Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Bu gidiş nereye!

Bu gidiş nereye!

Açık konuşalım, son kongreden sonra SP’de grafikler aşağı döndü.
Yeni bir kongre, yeni anlaşmazlıklar, inatlaşma ve bölünme demek. Yeni bir kongreden “zafer” çıkmaz.. Barajı geçmek de hayal olur ve bu iş burada biter.
Siyasetin ön yüzünde olanlarla arka yüzü birbirine benzemiyor.. Bakmayın öyle hamasi mesajlara. Ortada derin bir kriz var.. Bu hesaplaşma bekleniyordu. Yeni bir durum değil. Ve öyle hemen de durulacak gibi gözükmüyor. Bu hareketin nereye gittiğine bakmadan önce nereden geliyor ona bir bakmak gerek.. Bizde derin devlet gibi derin partiler var. Resmi ideoloji gibi partilerin “resmi projeleri” vardır.. Ve resmi tarih gibi partilerin de kendilerini meşru ve vazgeçilmez kılan, bir resmi tarihleri vardır. Ben “gayri resmi” olanı yazacağım.
Benim anlatacaklarım gayri resmi şeyler.. Resmi tarihe karşı çıktığınızda nasıl devlet ricali size kızarsa, bu resmi söylemlere karşı çıkınca kendi statü ve geleceklerini, siyasi çıkarlarını bu yapı ile temellendirenler de size karşı çıkacaklardır.. “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” atasözünü bilerek, yine de ben bildiklerimi, tanıklıklarımı, çok özet bir şekilde ifade etmek istiyorum..
Erbakan bir siyasi geleneğin sadece ideolojisini belirleyen önderi, genel başkanı, lideri değil, sahibi de.
Aslında bu projenin fikir babası değil. İlk fikir, o zaman AP Milletvekili ve GİK üyesi olan Hasan Aksay ve AP GİK üyesi rahmetli Arif Hikmet Güner’den çıktı.. Mekan AP Genel İdare Kurulu. Kurulda, Demirel ve Bilgiç tartışırken, mesele namaz saati geçmesine rağmen kimsenin salondan ayrılmaması idi.. İlk istişare edilen kişiler arasında YTP’den Süleyman Arif Emre ve MP’den Fehmi Cumalıoğlu vardı. Bu kişilerin seçilme sebebi ise, o günki mecliste namaz kılan sadece bu iki kişi ve bir de Hasan Aksay’ın bulunması idi... Bir adım sonrasında Ali Haydar Aksay, Gedemenli, Akmumcu ile konuşuldu.. Eşref Edip’le konuşuldu. Genel başkanlık için önce Ali Fuat Başgil’le konuşuldu, o başından geçenleri anlattı, destek vereceğini söyledi ama kendisi ile işe başlamanın doğru olmadığını söyledi. Daha sonra Osman Turan’a gidildi. Onun da başka sorunları çıktı.. Sonunda Hasan Aksay, Mehmet Zahit Kotku hocaefendiyle istişare yapması için görevlendirildi. O, “Erbakan’la konuşun” dedi. Aranan şartlar, “Gerici” denmesin diye akademik bir kariyere sahip olması, dini hassasiyeti olması, batı dillerinden birini bilmesi ve batıyı tanıyan biri olması.
Erbakan “Tamam da” dedi, önce iktisadi güç olmak gerek. “Siyasetin finansmanı önemli” dedi. Hasan Aksay Ankara’ya elinde bir tomar Gümüş Motor hisse senedi ile döndü.. Lombardini motorları fiyat kırınca yıkıcı rekabete dayanamayan Gümüş Motor zora girdi. Erbakan’ın iktisadi bağımsızlık hareketi zora girince, bu engeli aşmak için Anadolu sermayesinin desteğini alarak, önce Odalar Birliği’nin genel sekreteri oldu, ardından Genel Başkanlığı için lobi yapmaya başladı.. Erbakan siyasi mücadelenin erken olduğunu düşünüyordu. Ancak TOBB başkanlığı için verdiği mücadele başarılı olunca yeniden başa dönüldü ve siyasi mücadele öncelik kazandı. Erbakan yeni bir siyasi hareketi sıfırdan başlatmak yerine, AP’den aday olup, parti içi mücadele vermek, eğer olmuyorsa ayrılıp parti kurmak istiyordu. Yeni bir parti kurmak pahalı ve zaman alıcı, zor bir süreçti ona göre.. Bilgiç ekibi AP içinde Demirel’e karşı bir grup oluşturmuştu. Ayrı bir parti, bu ekibin gücünü zayıflatacağı gibi, bazı kişiler yeni bir partiye oy vermek yerine AP’ye gidebilirdi. Ancak Demirel, Erbakan’ın bu planını gördüğü için adaylık başvurusunu veto etti.. Bu defa da seçime katılmak için parti kurmaya zaman yoktu. Ne zaman örgütleneceksiniz? Bu imkansızdı. Onun için bağımsız aday fikri ortaya atıldı.. Heryerden aday göstermek yerine Konya’ya ağırlık verildi.. Ve tabii tek başına, kazanma şansı olan bir aday olarak Erbakan gösterilebildi.. Erbakan bağımsız olarak büyük bir oyla milletvekili seçilerek meclise girdi.. Yeni siyasi hareket, Nakşi ve Nurcu tabana dayanıyordu. Kur’an kursları destek vermiyordu ama çocuklarını İmam-Hatip’e gönderenler aynı aşkla bu siyasi oluşuma destek veriyorlardı..
MNP’nin kuruluşu, ardından kapatılışı, ardından Erbakan’ın yurt dışına çıkışı, geri dönüşü. MSP’nin kuruluşu, CHP ile koalisyon, 1. ve 2. MC. AP. 80 ihtilali ve RP’nin kuruluşu, 28 Şubat ve bugün.. Partinin kuruluşunda “Adil Düzen”, “Milli Görüş” diye bir şey yoktu.. MNP’nin sloganı, bizim Abdurrahim Karakoç’un “Hakyol İslam yazacağız” sloganı idi.. Parti Türk tipi laiklik içinde kendine meşruiyet kazandırabilmek için “İslam” yerine kendini ifade edecek bir isim bulmalı idi. Bulundu da, “Milli Görüş”. “Milli” kelimesi “din” ise aslında bu bir “görüş” olamazdı. Çünki Allah’ın görüşü olamazdı. Onun hükmü olurdu. “Milli”, “Nation”un karşılığı ise o zaman bu “Milliyetçi” bir söylem olurdu.. Zaten kimse de bu işi fazla kurcalamadı. Milli Görüş, “Fatih’in görüşü” idi. Onun için, 1953 yılında, Fethin 500. Yılı’nda İstanbul Valisi, Belediye Başkanı, 1. Ordu ve Cumhuriyet gazetesinin ortaklaşa bir şekilde başlattıkları ve daha sonra tekrarlanmayan “Fetih mitingleri”ne sahip çıkıldı. O kadar.. Ana umdelere gelince, CHP’nin 6 ok’u, MHP’nin 9 ışığına karşılık, “Önce ahlak ve maneviyat”, “şahsiyetli dış politika”, “iktisadi bağımsızlık”, “manevi ve maddi kalkınma”; “devlet - millet kaynaşması” ve “yeniden büyük Türkiye”, “Ağır sanayi hamlesi”, “Fabrika yapan fabrika”.. Aslında bu sloganların hemen hepsi, Nuri Demirağ’ın Milli Kalkınma Partisi’nin ideolojik temellerini oluşturan NU-DE prensiplerinde mevcuttu.. Demirağ, Alman etkisi altında disiplinli, sanayiyi önceleyen, anti semitik, dindar bir politik hareketti. Osmanlıcılığı yanında milliyetçi bir yanı da vardı..
Erbakan’ı iyi tanımak gerek.. Kardeşlerinden bir bölümü hâlâ seküler bir yapıda.. Baba tek parti döneminin Ağır Ceza Mahkemesi reisi.. Erbakan, Hitler Almanyası’nda yarı askeri ağır sanayi projelerinde doktorasını yapıyor.. Üniversitede iken tasavvufi eğilimleri olan bir isim.. Zeki, çalışkan ve disiplinli.. Erbakan’ın siyasette “kurmay”, “karargah”, “emir-komuta”, “disiplin” gibi askeri terimleri öne çıkartan bir lider oluşu sanırım bu geçmişinden kaynaklanıyor.. Bugün kongrede yaşananlar onun gözünde “disiplinsizlik”tir ve affedilemez.. Kongre “bekleneni vermemiştir”, o zaman yenilenmesi gerekir.. Kongre bir araçtır, eğer araç amaca hizmet etmiyorsa, varlık sebebi anlamını yitirmiş demektir(!)..
Erbakan’ın düşünce sistematiği böyle. Bir mühendisin şekillendirdiği kendi ön kabulleri içinde varolabilen, determinist, rasyonel, pragmatik bir anlayışla, politik bir kalıba dökülmüş bir ideolojik harekete dönüştü bu akım zaman içinde.. Ama kendi burjuvasını, entelektüelini yeterince üretemedi.. Mesela “Adil Düzen” partiye dışarıdan ithal edildi. Kavramın sahibi Süleyman Karagülle.. Bu kavram partiye, Çanakkale mi, Balıkesir mi, bir yerde yapılan tartışmalı bir istişare toplantısından sonra girdi.. Şimdi kendi yok ama adı yadigar kaldı.. Süleyman Karagülle bu projesini başka kanallardan sürdürüyor..
Bu hareket Müslümanlar için siyasi bir düşünce okulu oldu.. İktidar tecrübesi kazanıldı.. Ama zaman içinde sivil bir irade ile ortaya çıkmak yerine iktidarı ele geçirerek toplumu dönüştürme iddiası ile başka bir zemine kaydı..
Dini argümanlar bir siyasi irade ve liderin kendi tasavvurları ile sınırlı bir şekilde partinin dar kalıpları içine hapsedildi ve bu süreçte zamanla, iktidar ilişkileri içindeki konjonktüre dayalı söylemlerle oportünizme doğru bir kayma yaşandı.. Ama iktidarın parlak ışığı bu tehlikeyi görmemizi engelledi. Dini özgürlük talebimiz vardı ama, aslında temel yaklaşım, iktidarın inançlı kadroların eline geçmesi ile sorunun temelden çözüleceği anlayışı idi.. AB’ye karşı sert bir muhalefet sergileniyordu ve iktidar ilişkilerine dayalı olarak umutlar siyasi denge hesapları ile sürekli erteleniyor ya da yumuşatılıyordu.. Bütün umutlar ve kaynaklar siyasi hesaplara endekslenmişti ve siyaseti kontrol edenler, sonuçta büyük bir kitleyi de kontrol ediyorlardı bu şekilde..
Bugün yaşananlar, aslında bu kırılma noktasının ortaya çıkarttığı sorunlardır diye düşünüyorum.
Yarın ya da daha sonra bu konuya devam edeceğim..
Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi