Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Faşizm! Yani şu lânet olası ırkçılık!(2)

Faşizm! Yani şu lânet olası ırkçılık!(2)

Dün kaldığımız yerden devam edelim..
Bana sorarsanız, bugün dünyayı kan gölüne çeviren savaş ve terörün arkasında faşizm denen bela vardır. Tüm diktatörlükler, baskı rejimleri, baskı yasaları, militarizm, jüristokratik rejimler, faşizmin eseridir..
Ergenekon denilen terör çetesi de aynı kökten beslenmiyor mu? Ya da her Kürtlere yapılan, Kürtlere yapılana tepki olarak yapılan, ya da bu kan üzerinden, aynı ülkenin çocuklarını, din kardeşlerini birbirine kırdırıp bu kanı, kendi iktidar ve çıkar hesapları için kullananların yaptıkları ne?
Haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı olacağım.. Özbek ya da Kırgız fark etmez.. Şimdi sırada bir de kan davası belası var bu topraklarda. Kan davası güdenleri/güdecek olanları/Peygamberin lanetlediklerini ben de aynı şekilde lanetliyorum. Kan davası güden kim olursa olsun şeytanın işbirlikçisidir.. Kan davası mikro faşizmdir..
Peygamberimiz bu dünyadan göçerken, Veda Haccı hutbesinde bizi kan davasından, kadınlara haksızlık etmekten, ribadan ve benzeri bazı şeylerden sakınmaya çağırmadı mı? Allah şeytanı ırkçılığından dolayı lanetlemedi mi? Fikri kavmiyeti tel’in etmedi mi peygamber?
Sahi “Müslümanlar kardeştir” diye buyururken Allah (cc), “Bize bizden başka dost yoktur” diye kimler bizi herkesle düşman yapmaya kalktı?. Allah bizi Adem aleyhisselamdan, sonra da kavimler halinde yaratırken bu nizama karşı çıkanlar kimlerdi?.
Unutmayalım ki, Allah cahil ve zalim bir kavme hidayet nasib etmez. Onların duaları Allah’ın katına ulaşmaz.. Ezilmiş bir kadın, şahsiyetli çocuklar yetiştirebilir mi? Kadıncılık da, erkekçilik de faşizmin başka kollarıdır.. Eşitlikten önce adalet gelir. Hakperest olmak gerekir..
Kadın erkekten kendi hakkını değil, erkek kadından kendi hakkını değil, kadın ve erkek birlikte hakkı ikame etmenin mücadelesini verecek, sevgiyle, aşkla, merhametle, adaletle..
Her faşist, şeytanın işbirlikçisidir.. Şeytanın komplolarının suç ortağı ve şeytanın provokatör ajanıdır..
İlk faşist Şeytan, ikincisi de Kabil’dir. Şeytanın kandırdığı ilk insan Havva annemizdir.. Kabil, Şeytanın ilk cinayet için suç ortağıdır ve kardeşini katletmiştir.. Her katil Kabil’in mirasçısıdır.. Irkçılığın alfabesi “ene: ben” ile başlar. Enaniyet, bencillik, ego, egoizm aynı kaynaktan beslenir.. Bu; kişinin kendi nefsini putlaştırması olacağı gibi, ülkesini, ırkdaşını, örgütünü, tarikatını, ordusunu, takımını mutlaklaştırmak, haksız, yanlış olsa bile onu sahiplenmek şeklinde de olabilir. “Ben-Benim” dediğiniz her şey nefsinizin gıdasıdır ve Şeytan nefsimize taht kurmuş, zayıf bir ânımızı beklemektedir.. Onun için, hadi şimdi, “La ilahe” ile başladığımız gibi kelime-i şahadete, besmeleye “euzubillahimineşşeytanirraciym” diye başlayalım ve şeytanın bu en kadim, en zehirli hilesinden Allah’a sığınalım.
Başkalarına dayatılan, mutlaklaştırılan her ideoloji, mezhep, tarikat, lider, örgüt, şeyh PUT olur. Bu şirktir. Başkalarına İlahlık ve Rablik taslamaktır. Faşizmdir.. Unutmayalım, mallarımız, canlarımız, sevdiklerimiz bizim için bir fitneye dönüşebilir..
Akrabalara, komşulara karşı sorumluluğumuz var elbette bizim. Kişi kavmini sevmekle kınanamaz elbette. Ama daha fazlası asla..
Hz. İbrahim babasına dua edemez. Hz. Nuh oğlunu kurtaramaz..
Ötekin mazlumsa senin, alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti olarak onu korumak gerek.. Müminse, düşmanlık bitti, kardeş oldun. İnnemel mü’minune ihvetun.. Dünkü düşmanınla bugün kardeş olursun..
İslam, savaşta bile kendi askerini düşmanına karşı sınırlayan tek din, tek hukuk sistemidir.. Esirlere karşı da aynı şekilde, ona “yediğinden yedirme, giydiğinden giydirme” kuralı getirmiştir.. Düşmanına karşı seni koruyucu yapmıştır.. Düşmanlık sürekli olamaz.. Kendilerine karşı savaşmamız istenen “o kafirler” bize savaş açıp, mal, can, namus, akıl, inanç ve neslimizi tehdit edenlerdir.. Yoksa Hz. Peygamber, Mekke’den Medine’ye giderken Hicreti bir müşrikin kılavuzluğunda, onunla sırrını paylaşarak gerçekleştirmedi mi? Medine’ye gelince her dinden ve kabileden insanlarla birlikte ilk toplumsal sözleşmeyi gerçekleştirmedi mi? Hılful Fudul’u örgütleyen o değil miydi?
Hz. Ömer’i hatırlayın… Hz. Peygamber’i öldürmeye gelen bir kişi, biraz sonra Müslümanların efendisi olabilir.. Bizi öldürmeye gelenler bizde dirilmelidirler. Zekatlarımızı, ötekilerin kalbini kazanmak, düşmanlıklarını azaltmak ya da gidermek adına “Müellefetül Gulub” fonundan onlara ikramda bulunmamız bize öğütlenmedi mi? Düşmanları için bile rahmet vesilesi olan bir Müslüman!
Bir kavme olan düşmanlığımızın bile bizi onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemesi gerektiği hükmü Müslümanların düşmanlarına karşı öfkesini sınırlandırır.. Kur’an-ı Kerim “Söz verdiğinizde sözünüzde durun” der. İşi ehline vermemiz gerektiğini söyler. İş konusunda ehliyet; ibadet ve ukubat dışındaki konularda imandan önce gelir.. İnsanlar din seçmekte ve dinlerinin gereğini yapmakta özgür olacaklar..
Başkaları bizim hakkımızı korumasa bile, bir mütekabiliyet şartı aramaksızın ve karşılıksız olarak, karşılığını yalnız Allah’tan beklemek üzere, alemlere rahmet olarak gönderilen bir peygamberin ümmeti olarak tüm insanların, mal, can, namus, akıl, inanç ve nesil emniyetlerinin koruyucusu olacağız.
Hiç kimse faşizm konusunda kendinden çok emin olmasın..
Şeytanın bu en kadim hilesi herkes için bir risktir ve herkesin bu konuda kendi hayatını bu anlayışla yeniden gözden geçirmesi gerekir..
Hadi, hep birlikte, bize ilahlık taslayanlara karşı, Allah’tan başka ilah tanımadığımızı göstermek için, “La ilahe” diyelim.
Selam ve dua ile..


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi