Serdar Arseven

Serdar Arseven

'Ergenekon Bombaları'nın kaynağı?..

'Ergenekon Bombaları'nın kaynağı?..

Muhabir arkadaşlar, Danıştay Saldırısı ve Cumhuriyet’e bomba atılmasıyla ilgili davanın sanıklarından Osman Yıldırım’ın avukatıyla sık sık görüşüyordu…
Zaman zaman aktardık…

Avukat Bey: “Müvekkilim üzerindeki baskının kalkması halinde saldırılardaki Ergenekon bağlantısı aydınlanacak” diyordu.

Sonunda… Baskının kalkmasından mıdır yoksa her şeyi göze almış olmasından mıdır bilinmez, Osman Yıldırım konuşmuş...

Bombaların kendilerine bir Emekli General tarafından verildiğini açıklamış…

Medyaya yansıyan kritik gelişme…

Bilemiyoruz; öyle, sırf laflara dayanarak suçlamak da yanlış olur!..

Kim, hangi ifadeyi niçin veriyor, meçhul…

Lâkin… Meselenin bir yönü belli:

Makine Kimya Endüstrisi Kurumu,

Bombaları Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na teslim ettiğini açıkladı.

O hâlde; “Kara Kuvvetleri'ne verilmiş bombalar Cumhuriyet'e ve Danıştay'a saldıranların eline nasıl geçmiştir?..” sorusu -Sanık Osman Yıldırım ne demiş ya da dememiş olursa olsun- anlamını öylece muhafaza ediyor demektir.

Ve tabii… Bakın; son derece hassas olduğum bir meseleye geliyorum:

Herkes ama herkes Genelkurmay’ın kurumsal kimliğine zarar gelmemesi için gayret göstermelidir.

Bakın, AKREDİTE gazetelerden Radikal, “Ergenekon Operasyonunun başlamasını sağlayan el bombalarının kaynağı hâlen ortaya çıkarılamadı. Aradan dokuz ay geçti. Bombalar başka olaylarla da ilişkilendirildi. Ama Genelkurmay’dan hâlâ ses yok” diyor… (26 MART 2008, SAYFA 5. GAZETELER YİNE KARIŞTIRILMASIN DİYE AYRINTILI OLARAK YAZIYORUM!..)

Bunu ben yazsam neyse; “Non-akredite işte” derler…

Lâkin Genelkurmay’ın akreditesi, yani itibar ettiği, yani güvendiği, benimsediği gazete, “Genelkurmay’dan hâlâ ses yok!” diyorsa…

Ortada Genelkurmay tarafından aydınlatılmasında büyük faydalar bulunan bir durum var demektir.

Askeriye’de bu “zimmet” işleri çok hassas…

Bir toplu iğnenin, bir pim’in bile zarar görmesini, hele “ortadan kaybolmasını” hassasiyetle ele alıp failleri mutlaka bulan ve cezalandırılmasını temin eden Kurum’un…

Böylesine kritik ve de AKREDİTE medyanın ağzına düşmüş bir konuda açıklama yapması iyi olmaz mı?..

Evet, haber böyle: “Genelkurmay’dan hâlâ ses yok.”

(Birkaç kız çocuğunun baş örtmesini, ilahi okumasını bile bildiri konusu hâline getiren) Genelkurmay’ın bu konuda “aradan dokuz ay geçmesine rağmen” bir açıklama yapmamasını sorguluyor, Radikal…

Pardon, eksik oldu:

AKREDİTE Radikal!..

Onların derdi nedir bilemem…

Benim derdime gelince: Yahudi Spekülatör Soros’un, “En iyi ihraç malınız ordunuzdur” dediği günden bu yana sürekli olarak itibar darbelerine maruz kalan Askeriye’min üzerine titriyorum.

Zira Askeriye’min itibar yitirmesinin ülkemi tamamen savunmasız bırakacağını…

Ve bu durumdan da, Türkiye düşmanlarının faydalanacağını çok iyi biliyorum..

E, şimdi konumuza dönecek olursak: Kaynağını bulmanın son derece kolay olduğu bu bombaların “boşlukta” kalmaya devam etmesi, olmadık algılamaları da beraberinde getiriyor işte!..

Aradan dokuz ay geçmiş… Genelkurmay Başkanlığı, “internet sitesi”nden, bu konudaki soruşturmanın aşamalarına ilişkin bilgi verse,

Açıklama yapsa.. O bombaların “yâd ellere” geçmesinde ve pis işlerde kullanılmasında kusuru, ihmali olanlar kimlerdir,

Kara Kuvvetleri'ne verilmiş bombalar Cumhuriyet'e ve Danıştay'a saldıranların eline nasıl geçmiştir,

“Zimmete ihanet eden” Hüseyin mi, Ali mi, Cevdet mi, Ayten midir?..

Ortaya konulması iyi olmaz mı?..

Bakın AKREDİTE Radikal’in tespitini tekrarlıyorum:

“Aradan dokuz ay geçti. Bombalar başka olaylarla ilişkilendirildi. Ama Genelkurmay’dan hâlâ ses yok.”

Gün boyunca, Genelkurmay’ın internet sitesine baktım,

“Bu konudaki soruşturmaya ilişkin bir açıklama var mı?” diye…

Maalesef, açıklamaya rastlayamadım…

Makine Kimya Endüstrisi Kurumu, kafile ve model numaraları belirlenmiş olan “ERGENEKON BOMBALARININ”, Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na (KKK) teslim edildiğini söylüyor…

Peki KKK ne söylüyor?.. Ya da Genelkurmay?..

Hayır, AKREDİTE RADİKAL’in imalarına katılmıyorum...

Genelkurmay’ı kurumsal olarak hedef alan yaklaşımları da şiddetle reddediyorum.

Lâkin “…hâlâ Genelkurmay’dan ses yok”u da, “suya yazılmış bir tespit” olarak görmüyorum!..

Temennim o ki; Genelkurmay bir açıklama yapar,

Ve KURUM’u hedef alan bu AKREDİTE değerlendirmelerine,

“Zimmet sorumluluğunun” gereğini şu veya bu sebepten dolayı yerine getirmeyen görevlileri işaret eden bir cevapla karşılık verir.

Orduma hakaret eden Yahudi Spekülatör Soros’u ve medyadaki Akredite Sorosçu çocuklarını sevindirmenin anlamı yok!..

REFERANDUM VE LAİKLİĞİN OYLANMASI!..

Birileri, parti kapatmanın zorlaştırılmasına dair bir Anayasal düzenleme hazırlanmasının “darbeye davetiye çıkartmak anlamına geleceğini” ima ediyor..

Ne iması, açıkça söylüyor!..

Bir meselenin millete götürülmesi o kadar sakıncalı,

öyle mi?..

Yazıklar olsun;

Hele bunu söyleyen, milletin kendisini temsil görevini verdiği siyasilerse…

Ve, politikaya referandum sayesinde dönebilmiş adamlarsa…

Bin kez yazıklar olsun!..

“Referandum, laikliğin oylanması anlamına gelir”miş…

Varsın, gelsin!.. Ne zararı var ki?..

“On yılda on milyon genç yaratmak”la övünen takım, milletimizin “Laikliğe hayır” demesinden mi korkuyor yoksa?..

Hani, bütün KURUMLAR, “millet adına” hareket ediyor, karar veriyordu…

İşte Millet!.. İşte Referandum!..

“Millet adına karar”ın da ötesinde…

Millet, direkt olarak versin kendi hakkındaki kararı?!.

Olmaz mı?..

Ne sakıncası var?..

“Maaşınızı veren milletten” mi korkuyorsunuz?..

“Referandum darbeyi davet eder”, öyle mi?..

Yani, “Millete darbe yapılır!..”

Yo, hayır… ülke, bu tehditle-şantajla yaşayamaz!..

Referandumdan vazgeçmek, geri adım atmak, “O ihtimali” azaltmaz, arttırır!..

Referandumsa, referandum…

Seçimse seçim!..

üç pusula: “Yerel-Genel Seçim ve referandum!..”

Aynı anda!..”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi