Serdar Arseven

Serdar Arseven

Referandum süreci...

Referandum süreci...

AK Parti’deki sıkıntılar!..
AK Parti’nin Genel Merkez performansı özellikle de Sayın Erdoğan’ın performansı, sekiz sene önceki tahminimin en az iki katı.
İşte;
21 bankanın fona devredildiği, bir başka ifadeyle bize “bindirildiği” bir Türkiye’yi devraldılar; sekiz senedir tek bir banka en küçük bir sıkıntı yaşamadı.
Canavar sembollü enflasyonun yüzde 15’e inmesi hayal gibiydi; 2009’da yüzde 6.5’i gördük.
Devletin borçlanma faizlerini 70’lerden alıp, yüzde 7-9 aralığına düşürdüler.
Halk Bankası kredileri, yüzde 50 civarındaydı, tek haneye indirdiler.
Devletin emekçiden yıllar boyunca kese kese dev boyuta getirdiği ve israfta, vurgunda kullandığı zorunlu tasarruf paralarını (dile kolay, 13.5 katrilyon) ödemek bunlara düştü, şakır şakır bayıldılar.
KEY paraları da öyle, ödemek bunlara düştü.
İhracat rakamları da dikkat çekici; 34 milyar dolardan aldıklarını, 2008’de 193 milyar dolara çıkarttılar. Küresel ekonomik krizin tavan yaptığı, Türk ürünlerinin en büyük alıcısı Avrupa ekonomilerinin çöktüğü ve alımları büyük ölçüde kıstığı bir dönemde bile 102 milyar dolarlık ihracata ulaştılar.
Dış politikada, özellikle Ahmet Davutoğlu vizyonuyla gerçekleştirdikleri hamlelere en çok şaşıranlar arasındayım.
Doğrusu 8 yıl önce, ABD-İsrail eksenine tam bağımlı, Ortadoğu, Afrika ve Orta Asya’ya oldukça mesafeli bir dış politika bekliyordum.
Dört dörtlük bir denge kuruldu.

Şu son YAŞ sürecinde, sivil otoritenin ilk defa “üstünlük” sağlamış olması, tarihi bir dönüm noktasında olduğumuzu göstermiyor mu?..
Siyasi iktidar “dik” durmuş olmasaydı;
Ergenekon, Balyoz vs. davaları bu noktaya gelebilir miydi?..
Öte yandan;
Sağlıkta büyük hamle gerçekleştirdiler.
Bir süre evvel kayınpeder ve kayınvalideyi hastaneye götürdük.
Sıfır torpilli, tam teşekküllü iki kişilik teşhis, tedavi yarım günümüzü aldı.
İlaçlar da mahallenin eczanesinden, ne rahatlık.
Bu işleri on sene önce, bir haftada bitiremezdik.
İlaç tedariki bile, tüm günümüzü alırdı.

Hükümetin, hak ve özgürlükler alanında yeterli atılımı yapmadığı söylenebilir; bunu ben de kabul ederim.
Özellikle, iktidarın ilk döneminde ve yüze 47’lik sonucun elde edilmesinin ardındaki ilk aylarda gerekli adımların atılmamasının pahalıya patladığını ben de görüyorum.
Açılım meselesinde, Beşir Atalay’ın hiç de iyi seçim olmadığını, isimlendirmenin bile yanlış yapıldığını, “Bu iş 2009 Aralık sonuna kadar bitecek” yaklaşımının “birilerine söz mü verdiniz!” iddialarına boş yere kuvvet kazandırdığı da ortada.
Milli Eğitim politikaları son derece başarısız; bu süreçte göze batan hiçbir atılım olmadığı gibi, sekiz senelik süreçte, Milli Eğitim’in “yap-boz” hastalığı aynen devam etti.
Ve hatta, daha da berbat hale geldi.

Artıları, eksileriyle bir parti işte.
Ben, artıların çok daha fazla olduğunu düşünüyorum.

Buraya kadarı böyle...
Bundan sonrası, başlığın işaret ettiği mesele...
Erdoğan’da sıkıntı yok; Ankara işi güzel götürüyor...
Lâkin;
AK Parti’nin bilhassa taşrasında çok sıkıntılı durumlar var.
Bir süre önce Gaziantep karıştı.
Birileri, birileriyle çekişti ve “Şehitkamil”de tasfiye gerçekleşti.
Ardından Mersin geldi, orada da istifaya götüren bir süreç.
Şanlıurfa’daki vekil-vatandaş gerginliği devam ediyor; Diyarbakır teşkilatındaki kaynamanın sesi, Ankara’ya ulaştı.
Temsilcilerimiz sürekli olarak rapor gönderiyor; bu referandumdan “evet” çıkmış “hayır” çıkmış, umurunda olmayan birçok başkan var.
Özellikle MHP’nin güçlü olduğu bölgelere başkanlık koltuğunda oturanlardan bazılarının güçlü “hayır” kampanyalarına göğüs germek için pozisyonlarını kullanmak bir yana; “hayır”a destek verir tutumlar takındıklarını biliyoruz.
Bunun yanı sıra; “sırf Saadet Partisi’ni desteklediği için” kıyıma uğratılan “belediye çalışanlarının” listeleri geliyor.
Araştırdığımızda kimi yerlerde gerçekten de böyle bir durumun varlığını tespit ediyoruz.
Saadet’in oyu her ne ise; bu referandumda kilit niteliğinde.
Bizler; her gittiğimiz yerde “evet”in propagandasını yaparken, AK Partili bazı belediye başkanlarının, “hayır”a çalışmaları olacak iş mi?..
İsim verebilirim;
Mesela...
Önceki akşam, büromuzun açılışını yapmak ve konferans vermek için gittiğimiz Yozgat-Yerköy’ün “AK Partili Belediye Başkanı.”
VAKİT’in Yerköy Temsilcisi Ali Polat, Başkan’ın hiç de AK Partili gibi davranmadığını söyleyince, “hüsn-ü zan”la itiraz edecek oldum...
Lâkin, konfaransın ardından konuştuğum çok sayıda Yerköy’lü aynı iddiaları dile getirince diyecek söz bulamadım.
Denen o ki;
Yerköy’ün AK Partili Başkanı; “evet” çağrısında bulunmak için ilçeye gelen “yazarlara” özel zorluklar çıkarıyor.
Yerköy’ün MHP’lileri ise, başta ilçe başkanları olmak üzere; “hayır” için gecesini gündüzüne katıyor!..
Başkan izindeymiş; dönsün kendisiyle bunları uzun uzun konuşuruz hele!..

AK Parti veya başkası...
Mesele parti meselesi değil.
Konferansta da ifade ettim; milleti hakir gören çevrelerin “hayır”cılığına karşı, “evet”in mücadelesini vermek ülkesini seven herkes için boyna borç!..

AK Parti Genel Merkezi bu mücadeleyi verir; Saadet, Büyük Birlik teşkilatları “evet” için çaba sarf ederken; ve “hayır”cılar da bu işi kendileri için hayat memat meselesi olarak görürken...
“Olmadık” tavırlar içine girenler hoş görülemez...

“Evet”i zora sokmayalım, aman!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi