Erbakan Hoca üçüncü partiyi kuracak!

Erbakan Hoca üçüncü partiyi kuracak!

Yol ayrımında erken tespitler!

Saadet Partisi Kongresi’nden önce kaleme aldığım ‘Erbakan vesayeti’ adlı yazı üzerine bir hayli gürültü patırtı kopmuştu. Deyim yerindeyse, adeta, kavganın ortasına düşmüştü yazı. Ben, ‘Acaba habbeyi kubbe mi yaptık?’ diye biraz da üzülmüştüm.
Fakat kongrede yaşananlar, yazılanların abartısız tespitler olduğunu ispatlamıştır. Bir kez daha anlaşılmıştır ki, ateş olmayan yerden duman çıkmazmış…
Oysa ne kadar da yanılmayı isterdim! Keşke, şimdi ‘yanılmışım, özür dilerim’ diyebilseydim…
Belli ki, günler öncesi ok yaydan çıkmıştı. ‘Erbakan vesayetini kaldırma kongresi’ için düğmeye basılmıştı. Zihinler ve refleksler o kurguya göre şartlanmıştı.
Numan Bey, ipini kopartarak vesayetten (!) kurtulmuştur. İstediği buysa, -ki sanırım buydu-başarmıştır. Yeni ve farklı sulara yelken açılmıştır. “Sende bu kuyruk acısı, bende bu evlat acısı olduktan sonra…” derler ya; araya mesafe girmiştir, yeniden barış tesis etmek, hiçbir şey olmamış gibi yapmak için vakit çok geçtir artık.
Tartışma konusu, üç beş ismin GİK listesinde yer alıp almaması meselesinden ibaret değildir. Numan Bey, Taha Akyol’a yaptığı açıklamada, “hem kadro, hem söylem olarak vesayeti kaldırmaktan” söz etmektedir. Belli ki, Milli Görüşle de sorunludur. Numan Bey ve arkadaşları, sadece üç beş isimden sıkılmış olsalardı; bu anlaşılabilirdi. Fakat Milli Görüş’ten sıkılmış görüntüsü vermeleri anlaşılır gibi değildir. Asıl yol ayrımı budur; ki, bu nedenle derin uçurumlar oluşmuştur, yolların birleşme imkan ve ihtimali bir hayli azalmıştır.
Güç odakları, kendilerine sadakati, Erbakan’a ihanetle sınamaktadır. Hoca’ya ihanet etmedikçe, güvenilir bulmuyorlar, iş tutmaya layık ve ehil görmüyorlar. Ancak kalkışma içine girdiğinizde, rezervler kalkıyor.
Belli ki, Saadet kadroları, bu konuda AK Parti tecrübesinden yararlanmak istemektedir. Öykündükleri budur. Oysa Saadet’te kalmalarının belki de yegâne gerekçesi, Milli Görüş ideolojisine bağlılık ve Erbakan’a sadakatti. Bu bakımdan, bu kalkışmanın izahını yapmak zordur. Parantez içi söylersek, Abdullah Gül’ün Fazilet Partisi’ndeki liderlik yarışı daha masumdu; hiç değilse, Erbakan vesayetini kaldırmaktan söz etmiyor, doğrudan Hoca’ya karşı bayrak açmıyordu.
Herhalde Hoca yüklendikçe, Numan Bey de prim yapmaya başlayacaktır.
Üzerindeki rezervleri kaldırılan Saadet Partisi pekâla kendisine biçilen muhalefet rolünü oynayabilir artık. CHP ve Kılıçdaroğlu ile yıldızı barışmayan muhalefet anlayışı, Saadet ve Numan Kurtulmuş’ta kendini bulabilir. Doğrusu bu durum, siyasetin yeniden dizayn edildiği izlenimini de vermiyor değildir.
AK Parti’nin söylemi ve icraatları Erbakan’ı tatmin etmediği gibi, ilerleyen süreçte giderek AKP’leşmesi mukadder olan Saadet Partisi’nin politikaları da kesmeyecektir. Herhalde Erbakan’ın ve söyleminin etkili olmadığı bir partiye Milli Görüş partisi denilemez. Erbakan, her hal ve şart altında Milli Görüş’ün temsil edilmesini önemseyeceğinden, yeni bir parti için kolları sıvaması sadece zamanlama meselesidir.
Bu durumda, Erbakan’ın yeni kuracağı parti, politikaları ve söylemi ile ufuk koyar ortaya. AK Parti ve Saadet eliyle sosyal ve siyasal evrimleşme gerçekleşir. Hoca’nın kuracağı yeni parti vizyonuyla, Türkiye’nin yeni dünya düzenindeki yerini ve koordinatlarını, duruşuyla da AK Parti ve Saadet’in siyasal yelpazedeki yerlerini belirleyecektir.
Bunları bugünden söylemek erken olabilir. Fakat bu 3 partili sistemin, Türkiye için farklı bir deneyim olacağına şüphe yoktur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi