Taha Akyol

Taha Akyol

Erbakan’a itaat!

Erbakan’a itaat!

ERBAKAN kendisine itaat isterken İslami terimler kullanarak vicdanlara baskı yapıyor. “İstişare” diyor, “karar” diyor, “itaat” istiyor:
“İstişare yapılmış, karar alınmıştır, itaat edilmelidir!”
Modern demokrasilerde de bir parti yönetimi kendi içinde görüşerek, tartışarak karar alırsa, o karar partililer için bağlayıcı olur.
Erbakan’ın dediği bu değil.
SP’deki olay şöyle gelişmiştir: Genel Başkan Numan Kurtulmuş, parti yönetimine aday olmak isteyen 200 ismi Erbakan’a gönderiyor. Onun da görüşünü alarak liste üzerinde çalışmak için.
Buraya kadar normal...
Erbakan ise Oğuzhan Asiltürk, Şevket Kazan gibi isimlerle kafa kafaya vererek 75 kişiyi tespit edip, “kongrede bu liste seçilecek” diye talimat veriyor!
Erbakan’ın Asiltürk ve Kazan gibi isimlerle görüşmesine “istişare” denilemeyeceği gibi, Erbakan’ın talimatına da “istişare ile alınmış karar” denilemez.
Erbakan şahsına mutlak bir “itaat” istiyor ki, İslam tarihinde buna “istibdat” denilmiştir!

Merkez-i Umumi sultası
Kongreyi kaybedince, Kurtulmuş’a karşı olağanüstü kongre toplama yoluna gittiler. Bunun için delegeler teker teker Erbakan’ın evine çağrıldı, Asiltürk’ler, Kazan’lar orada...
Noter de hazır...
Erbakan bütün manevi ağırlığıyla bastırdı:
- Olağanüstü kongre dilekçesi burada, imzala!
1250 delegeden 650’sinin imzası böyle manevi baskılarla alındı. Kongrede oy kabinine girdiklerinde hür iradeleriyle nasıl oy vereceklerini kimse garanti edemez.
Delegeler ya Erbakan’a “itaat” edip Erbakan’ın küçük arka bahçesi olarak kalmaya razı olacaklar... Veya Numan Kurtulmuş’la yenilenmeyi, kitlelere açılmayı deneyecekler.
Durum, Ecevit’in İsmet Paşa’ya rağmen aday olduğu 14 Mayıs 1972 CHP kurultayına benziyor; Ecevit, İttihat ve Terakki’nin ve Tek Parti CHP’sinin “Merkez-i Umumi” sultasını ima ederek şöyle konuşmuştu:
- Merkez-i Umumi’nin kapıkulları mı olacağız, demokratik bir partinin özgür delegeleri mi?
Ecevit bu çıkışı yapmasaydı, o zamanki CHP’nin oylarını yüzde 27’den yüzde 42’ye kadar çıkarabilir miydi?
Elbette SP’li delegeler, Erbakan’ın emanetçilerinin yönetimi altında SP’nin nasıl marjinalleştiğinin bilincindedir... Delegeler yine bilmektedir ki, AKP Erbakan’a “itaatsizlik” ederek başarılı oldu.
Yenilenmek tabiat kanunudur.

Biat, itaat ne demek?
Erbakan İslam’daki “istişare, meşveret, karar, biat, itaat” gibi kavramları kendi şahsi sultasına mutlak sadakatiyle itaat edilmesi gerekirmiş gibi yorumluyor.
Halbuki bunların doğru yorumu, ‘bir kişi’ye kapıkulu sadakatiyle bağlanmak değildir.
Bu kavramlar fıkıhta devlet otoritesi için kullanılan kavramlardır ve yaklaşık yüzyıldır Müslüman düşünürler tarafından demokrasiyle bütünleştirilerek yorumlanmaktadır.
En büyük din âlimlerimizden Elmalılı Hamdi Efendi 1911 yılında, “hâkimiyet-i milliye hilafetten üstündür” diye yazmıştır!
Parti ölçeğinde baktığımızda, Erbakan’ın şu sözünü SP’liler iyi düşünmelidir:
“İstişaresiz kongre... Davamıza zarar verdi.”
Kongre en tabii, en hakiki “istişare” değil midir?!
Belli ki Erbakan’ın “istişare”si kendisine itaat edilmesi demektir.
SP’liler bir yol ayrımında: Olağanüstü kongrede ya itaatkârlığı ya da hür iradeyi seçecekler; halk da SP hakkında ona göre bir karar verecek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taha Akyol Arşivi