28 Şubatçılar ve onların emrindeki siyasiler referandum retçisi
Türkiye, 12 Eylül 2010 gününün ertesine, inşaallah özgürlükler ülkesine attığı ilk adımla uyanacak. Muhakeme-i akliyesi yerinde olan her yurttaşımız; “Evet” diyerek, bu tarihi adıma destek verecek.
Şöyle bir soru soralım: “Darbelerle, ihtilallerle, muhtıralarla, komplolarla, baskı ve şiddetle, PKK veya diğer terör örgütlerinin arasında bir fark var mıdır?” “Yoktur!”
12 Eylül darbesi, nice ocaklar söndürdü, nice masum canlara kıydı ve nice insan hak ve özgürlüklerini kasıp kavurdu. Ardında yüzlerce faili meçhul bıraktı. Bu referandumda “Ret” verecekler o günün kaymağını yiyenler, “Evet” diyecekler de faturayı ödeyenlerdir.
Ya 28 Şubat yılları?.. Ne karanlık senelerdi. Neredeler şimdi? Hangi icraatlarında halkımız vardı, devletimiz vardı? Neden arkalarında ve önlerinde onları destekleyen aklıselim insanlar hiç olmadı? Hangi biri halkın içine çıkıp, elini kolunu sallayarak dolaşabiliyor?
28 Şubatçılara destek veren siyasi partileri ne yapmıştı milletimiz? Sandığa gömmüştü. En iyi cevap oydu. Referandumda da aynı cevabı alacaklar. Yine “Retleriyle” birlikte sandığa gömülecekler. Bilinmeli ki siyasetçi sırtını halka dayar, silaha değil.
Referandum boyunca bu mesele epeyce konuşulup tartışılacak. Herkes kendi penceresinden görünen parçaya bakacak ve gördüğü o detaya göre karar verecek. Oysa esas olan bütüne bakmaktır. Devlet ve millet menfaati adına öncelikle bütün görülmelidir.
Türkiye’yi seven, kabullenen, benimseyen; ırk, din, dil ayrımı yapmayan; bütün insanların mutluluğu için çalışan bir vicdan sahibi, kalkıp da referandumda “Ret” veremez. Bütüne bakar ve “Ben” yerine “Biz” düşüncesiyle hareket ederek; “Evet” der.
Referandumda “Ret” diyecekler, bencilliklerinin kuşatması altındalar demektir. “Benden sonra tufan” diyen bir mantığın tapıcısı durumundadırlar. Kişisel çıkarlarını her şeyin üzerinde tutuyorlar demektir. Tabii ki böylelerinden “Evet” beklenemez.
Türkiye’nin bu mengeneden kurtulması için referandum önemli bir fırsattır. Güya millet adına devletin kurumlarında görev yapan bir kısım “atanmışların”, ideolojileri uğruna neler yapıp ettikleri ortada, hem de tartışmasız bir şekilde ortada.
28 Şubat ve sonraki 2000’li yılların başında yeniden teşkilatlanan ve bir yığın darbe planlarıyla, komplolarla ülkede huzur ve güven bırakmayan, toplumu tedirgin ve gergin hale getiren Ergenekon davası sürüyor. Nasıl sürdüğü ve yaşandığını da yine hep birlikte izliyoruz.
Bugüne kadar hangi davanın bir yerinde “devletin ve milletin birliğinden, bütünlüğünden” söz edildiğini duyduk? “Retçi” zihniyet; “Ülkeyi biz idare ederiz, siyasiler memur olarak iş yapar” derken, siyasi irade de “Ülkeyi millet iradesi yönetir” diyor.
Bütün kargaşa; “Retçilerin” halk iradesine ve idaresine ambargo koymak istemesinden kaynaklanıyor. Referandum da zaten bunun için yapılmıyor mu? Varlıklarıyla devleti ayakta tutan halka gidilmesine, kim neden ve hangi gerekçeyle karşı çıkabilir?
Baştan beri “Retçilerin” tüm konuşmalarını arşivlerden, kayıtlardan indirelim ve önümüze koyalım. Sözlerinin neresinde halk iradesinin hâkim olması vardır bir görelim. Konuşmalarının tek satırında rastlanmaz. Böyle bir dertleri yoktur, olduğunu da duymadık.
Cumhuriyet mitinglerini düzenleyenlerin hallerini gördük. Mitinglere katılanların nasıl kandırıldıklarını günlerce okuduk. Hangi mitingde halka dair sözler işittik? İnsan hak ve özgürlüklerinden, toplum barışından, kardeşlikten, sevgiden, merhametten, paylaşma ve dayanışmadan dem vurulduğunu duyduk mu? Hiçbirinde duymadık ve görmedik.
Bu referandum; millet iradesinin gücünü ortaya koyacaktır. Darbecilere, muhtıracılara, cuntacılara, soygunculara, mafyacılara, bilumum karanlık ilişki içerisinde olan ve devlet üzerinde hâkimiyet kurmak isteyen hiç kimseye ve hiçbir güce müsaade etmeyecektir.
Kısacası bu referandum; “Retçilerin” ve “Evetçilerin” kimler olduğunu gösterecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.