Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Tabii, aynen öyle!

Tabii, aynen öyle!

Şimdi haberi okuyalım: Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker ve beraberindeki daire başkanlarıyla üyelerinin Kayseri ziyaretleriyle ilgili, “Otobüsün mola verdiği yerde sayın Yargıtay üyelerimizden biri tarafından beğenilerek satın alınan Atatürk posteri aracın ön camına konulmuştur. Haberde belirtildiği şekilde, bu konunun başka bir olayla ilişkilendirilerek farklı bir biçimde yorumlanması son derece yanlıştır. Büyük önder Atatürk'ün resim ya da posterlerinin bulunması ya da taşınması her Türk vatandaşına ancak gurur verir. Bunun altında özel bir sebep aramak anlamsızdır.”
Mesela, bir Yargıtay üyesi, yoldan geçerken Mevlana'nın bir resmini beğenip alsa, altında şöyle bir yazı bulunsa, “Men bende-i Kur’anem, eger candarem..” Güzel bir resim ve güzel bir hat. Zaten Mevlana dünyanın saygı duyduğu bir gönül adamı. Bir Yargıtay üyesi bunu alıp otobüsün ön camına koyamaz mı yani. O zaman basında bu eleştiri konusu yapılacak olsa idi, o zaman yukarıdaki haber şöyle olurdu: Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker ve beraberindeki daire başkanlarıyla üyelerinin Kayseri ziyaretleriyle ilgili, “Otobüsün mola verdiği yerde sayın Yargıtay üyelerimizden biri tarafından beğenilerek satın alınan Mevlana'nın bir resmi aracın ön camına konulmuştur. Haberde belirtildiği şekilde, bu konunun başka bir olayla ilişkilendirilerek farklı bir biçimde yorumlanması son derece yanlıştır. Büyük Mevlana'nın resim ya da posterlerinin bulunması ya da taşınması her Türk vatandaşına ancak gurur verir. Bunun altında özel bir sebep aramak anlamsızdır” derdi.
Mesela bir Yargıtay üyesi de, Kurtuluş savaşında Ulu camilerin minberlerinde saklanan kelime-i tevhid sancağını alıp (Hani şimdilerde birilerinin dilinde o irtica bayrağı ya) cepheden cepheye koşan ve ilk meclisin açıldığı gün de bu sancağı getirip Büyük Millet Meclisi'nin kapısına asan, Büyük Millet Meclisi'ni, o gün Hacıbayram Camii'nde yapılan hatimlerle açan kahramanların o sancak önünde dua ederken ki resimlerini canlandıran bir resmi beğenip alsa ve otobüsün ön camına koysa idi, kimsenin bir itirazı olur mu idi! Olmazdı elbette.. O zaman Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker ve beraberindeki daire başkanlarıyla üyelerinin Kayseri ziyaretleriyle ilgili, “Otobüsün mola verdiği yerde sayın Yargıtay üyelerimizden biri tarafından beğenilerek satın alınan Büyük Millet Meclisi'nin o ilk açılış günü resmi aracın ön camına konulmuştur. Haberde belirtildiği şekilde, bu konunun başka bir olayla ilişkilendirilerek farklı bir biçimde yorumlanması son derece yanlıştır. Bu büyük günün resim ya da posterlerinin arabamızın ön camında bulunması ya da taşınması her Türk vatandaşına ancak gurur verir. Bunun altında özel bir sebep aramak anlamsızdır” derdi.
Ama Gerçeker için özel arşivimden güzel bir afiş buldum. Lütfen bundan sonra araçlarının camına bunu yapıştırsınlar: Halaskaranı İslâm! Ya! İslâm'ın kurtarıcısı.. Kimmiş onlar, bakın bakalım.. Mustafa Kemal, İsmet Paşa.. Diğerlerini de siz bulun.. Hadi İsmet Paşa'dan öncekileri de sayayım:
Fevzi Paşa, Rauf bey, Kazım Karabekir Paşa. İsmet Paşa 5. sırada. Nuşeddin Paşa dışında sakallı kimse yok. Kızın başı örtülü, kolu açık da olsa. Ama bıyıksız kimse yok. Afiş, Misak-ı Milliyi anlatıyor.. Hani camınıza yapıştırmak isterseniz, büyütüp gönderebilirim de.. (Bu köşede ilk kez bir resim yayınlanıyor) Hani CHP şu 1950 öncesi yayınlarını (özellikle de 1946 öncesi) ve afişleri bir yayınlasa da görsek diyorum. öğrensek. Hayırdır, utanıyorlar mı yoksa!?.. Hani internete de yükleyebilirler.. Herkes istifade eder..
İşe bakar mısınız! Hilafet fonunu yöneten ve Halaskaranı İslâm bir CEHEPE düşünebiliyor musunuz?!
Bu vesile ile, Baykal neden hiç çetelerden ve derin devletten söz etmiyor.
Yoksa özel bir durum mu var?
Demokrasiden özgürlükten filan da çok söz etmiyor.. İnsan hakları konusunda zaten bir şey söyledikleri, yaptıkları yok..
Niye bu kadar öfkeli? Bu kadar asabi mesajlar veriyor.. Bu kadar öfke ruh sağlığına zararlı.. Birilerinin Baykal'a, “Haddinden fazla şiddetin gayedeki hikmeti yok ettiğini” söylemeli. Keskin sirke küpüne zarar veriyor sonunda.. Şecaat arz ederken günahlarını sıraladığının farkında mı acaba..
Baykal yüzünü boşluğa dönmüş bağırıyor.. Sesinin ekosu yok.. Baykal'ın hali, aynı yolun yolcularına ders olmalı.. Ne kendi eyliyor rahat, ne aleme veriyor huzur! Bindiği dalı kesiyor.. çırpındıkça batıyor..
Erdoğan'ın en büyük şansı Baykal ve CHP.. Hiçbir şey yapmasına gerek yok, Baykal konuşsun, AK Parti kazanır.
Ama Erdoğan'ın yine en büyük talihsizliği de CHP ve Baykal gibi bir muhalefete sahip olması..
Bana kalırsa Erdoğan için 2. Durum, 1. Durumdan daha kötü.. AK Parti ve Erdoğan siyasi obeze dönüyor.. Böyle giderse Erdoğan kendi içinde bir muhalefet partisi çıkarmak zorunda kalabilir. Böyle bir durum Türkiye'de ilk defa ortaya çıkıyor değil.. Siyaset dünyasında taşlar yerine oturana kadar her türlü abukluk olabilir..
çankaya buluşmaları, karşıklı restleşmeler.. Kurtlar Vadisi'ni sıradanlaştıran gelişmeler..
CHP bu işin neresinde merak ediyorum!.. CHP'liler çevrelerinde olup bitenlerin ne kadar farkındalar?..
Kimin eli kimin cebinde? Ulusalcıları araziye süren kimlerdi? Baykal olanların ne kadar farkında?
Bu ülkede kim kimdir? Selâm ve dua ile.


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi