Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Lâkap Gandi’den!.. Kasket Ecevit’ten!.. Gömlek İtalya’

Lâkap Gandi’den!.. Kasket Ecevit’ten!.. Gömlek İtalya’

“Deve”ye, “boynun neden eğri?” diye sormuşlar da, deve; “Nerem doğru ki?” diye cevap vermiş ya, bu “CHP’liler” de öyle... Nereye el atsan, hangi “söylem ve eylem”lerine baksan, lime lime dökülüyor... Bir şeyler söylüyorlar, bir şeyler yapmaya kalkışıyorlar ama, “sonunu hiç düşünmedikleri” için, ellerine-yüzlerine bulaştırıyorlar... Bir “sembol” buluyorlar kendilerine ama, altı boş!.. Bir “söylem” tutturuyorlar, içi boş!.. Sahneye bir adam sürüyorlar, parlatıyorlar, cilalıyorlar, şişiriyorlar ama “beklenti”lere cevap vermesi mümkün değil!.. Bir “afiş” hazırlıyorlar ama, “lâfın ucu”nun nereye gideceğinin farkında değiller!.. Zaten “halktan kopuk” oldukları, halkı hep “cahil” ve “keriz” yerine koydukları için, zannediyorlar ki, halk yutar!.. “Halkın uyandığını” ve her şeyin farkında olduğunu bile farkedemiyorlar.
NİYE İNDİRDİNİZ O AFİŞİ?
Önce “afiş”ten başlayayım... Malûm, “CHP Kurultayı’nın ikinci günü”nde, yani Pazar günü, Kurultay Salonu’na giden Ankara sokaklarına ve Kurultay Salonu’na asılan bir “afiş”ten söz etmiştim...
O afişte;
“Önderimiz Kemal
Hedefimiz iktidar”
Yazıyordu... Ben de, bu “önder”den kastın Önder Sav olduğunu, “Kemal”den kastın da “Mustafa Kemal” değil “Kemal Kılıçdaroğlu” olduğunu yazmıştım... Ve eklemiştim: “Mustafa Kemal’i de dışladılar!”
Öyle ya, bu işin “arka plânı” vardı!..
İsmet İnönü’nün “Millî Şef” olduğu yıllarda; Atatürk’ün resmi “para”lardan, “pul”lardan ve “duvar”lardan kaldırılmış, yerine “İsmet İnönü’nün resmi” konulmuştu!..
Bunu yapan “Atatürkçü CHP” idi!..
İşte, şimdi de;
“Afiş”lerden siliniyordu Atatürk...
Ben, bunları yazdığım gün, bir haber geldi Ankara’dan: “Sözkonusu afişler, CHP’lilerin yoğun tepkisi üzerine indirildi!”
Demek ki, onlar da farketmiş!..
Ne yalan söyleyeyim;
“CHP tabanı” adına sevindim!..
“Şark kurnazlığı”nı yutmadıkları için sevindim!..
“Gözlerindeki perde” kalktığı,
Ve “oyunu gördükleri” için sevindim!..
ERGENEKON VE PKK’YI KİM YARGILAYACAK?
Dilerim, o afişi indiren CHP’liler, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yüzündeki “maske”yi de indirirler!.. Çünkü Kılıçdaroğlu, bana “güven” vermiyor!.. Açık söyleyeyim, “önyargılı” olarak değil, “objektif” bakan bir adam olarak söylüyorum bunu... Bu adam, bana güven vermiyor!..
Malûm, Kurultay’daki konuşması, bir “genel başkan” gibi değil, “kahve”lerde sandalye üzerine çıkıp “nutuk” atan “militan partili”nin konuşması gibiydi!..
“Bol keseden atılan, içi boş bir nutuk!”
Ne “proje” var, ne “çözüm” plânı!..
Konuşmasındaki “tek yenilik” şuydu:
“Özel yetkili mahkemeleri kaldıracağız!”
İyi de, niye kaldıracaksın bu mahkemeleri?..
O mahkemelerin “Ergenekon Terör Örgütü’nü yargılaması”ndan mı rahatsızsın?..
O mahkemelerin “PKK Terör Örgütü’nü yargılaması”ndan mı rahatsızsın?..
Benim anladığım şu:
“Gandi Bey”, Deniz Baykal’ın yürüttüğü “Ergenekon avukatlığı”nın birkaç adım ötesine geçerek, “mahkemeleri kaldırmayı” vaat ediyor!..
Yani, “Ergenekon’a selam” çakıyor!..
Hani, bir söz vardır ya;
“Avukat tutma, hakim tut!”
Gandi Bey, bu işin “hakim”lerle de olmayacağına kanaat getirmiş olmalı ki, “mahkeme”leri kaldıracak!..
Ne olacak o zaman;
“PKK” da kurtulacak, “Ergenekon” da!..
Ergenekon’u tebrik etmek gerek;
“CHP’yi iyi dizayn etmişler!”
Tam adamını oturtmuşlar CHP’nin başına!..
KASETİ UNUT, KASKETE BAK!
Yalnız, hem “halkçı”, hem “Ergenekoncu” nasıl olunacak, onu anlayamadım.
Kaldı ki “kasket” takmakla “halkçı” mı olunuyor?.. O kasketi yıllarca kafasında taşıyan Ecevit neyi başardı ki, Gandi Bey başarsın?..
Keramet “kasket”te olsaydı, Ecevit’in DSP’si hiç “yüzde birbuçuk”lara iner miydi?..
Bana kalırsa, Gandi Bey’imiz, “seks kasedi”nden dolayı zor durumda kalan CHP’yi “eks kasketi” ile kurtarmaya çalışıyor!..
Evet, bir “eks kasketi”dir o!..
“Eks” olmuş, “ölmüş” Ecevit’in kasketi!..
Gandi Bey’in “eks kasketi”ne bakanlar, “seks kasedi”ni unuturlar mı bilmem!..
Hiç sanmıyorum...
Bu millet “kaset”i de unutmaz, “kasket”i de!..
Çünkü o “kasket”in altında, “yokluk”lar var, “kuyruk”lar var, “entrika”lar var!..
Malûm, o kasketi takan Ecevit, ömr-ü hayatında “bir defa tek başına iktidar” oldu, o da “Güneş Motel entrikaları”yla!..
Güneş Motel’de “Mebus pazarı” kurdu, hükümetine “güvenoyu” veren 11 milletvekilini “bakan” yaptı!.. Deniz Baykal’ın, “kendi özel işleri”ne bakan “sekreter”ini “milletvekili” yapması gibi, Ecevit de “iktidar” olmasını sağlayan milletvekillerini “bakan” yaptı!..
Ancak onların “parmak”larıyla “iktidar” olan Ecevit’in Başbakan olduğu dönemde, milletin “gaz, tuz, yağ, tüpgaz, benzin ve hatta ekmek kuyrukları”nda yaşadığı çileyi, ancak yaşayanlar bilir!..
Hepsi bir yana da;
“Mebus pazarı” kavramı, “milletvekili transferi” kavramı, Türk siyasi hayatına ilk defa Ecevit tarafından sokulmuştur!..
Kaldı ki, Ecevit’i “Başbakan” yapan o bakanlardan bazıları, daha sonra “yolsuzluk”lardan Yüce Divan’da yargılanıp, “mahkûm” oldular!..
İşte o zaman öğrendik ki;
Ecevit, iyi bir “orkestra şefi”dir!..
Malûm;
Orkestra şefleri “çalmaz”lar, ama “çaldırır”lar!..
“Orkestra şefliği”ni Ecevit’in yaptığı bakanlar da, o günlerde doğrusu “iyi çaldılar!”
İşte bu Ecevit’in eşi Rahşan Hanım, büyük ilgi ile karşılandığı CHP Kurultayı’nda, “Size Ecevit’i getirdim” demiş!..
Hangi Ecevit’i acaba?..
“Çalmayıp çaldıran Orkestra Şefi Ecevit”i mi, Türk siyasi hayatına “Güneş Motel entrikaları” ile “Mebus Pazarı” kavramlarını sokan Ecevit’i mi?..
Tabiî, “yokluk” ve “kuyruk”ları da unutmadık!..
“TOPLAMA BİR ARABA” GİBİ!
Dedim ya, ben Gandi Bey’e güven duymuyorum.
Çünkü, hiçbir şeyi “yerli” değil!..
Daha doğrusu “doğal” değil!..
“Kendisi” olmak yerine, hep “başkaları”nı oynuyor!.. Sanki, eline tutuşturulan “senaryo” gereği, “rol” yapıyor!..
Şu hâle bakın;
Lâkabı, “Gandi”den!..
“Şapka”sı “Ecevit”ten!..
Sırtındaki “gömlek” desen, İtalya’dan!..
Dün gazetecilere yaptığı açıklamada;
“Baykal’ın bana geçmişten örnekler vererek geleceğe yönelik hedefler göstereceğine inanıyorum... Sayın Baykal ile her ortamda görüşeceğiz. Sıkıştığım zaman görüşeceğim, görüşlerine ihtiyaç duyduğum zaman görüşeceğim.”
Dediğine göre, demek oluyor ki; “görüş”ler ve “hedef”ler de Deniz Baykal’dan olacak!..
Sanki, “toplama bir araba” gibi!..
Hiçbir parçası orijinal değil!.. Hepsi toplama!..
İyi de, sorarlar adama;
“Sen kimsin?... Sen ne yapacaksın?”
Hani, “sen” neredesin?..
“Orijinal bir şey” göster!..
Lakap Gandi’den, şapka Ecevit’ten, gömlek İtalya’dan, görüş Deniz Baykal’dan!..
Peki, “Kemal Kılıçdaroğlu” nerede?..
GANDİ İTALYAN GÖMLEK GİYMEZDİ!
Adam, kendisine “Gandi” denilmesinden hoşlanıyor... “Onu taklit edeceğini” söylüyor ama, “Gandi” ile uzaktan-yakından alâkası yok!..
Çünkü, Gandi denilen adam;
Hayatı boyunca “ithal” bir şey giymemiş!..
“Sırtındaki elbise”yi de “kendisi dokumuş!”
Peki, niçin?..
Sırf “İngiliz tekstilini protesto” için!..
Niye protesto etmiş “İngiliz tekstili”ni?..
Çünkü, “Hindistan’ı işgal” eden İngilizler, “kendi tekstil sektörleri ile rekabet edemesinler” diye, “tam 40 bin Hintli çıkrık ustasının ellerini bileklerinden kesmiş”ler!..
Gandi, işte bu “işgal, sömürü ve zulüm”lere direnmek için, kendi elbisesini kendisi dokumuş!..
Ya “Gandi Bey”imiz ne yapıyor?..
“İtalya’dan ithal bir gömlek”le çıkıyor “halk”ın karşısına!.. “Etro” marka o “ithal” gömleğin fiyatı “500-600 lira”ymış!..
Şu hâle bakın;
Halk, “20-30 liralık gömlek”ler giyerken, “halkçı” Gandi’miz 500-600 liralık “İtalya’dan ithal gömlek” giyiyor!..
Derdimiz, elbette “para” değil!..
Derdimiz, “zihniyet”tir!..
“Lâkabı Gandi’den!.. Kasketi Ecevit’ten!.. Gömleği İtalya’dan!.. Görüşü Baykal’dan” olacak bir adama sorarlar;
“Hani, sen neredesin?”
Öyle umuyorum ki;
CHP tabanı bunları da sorar!..
“Afiş”i sorduğu gibi, bunu da sorar!..
Hiç şüpheniz olmasın ki;
“Kaset”ten “kasket”e geçen CHP,
“Afiş”ten de “mafiş”e geçecektir!..
Zira, “toplama” bir adamla,
“Uzun yol”a çıkılmaz!..
====================
İhtilâl, önce kendi çocuklarını yer!
Deniz Baykal’ın evinin önünde “çadır”lar kurup, “aydınlık(!) orucu”na yatanlar, Vakit’i hedef aldıkları bir “pankart” asmışlardı... O pankartta, “Güneş balçıkla sıvanmaz” yazıyordu... Doğruydu... Gerçekten de, güneş balçıkla sıvanmaz!.. Yani, “gerçek”lerin üstü örtülemez!.. Ne “boya”lar örter “gerçek”lerin üstünü, ne de “makyaj”lar!..
İşte, “güneş” çıktı ve “makyaj”lar akmaya başladı... Düne kadar Hüsamettin Cindoruk gibi birine umut bağlayan Ergenekoncular, baktılar ki, bu iş Cindoruk’la olmayacak; “Cindoruk uymadı, Kılıçdaroğlu verelim” demeye başladılar!..
“Tezgâh”ta duran bir “balon”u ellerine alıp, üfürdüler, şişirdiler ve uçurdular!.. Yalnız, “balon” dediğin nedir ki, “bir iğnelik canı” vardır!.. Batırdın mı iğneyi, “paaat” diye patlar!..
Nitekim, “Kılıçdaroğlu balonu” da patlamıştır!.. “Çırpınan Sol’u kurtarma” çabası, daha ilk günlerde akamete uğramıştır!..
Hani; “ihtilâller önce kendi çocuklarını yer” diye bir lâf vardır ya, “CHP’deki ihtilâl” de, önce kendi çocuklarını yedi!.. Kılıçdaroğlu’nun “ilk harcadığı” ismin, en sadık adamı Gürsel Tekin olması, son derece ilginç geldi bana!..
Bakalım, bu “ihtilâl”(!) daha kimlerin başını yiyecek?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi