyasi ve ideolojik farklılıkların fazla bir etkisi olmaması gerekir. Söz gelimi kafalarından kutsal devlet anlayışını silip atamayanların demokrasi tarifinde bu anlayış belirleyici olmuştur. Onlara göre devletin mevcut yapısının değişmemesi için bir takım tabuların devamı gerekmektedir. Demokrasi deyince bu tabuların devamını da düşünmektedirler. Tabularla demokrasinin birlikte olamayacağını aslında bu düşüncenin sahipleri de bilirler ama hedef kutsallarının korunması olunca demokrasi adına bir takım antidemokratik kurumların savunmasını da yapabilmektedir. Bu çelişki devam ettiği sürece bu ülkede hangi anayasal ve yasal düzenlemeyi yaparsak yapalım demokrasinin kurlarını tam olarak uygulamaya geçirmek kolay olmayacaktır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi