Taha Akyol

Taha Akyol

İzmir ‘muhalif’ duruyor

İzmir ‘muhalif’ duruyor

Ege notları EGE Sanayicileri ve İşadamları Derneği ESİAD’ın Yüksek İstişare Konseyi Toplantısı’nda konuşmak üzere bu sene Merkez Bankası eski Başkanı Süreyya Serdengeçti ile basından ben davetliydim.
Cumartesi günü Çeşme’de bir otel salonunda yapılan toplantı Atatürk’le birlikte “ülkemizin güvenliğini için hayatını kaybeden şehitlerimize” saygı duruşu ile başladı.
Konsey Başkanı Kemal Çolakoğlu ‘Egeli’ bir konuşma yaptı, kuvvetli Atatürk ve laiklik vurgusuyla...
Çolakoğlu, terör devam ederken “ülkenin güvenliğini emanet ettiğimiz üst düzey komutanların gözaltına alınmasının yarattığı zaafiyetlerden” duyduğu kaygıyı belirtti.
Gündemin birinci maddesi ekonomi olmalıydı, halbuki “ya terör, ya siyasi çekişmeler ve rejim tartışmaları” buna engel oluyordu.

İki kesimin kusurları
ESİAD Başkanı Sıtkı Şükürer, Türkiye’nin “Özal’a kadar dışa kapalı, hamaset yüklü fakir bir Üçüncü Dünyalı olarak yaşadığını” anlattı. Değişim Özal’la başlamıştı ama “ithal ikameci ekonomi ile zenginleşmiş Cumhuriyet burjuvazisi değişime hep ihtiyatla bakmış... askeri müdahaleleri timsahın gözyaşlarıyla karşılamıştı!”
Laikliği çağdaşlık için yeterli sanıyorlardı...
Muhafazakarlar ise, “sezgisel bir tutumla” küreselleşmeye ve demokrasiye yönelerek “çağa tutunmayı başarmışlardı.” Ama onların da kusuru “biat kültürü ve dışlayıcılık”tı.
İki kanadın kusurları temel konularda mutabakatı engelliyordu.

‘Dışlanmışlık’ hissi
Salonda iktidar tarafından “dışlandıkları” hissi var. Konuşmalarda “dışlanma” kelimesi geçtiğinde, “korku, otosansür, baskı” gibi kavramlar kullanıldığında ya da referandum için “hayır” iması yapıldığında alkışlar yükseliyordu.
Ben de konuşmamda Türkiye’nin önündeki büyük ufku anlatırken alkışlandım, ama referanduma sunulan metni genelde olumlu bulduğumu söylememin soğuk karşılandığını hissettim.
Özgürlük kavramının dünyada son elli yılda nasıl değiştiğini anlattığımda, Batılı bir demokrasiyi vurgulamam iyi karşılandı ama üniversitede türban yasağının yanlış oldugunu söylememi eleştirenler oldu.
Sohbet ettiğim Egeli işadamlarının çoğu hayırcı, azı evetçi idi. En çok yakınma konusu da “hükümetin muhafazakarlara kayırıcı, muhafazakar olmayanlara dışlayıcı” davrandığı şeklindeki algılamalarıydı.
Kürt meselesinde haklı bir hassasiyet var; bu yüzden her “reform” kelimesine ihtiyatla bakıyorlar.
Ben konuşmamda “muhafazakar AKP’nin liberal yönde, Atatürkçü CHP’nin sosyal demokrat yönde açılım yapmasının” ülkedeki ideolojik gerilimi düşüreceğini söylediğimde genel tasvip gördüğünü hissettim.

Kitap sözü
Süreyya Serdengeçi’nin konuşması fevkalade parlaktı. Krizin geçen yıl dibe vurduğunu, çıkış başladığını ama bunun epey uzun süreceğini anlattı, “rehavetten sakınmak gerekir” diye uyardı.
Türkiye, acı da olsa, “yapısal reformlar”ı yapmadıkça hem dış ticaret açığından hem istihdam sorunundan kurtulamazdı. Ekonomiyi yönetenler özellikle bu konuda zaman zaman Serdengeçti’yle görüşseler iyi olur.
Serdengeçti’den bir söz aldım: Merkez Bankası tecrübesini ve ekonomiye ilişkin görüşlerini kitap olarak yazacak...
Böyle bir kitabı yazması için üzerinde bir de kamu oyu baskısı kurmak amacıyla burada açıklıyorum bunu!

İzmir Belediyesi
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı CHP’li Aziz Kocaoğlu dürüst ve başarılı bir yöneticidir, takdir ettiğim bir dostumdur. Yemekte sohbet ettik. Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım’la beraber bir ulaştırma projesinin temelini atmışlardı. Binalı Yıldırım’dan “dürüst, çalışkan, bilgili” diye övgüyle bahsetti, “Binali Bey dışlayıcı değil” diye vurguladı.
Ben de Binali Yıldırım’ın en başarılı bakanlardan biri olduğunu söyledim, gerçekten öyledir.
Kocaoğlu’na, tarihe miras bırakacağı en büyük projesini sordum, şu cevabı verdi:
- Temiz, yüzülür ve balıkların dolaştığı bir Körfez...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taha Akyol Arşivi