Hasan Aksay

Hasan Aksay

Referandum ve göz yetersizliği

Referandum ve göz yetersizliği

Öncelikle rahmet, mağfiret ve bereket ayı Ramazan-ı Şerifimizi tebrik ediyor, bütün Müslümanlara, İslâm alemine ve insanlığa hayırlar getirmesini, huylarımızı güzelleştirip İslâm ahlâkıyla kemale erdirmesini Allah’tan niyaz ediyorum.
Gözlerimdeki güç kaybı sebebiyle bir süredir okuyucularımdan uzak kaldım. İnşaallah ameliyattan sonra tekrar buluşuruz.
Gözlerim, yazmakta zorlanıyor. Ama referandum var. Milletimiz, memleketimiz ve insanlık için hayati önemde bir zaman. Duracak gün değil. “Yiğit yüz yaşar, fırsat bir düşer.” Kaçırılan fırsat yakalanmaz. Zorlansak da yazmalı, koşmalı, çalışmalıyız. Bu kadar önemli bir günde yok olmak, ölmeden ölmek değilse nedir?..
Bu referandum, milletçe iliğe liyakatimizin, lâyık olup olmadığımızın imtihanıdır. “Milletler, lâyık oldukları idareyi bulur.” Tarih mahkemesindeyiz. Referandumla önümüze gelen soru açık. Özgürlük veya ret.
Bu referandumda “Evet” demek, bir parti meselesi değildir. Türkiye’nin millet iradesine kavuşma ve güçlenmesi meselesidir. Türkiye’nin güçlenmesi ise insanlığın güçlenmesi; vahşetin, zulmün güç kaybetmesi olacaktır inşallah.
Bu maddeler yeterli mi? Hayır! Ağyarını mani, efradını cami mi? Hayır! Fakat “Evet” demekle, arkası arkasına üç kapıyı açacak, iki kapıyı kapatacağız. Bu ‘evet’ ile, iyinin, doğrunun ne derece sahibi olduğumuzu göstereceğiz. Öyle göstereceğiz ki, Allah’ın izniyle artık hiçbir çıkar grubu ve zalimde fitne çıkarma ümidi kalmayacaktır.
Birincisi: “Evet” demekle, “Özgürlüğün sahibi, millet olarak bizzat biziz” diyeceğiz. Biz partinin peşinde sürüklenip vicdanımızı, hakkı, hukuku çiğnemeyiz. Parti hakka ve millete hizmet ettiği sürece başımızın tacıdır. Onun için bize “çarıklı erkan-ı harp” denir. “İyiliğe sahip olduğumuz için iyiliğe lâyığız” diyeceğiz.
İyilik kapısının açılması, darbe kapısını, gayri meçhul cinayetleri, banka içi boşaltma, milleti göbeğini kaşıyan cahiller olarak görme, fişleyerek, korkutarak soygun yapma gibi fitne kapılarının kapanması, en azından büyük güç kaybı demektir.
İkinci kapının açılması: Böylesine açık ve net bir konuda hiçbir millet kendi bindiği dalı keserek, Biz, özgürlük istemiyoruz. Bizi derin güçler, örfi idareler, banka içi boşaltanlar, halkı fişleyerek, milleti “iç düşman, dış düşman” diye bölerek, “her yanımız düşman korkusuyla yaşatanlar” yönetsin. “Başbakan’a Anayasa fırlatıp, bir anda Türk parasını pula çevirsinler. Ülkeyi 70 Cent’e muhtaç etmekle öğünsünler” diyemez. Dememek için “Evet” diyeceğiz.
Beklenen ‘evet’in kıt kanaat kazanması değil, hakkı tutanlara, millete güç ve izzet kazandıracak, derin ve gizlenen maksatlıların ümitlerini hak ile yeksan edecek derecede yüksek oranda bir ‘evet’tir.
Bu oy yüksekliği, millet itibarını rencide eden, kalkınma ve huzurumuza darbe vuran hıyanet kapılarını kapatacaktır. Anayasa, kanun, usûl, akıl, mantık ve olabilirlik sınırlarını da çiğneyerek TBMM’nin 367 oyla toplanamaz duruma getirerek, millet iradesini fiilen yok etmeye kalkışarak millete zaman ve imkân kaybettirilemeyecektir. Geceyarısı internet bildirileri ile, darbe çığırtkanlıkları ile millet milyarlar kaybetmeyecektir.
Üçüncü kapı çelik bir kapı olacaktır: Evet oyları, % 75’i aşar, 80-90’lara doğru tırmanırsa, dış fitnelerin de, evrensel gizli örgütlerin de, MOSSAD’ın da ümitleri tükenecektir. Zaten materyalistlerin, ham ümitten başka dermanı yoktur.
İnşaallah Pazartesi devam edelim...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hasan Aksay Arşivi