Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Demokratlık sözde değil, uygulamada belli olur

Demokratlık sözde değil, uygulamada belli olur

Konuşulanlara bakılınca bu ülkede herkes demokrat ve demokrasiden yana. Ancak sıra uygulamaya gelince bu ülkede bir takım temel insan hakları yine demokrasi adına rafa kaldırılabilmekte, bir takım sınırlamalar getirilebilmektedir. Herkes hukuk devletinden yanadır, yargının bağımsız ve tarafsız olmasını savunmaktadır. Ancak, bir takım gerekçelerle bu tarafsızlık uygulamada tarafsız olmayan neticeler verebilmektedir. Kısacası bu ülkede sosyalisti de, liberali de, sağcısı da, laikçisi de demokrattır. Ancak, hiçbirinin bir ötekinin düşüncesine, inancına tahammülü yoktur. Halbuki demokratlığın temelini farklı olana tahammül oluşturur. Farklıya tahammülü olmayanın hangi fikir ve inançta olursa olsun demokratlık iddiası havada kalmaya mahkumdur.

Bunlar da nereden çıktı, diyebilirsiniz.

Millet Meclisi'nde görüşülmekte olan anayasa değişiklik paketine destek verenler, ülkemizde aksayan demokrasiyi biraz daha sağlam temellere oturtmak iddiasındalar. Ben de böyle düşünüyor ve paketi destekliyorum. Bu pakete karşı çıkanlar da demokratlık adına karşı mücadele veriyor, ülkeyi diktatörlüğe giden yoldan çevirmek istediklerini ileri sürüyorlar. Hatta anayasa değişiklik paketine destek ve oy verenleri, "Diktatörlük yoluna taş döşemekle" suçluyorlar.

Bu arada geçmişte yaşadığımız çatışmalar ve bu çatışmalar sonucunda hayatını kaybetmiş insanlar da ülkeyi ve sistemi korumak adına mücadele etmiş ve bu yolda hayatlarını kaybetmişlerdi. Bir bakıma öyle bir ülkede yaşıyoruz ki herkesin demokrasisi kendine göre. Herkes kendine göre bir anlam yüklüyor demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine. Geçmişte darbelere ve darbecilere destek verenler de demokrasi savunuculuğunu kimselere bırakmıyorlardı. Çünkü kendileri gibi düşünmeyen ve inanmayanların yönetimde etkili olmasını kendi düşünce ve inançlarının tasfiyesi gibi algılıyor, böyle algılayınca da kendileri gibi düşünmeyenleri toplum hayatından şu ya da bu şekilde tasfiye etmeyi, onlara yaşama hakkı vermemeyi bir görev olarak algılıyorlardı.

Böyle olmasa darbe döneminde hazırlanmış bir anayasanın biraz olsun sivilleştirilmesi, temel insan hak ve özgürlüklerinin teminat altına alınması için yapılması öngörülen değişiklik diktatörlüğe giden yolun açılması olarak nitelendirilebilir mi?

Netice olarak diyebiliriz ki bu ülkede demokrasi, insan hak ve özgürlüklerinin kökleşmesi adına yapılacak bir değişiklik etrafından uzlaşma sağlamak mümkün değildir. Çünkü herkesin demokrasi tarifi ve anlayışı farklıdır. Söz de herkes demokrattır ama sıra uygulamaya gelince işler değişmekte demokrasi ile birlikte düşünülmesi mümkün olmayan eylem ve uygulamalar gündeme gelebilmektedir.

Kısacası insanımızın genelinde bir sözde demokratlık hakimdir, özde demokratlık ise sadece sistem kendi düşüncelerine hizmet ettiği sürece geçerlidir. Aksi halde "Ben demokratım ama rejimin yanında ve savunucusuyum. Bunun için de başkalarının hak ve özgürlükleri beni ilgilendirmez" denilebilir mi?.. Hatta, "Her rejimin kendini savunma hakkı vardır. Demokrasi hiç kimseye kendisine son verme hakkı ve hürriyeti tanımaz" gibi bir takım savunma mekanizmaları geliştirebilmektedirler. Hatta çok sıkışırlarsa darbe anayasalarında hükme ve değiştirilemez esasına bağlanmış bir takım anayasa hükümlerinin arkasına sığınarak her türlü darbeci ve diktacı anlayışlarına kılıf uydurabilmektedirler. Halbuki bu ülkede hiç kimsenin demokratik, laik, sosyal hukuk devleti ile sorunu yoktur. Bu tür iddialar bir takım çevrelerin yıkılmakta olan iktidar ve otoritelerini kurtarma çabalarından öte gitmemektedir. Sorun bu iddiaların arkasına sığınarak toplumun önemli bir bölümün temel insan haklarını kullanmasının engellenmesi ile ortaya çıkmaktadır. Bunun da ötesinde benim belirlediğim gibi inanacak, düşüneceksin dayatmasından ileri geliyor. Böyle olmasaydı bu ülkede yıllardan beri düşünce suçu diye bir suç olur muydu? Yasalarda böyle bir suç için ceza maddeleri bulunur muydu? Demokratik hukuk devletinde hiç kimsenin bir başkasına nasıl inanacağını tarif etme ve dayatma hakkı yoktur. Demokratik hukuk devleti buna izin vermez. Ancak, bizdeki o sözde demokratlar bu hakkı kendilerinde görebilmektedirler. Hatta yasa hükümleri bile zamana ve şartlara göre farklı uygulamalara sebep olabilmektedir.

Kısacası ülkemizin demokrasi sorunu yasalardan ziyade insanımızın değişken demokrasi anlayışından kaynaklanmaktadır. Herkesin demokrasisinin kendine göre oluşu bu sorunu derinleştirmektedir. Bunun da temelinde farklılıklara tahammülsüzlük yatmaktadır. Farklılıklara tahammül, bir diğer ifade ile demokrasi kültürünün ülkemizde yerleşmemiş olması işleri çığırından çıkarmaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi