Hayrettin Karaman

Hayrettin Karaman

Köyün birinde

Köyün birinde

Türk kavmi bin yıldan fazladır eksen değiştirmiş, yüzünü "Büyük Doğu"ya, İslam'a çevirmiş, bu din sayesinde medenileşmiş ve İslam Medeniyetine önemli katkılarda bulunmuştu. Tanzimat döneminden itibaren milletin yön değiştirmesi gerektiği, propaganda sayesinde tek medeniyet olarak kabul ettirilmiş bulunan Batı Medeniyetine yönelmesinin elzem olduğu, devletin üst kademesinden dile getirilmeye başlamış, 1920 lerden itibaren de –millete sormadan- resmen ve cebri olarak Batı'ya yönelinmiş, İslam ve medeniyeti ile bütün bağların kopması için kısa ve uzun vadeli tedbirler alınmıştır. Bu köklü eksen sapmasına zarar vermesin diye İslam ülkeleri ile de ilişkiler asgari seviyede tutulmuş, "Ne Şam'ın şekeri ne Arab'ın yüzü" sözü darbımesel haline gelmiştir.

Dünyaya hakim olan devletler menfaatleri ölçüsünde bütün ülkelerle ilişki kuruyor, kimsenin dinine, rengine ve ideolojisine bakmıyorlar. Sıra bize gelince, halkı Müslüman olan ülkelerle siyasi, askeri, iktisadi, kültürel bir ilişki kurmak, bir anlaşma yapmak, bir işbirliğine gitmek, bir sahiplenmek büyük olay oluyor, "Türkiye eksen mi değiştiriyor" nidaları afakı kaplıyor.

Keşke değiştirse, keşke İslam Medeniyetini ihya ve inşayı hedeflese, bu maksatla diğer İslam ülkeleriyle dava ve işbirliği yapsa, maddi hayatın dar kalıpları içinde bunalmış insanlığa İslam'ın sonsuz rahmet ve mana ufuklarını açsa, dünyada İslam barışını egemen kılsa...! Ama bunları, mevcut şartlarda hayal etmek bile zor!

Ne yazık ki, Türkiye selameti AB'ne üye olmakta aramış, kendi limanına değil, ne yapsa kendilerine yaranamayacağı yabancıların limanına sığınmak durumunda kalmıştır. Keşke İslam ortak pazarı, İslam ortak parası, İslam ortak savunma gücü ve paktı, icad ve keşifte önde gelen İslam ilimler akademileri ve üniversiteleri... olsaydı! Bunlar olsaydı yalnızca Müslümanlar değil, orta çağda ve öncesinde olduğu gibi bundan bütün dünya istifade edecekti.

Ortada o yok, bu yok; olan, Müslüman olmayan ülkelerle olduğu gibi bazı Müslüman ülkelerle de yakınlaşmak, zorunlu olduğunda Osmanlı mirasına sahip çıkmak, mazlum oldukları için bazı Müslüman toplulukların haklarını savunmak, onlara ve başkalarına zulüm yapılmasın diye çabalamaktan ibaret. Bu kadar masum ve cılız bir hareket tarzını "eksen kayması" diye isimlendirmek ciddiyetten uzak bir komedi olsa gerek. Ama bu komediyi yazıp oynayanların bir maksatları olduğu da açık: "Biz eksen bekçileriyiz, sizi sınırına bile yaklaştırmayız, ayağınızı denk alın" demek istiyorlar.

Benim cevabım şudur:

Biz eksenimizi biliyoruz, o bizim imanımız ve davamızdır ve yaşadığımız müddetçe herkesi oraya davet etmekle yükümlüyüz.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hayrettin Karaman Arşivi