Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

İran anlaşması ABD’nin boyasını döktü

İran anlaşması ABD’nin boyasını döktü

Günlerden beri Türkiye ve Brezilya'nın arabuluculuğu neticesinde İran ile imzalanan uranyum takas anlaşması tartışılıyor. Böyle bir anlaşmaya bazılarının karşı çıkması anlaşılabilir. Ancak söz konusu anlaşmaya ABD'nin karşı çıkması ve eleştirmesinin anlaşılması mümkün değildir. Sanıyorum Başbakan Erdoğan'ın ABD'den gelen eleştiriler karşısında, "Dürüst değilsiniz" şeklinde sert tepki vermesinin sebebi de hem Türkiye'nin arabuluculuk yapmasının istenmesi ve onaylanmasının ardından "Takas anlaşması için kimse bize danışmadı" şeklindeki ABD kaynaklı açıklamanın etkisi vardır. Başından beri biliyoruz ki Türkiye, ABD istedi diye İran ile arabuluculuk yapmaya soyunmuştu. Devreye Brezilya'nın da girmesi ile anlaşma gerçekleşmişti. Bundan sonra yapılması gereken anlaşmanın uygulanmasıdır. Elbette Türkiye ve Brezilya'nın ABD'ye sormadan onlardan habersiz bir şekilde böyle bir anlaşmayı imzalamış olmaları hepimizi memnun eder ama işin aslının böyle olmadığını da biliyoruz. Daha önce Obama ve Clinton'un açıklamaları ile harekete geçilmiş olduğunu tüm dünya biliyor. Türkiye işin başından beri İran'a bir müdahale olmadan meselenin diplomatik yollardan çözülmesini istemiş ve bu görüşünü her fırsatta tekrarlamıştır. Böylece hem sınırımızda bir çatışmayı hem de haksız bir müdahaleyi engellemek istemiştir. Bunun için İran ile temasa geçilmiş anlaşma hususunda ABD ve yandaşlarının şartları iletilmiş hem de İran'ın karşı teklifleri ABD'ye iletilmiştir. Bir bakıma Türkiye uzunca bir süre İran ile ABD arasında arabuluculuk yapmış, iki tarafın isteklerini birbirine ulaştırmıştır. Bu arada İran anlaşma konusunda belli bir noktaya gelirken öbür yandan da anlaşmanın sadece Türkiye ile İran arasında değil devreye Brezilya'nın da girmesini istemiştir. Olayların gelişimi böyle bir intiba uyandırıyor. Tüm bunları medyadan günü gününe takip ettik. Üçüncü bir ülkenin devreye girmesi de iyi olmuştur. Çünkü Türkiye'nin uranyum konusunda arabuluculuk yapmasının gündeme geldiği ilk gülerde bu işin ileride başımıza dert açabileceğini, özellikle ABD'nin ileride mızıkçılık yapacağını, daha önce söylediklerini unutmayı tercih edebileceğini hatırlatmıştım. Çünkü baştan beri ABD'nin İran ile anlaşmak gibi bir niyetinin olmadığı görülüyordu. Hedef İran'a müdahaleydi. İran'ın uranyum zenginleştirme çalışmaları ise bir bahaneydi. Bu arada Türkiye'ye verilen arabuluculuk görevi ise dünyayı kandırmaya yönelik bir hamleden ibaretti. ABD yönetiminde Türkiye'nin arabuluculuğa itilmesinin ardında İran'ın böyle bir anlaşmaya yanaşmayacağı öngörüsü hakimdi. Ancak, bu öngörü İran, Türkiye ve Brezilya arasında anlaşmanın imzalanması ile boşa çıktı. Diyebiliriz ki ABD'nin hesap hatası yaptığı görülmüş oldu. Güreşte oyunu ile alta düşmek vardır ya onun gibi bir şey oldu. ABD "Biz meseleyi barışçı yollardan çözmek için elimizden geleni yaptık ama İran yanaşmadı" demek istiyordu. İşte bu olmadı. ABD cenahından yapılan açıklamalardaki ölçüsüzlük ve şaşkınlık işte bu kendi oyunu ile alta düşmüş olmanın öfkesini yansıtıyor.

Hemen belirtelim ki gücü hak sebebi gören bir anlayışın sahiplerinden dürüstlük beklemenin de anlamı yoktur. Afganistan ve Irak'ın işgalinin makul bir sebebi var mıydı? Yoksa ben öyle istedim ve işgal ettim mantığının bir ürünü müydü? Kaldı ki İsrail'in elindeki nükleer başlıklı füzelere sesini çıkarmayan ABD'nin İran'ın nükleer silah üretme hazırlığı içinde olduğu iddiası ile İran'a saldırı planlaması, hatta İsrail'in ikide bir İran'a müdahale edeceğini açıklaması bu açıklama karşısında Batı dünyasının sessiz kalmayı tercih ederek destek vermesi de ikiyüzlülüğün bir ifadesi değil midir?

Kısacası ABD ve Batı dünyasının anlaşmanın ardından bir çatışma önlendiği için Türkiye ve Brezilya'ya teşekkür etmeleri gerekirken öfke krizine tutulmuş olmaları artık İslam dünyasının yolunu Batı'dan ayırması gerektiğinin bir göstergesi değil midir? Son bir not daha: Son günlerde ülkemizdeki terörist eylemlerin artmasının arkasında ülkemize yönelik ABD ve İsrail öfkesinin tesirinin olup olmadığı da düşünülmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi