Taha Akyol

Taha Akyol

Etnik yangın!

Etnik yangın!

GÜNDEMİN en önemli konusu biliyorum ki “havuzlu villa” kavgasıdır! Aman Allah’ım, hem de nasıl öfkeli bir kavga...
Bir gün oturup beraber düşünmek, hatta Allah korusun beraber esef etmek zorunda kalacaklarını hiç düşünmüyorlar mı?
Hâlbuki ben rüyalarımda nicedir yangın kâbusları görüyorum, etnik yangın!
Ankara hükümetinin ilk Eğitim Bakanı Rıza Nur, Mustafa Kemal Paşa’yla görüşerek ileride “Güneydoğu’nun Makedonyalaşması” kaygısını belirtmiş, Ziya Gökalp’in inceleme yapmasını önermişti.
Makedonya, malum, 1880-1913 yılları arasında etnik savaşlarda oluk oluk kan akmış bir ‘Balkan’ numunesiydi.
Tehlikeyi gören Gazi’nin desteğiyle Gökalp, “Kürt Aşiretleri Hakkında Tetkikler”ini böyle yazmıştı.
Gökalp’in 1924’te zamansız ölümü bir talihsizlik oldu. Gündemin değişmesi meseleyi çözümsüz bıraktı, hatta bazı uygulamalar meseleyi kaşıdı bile...
Korkulan “Makedonya yangını” 1984’te Eruh’ta patlak verdi... Ve yayılıyor.

İtiraz sesleri?
PKK’nın döşediği mayınlarda, Mardin’de ve Kürt camiasında çok sevilen Sedat Özev’in ve Salih, Sadi, Sıddık Özdemir kardeşlerin can vermesi Kürt çevrelerinde de tepki çekti.
Eminim tepki geniştir.
PKK’ya terörü durdurması için, Cengiz Çandar’ın deyimiyle “kürt sokağı” baskı yapıyor; ama bu sessiz ve örgütlenmemiş tepkiler ne kadar etkili oluyor?
Mardin “katliamı”nı mesela sadece iki kişi yüksek sesle eleştirebildi: Diyarbakır Barosu’nun eski Başkanı Av. Sezgin Tanrıkulu... Dünkü Cumhuriyet‘te bir açıklama daha yaparak “Önce örgüt silah bırakmalı” diye konuştu.
Taraf yazarı Orhan Miroğlu da dünkü uzun yazısında, PKK’nın özünde Kürtlerin hayatının bir değerinin olmadığını anlatıyor, “Türk militarizmi tasfiye olurken, PKK’nın savaşa öncelik vermesini” eleştiriyor, “Sivil toplum susuyor, aydınlar susuyor” diyerek yakınıyor.
Hikmet Fidan PKK tarafından katledildiğinde de sadece birkaç Kürt eleştirebilmişti.
Hâlbuki PKK’nın öldürdükleri sadece Kürt değildi, şiddeti benimsemeyen Kürtçü insanlardı.
Böyle halkın çoğunluğunun duygularını yansıtan bu tür makul insanlarla oturup çözüm aramak mümkün, gerekli de...
Ama metodu öldürmek olan örgütle bu kolay mı?
Beklenen “Ramazan ateşkesi” meselenin özünü değiştirir mi?

Stalinist özerklik!
Şimdi bu örgüt “demokratik özerklik ilanı”na hazırlanıyor. Eruh katliamının yıldönümü olan 15 Ağustos’ta ilan edeceklermiş.
Öcalan’ın “yol haritası”na baktığımızda yapılmak isteneni kestirmek zor değil... Kamu hizmetlerini yürüten bürokratları Ankara’dan koparıp “PKK’nın komiserler”ine itaate zorlamak...
PKK talimatıyla eğitim, resmi yazışma, atama, belki bayrak çekme gibi işlemleri zorla yaptırmaya kalkmak...
Serbestçe eleştirilen, karşı mitingler yapılan ve demokratikleşmekte olan “TC devleti”nin kamusal otoritesi yerine Stalinist “komiserler”in totaliter otoritesi!
Özgürlük mü kalır? Yatırım için, ticaret için, iş için ve hepsinden önemlisi kişisel güvenlik için zorunlu olan hukuk mu kalır?
PKK karşıtı Kürtler kendilerini güvende hissedebilir mi? Ne yapabilirler?
Öyle bir yapılanmanın birkaç ilden başlayıp kökleştirilmesine devlet seyirci kalabilir mi, ne yapabilir?
Dua ediyorum, bu kaygılarım inşallah boş evhamdan ibarettir...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taha Akyol Arşivi