Yener Dönmez

Yener Dönmez

PKK (Öcalan) bağımsızlıktan vaz mı geçti?

PKK (Öcalan) bağımsızlıktan vaz mı geçti?

Abdullah Öcalan, PKK'nın kurulma aşamasından günümüze kadar örgütün şekillenmesinde başlıca etken oldu. "Apocular" olarak ünlenen bir kadronun teşkiliyle örgüt, Öcalan'ın ideolojik, psikolojik, hukuki durumuna göre şekil almıştı.

Apo, kuruluşuna damgasını vurduğu PKK terör örgütünün hedefini Bağımsız Birleşik Kürdistan olarak belirlemiş, fakat içinde bulunduğu koşullara göre "devrimci duruş"unu bozarak farklı tarihlerde farklı hedefleri dillendirmeye başlamıştı.

Uzun yıllar terör yöntemiyle başarıya ulaşmaya çalışan Öcalan, yakalandığı gün "Annem de Türk’tü. Devlet isterse her göreve hazırım" diyerek şaşırtıcı bir çıkış yapmıştı. Nitekim aynı Öcalan, henüz örgütünün başındayken “Herşey savaşla çözümlenebilir. Savaş bir tanrıdır. Tanrıya ne kadar tapınırsan, savaşa o kadar tapınacaksın. Hatta bir savaş tanrısı gibi olacaksın” diyerek kan dökmeye verdiği önemi vurguluyor, örgütünü buna göre kurguluyordu.

Öcalan'ın yakalanışı sonrasında yaşadığı bu keskin dönüşler, Apo'nun “menfaatçi” karakterinden kaynaklanmaktaydı ve yaptıkları “taktik hamlelerden” öteye gitmiyordu.

Sonraki tarihlerde, idamla yargılandığı günlerde avukatları aracılığıyla örgüt kadrolarına gönderdiği bir mektupta, “PKK, en kısa zamanda bir ‘Barış Konferansı’ düzenlemeli, bu konferansta, silahlı mücadeleye son vermeyi kararlaştırmalıdır. Alınan kararlar, 1 Eylül Dünya Barış Günü'nde kamuoyuna açıklanmalıdır” gibi kamuoyunda sempati uyandırmaya dönük girişimlerde bulunmuştu.

Apo, açıklamalarını kademe kademe yumuşatarak içinde bulunduğu durumu kurtarmaya gayret ediyordu.

2 Ağustos 1999'da PKK Başkanlık Konseyi’ne hitaben yazdığı mektubunda, "Türkiye’de demokrasi için artık şiddete ihtiyaç yoktur ve hatta bu fazlasıyla yürütülmüştür. ...PKK’nın mevcut koşullarda şiddet aracılığıyla daha fazla gelişme sağlayamayacağı, tersine daha da zorlanacağı anlaşılmıştır... Ama şunu çok iyi bilmek gerekir ki, elde silah her gün eylem yapan bir gücü, devlet muhatap kabul edemez", "Bunun yerine süreklilik ve ağırlık kazanan, siyasal mücadele yöntemidir" sözleriyle PKK'daki strateji değişikliğinin sinyallerini verdi: Silahlı mücadeleye harcanan enerji siyasal alana kaydırılacak, silahlı güçler varlığını korurken, devlete muhatap haline gelebilmek için siyasal alanda güç kazanılmaya çalışılacaktı.

Öcalan, mahkemeye sunduğu savunmasında “En iyi, anlamlı ve mümkün olan özgürlük ve bağımsızlık, ancak Türkiye’nin genel Misak-ı Milli sınırları içinde mümkündür... Ayrılmış bir Kürdistan bitmiş veya bir gücün kuklası, işbirlikçilerinin malikanesi olmaktan öteye gidemeyecek bir Kürdistan’dır..." diyerek PKK'nın Bağımsız Birleşik Kürdistan hedefine taban tabana zıt açıklamalarda bulunmuştu.

Oysa Türkiye'nin zorlamasıyla Suriye'den çıkarıldığı tarihlerde (9 Ekim 1998), "Ankara’dan çıkmakla partileştik, Ortadoğu’ya çıkmakla ordulaştık, (Suriye'den çıkıp) dünyaya açılmakla devletleşeceğiz” gibi iddialı sözler ediyordu. Birbirine zıt bu 2 söylem arasından 1 yıl dahi geçmemişti. Tek fark, Öcalan'ın artık tutuklu bulunmasıydı.

Devam eden cezaevi yıllarında Öcalan, üniter devlete karşı olmadığını, Demokratik Cumhuriyet istediğini, Irak, İran, Suriye'deki Kürtlerle konfederal bir devlet oluşturulabileceğini, Kürtlere kültürel haklarının verilmesinin yeterli olacağını, demokratik özerkliğin Kürtler için en iyi yönetim şekli olduğunu iddia edecekti. Halbuki, 1989'da Paris'te düzenlenen Kürt Konferansı'nda ilke olarak belirlenen "Kürtlere özerklik" planına, küfürler ederek karşı çıkan ve "Özerklik planı, bir imha planıdır" diyen de ta kendisiydi.

Söylediklerine bakıldığında "barış, demokrasi havarisi" izlenimi veren Öcalan, hiçbir vakitte PKK'nın silahlarını bırakmasını istemedi. Son olarak ortaya attığı "demokratik özerklik" sisteminde, -her ne kadar üniter devlete aykırı olmadığını söylese de- ayrı dil, ayrı bayrak, ayrı meclis, ayrı yargı yapılanmalarıyla sözde üniter, uygulamada bağımsız devletler oluşturmayı amaçlıyor. Öyle ki bölgeden polis ve askerin tasfiye edilerek, PKK'lı teröristlerin "kolluk kuvveti" olarak varlığını sürdürmesini talep ediyor.

Zaten, Öcalan'ın menfaatçi yapısını bilen örgüt üst yönetimi de Apo'dan gelen bu talimatların taktik manevralar olduğunun farkında olduğu için, hiçbir dönemde silahlı terörist faaliyetlerinden vazgeçmedi ve kendisini "Kürt Özgürlük Hareketi" olarak nitelemekten geri de durmadı.

Sonuç olarak Öcalan'ın ve onun şahsında PKK'nın nihai amacının değiştiğini söylemek safdillik olacaktır. Değişen sadece Öcalan'ın hareket alanıdır. Apo'nun hareket alanının darlığına-genişliğine göre, talepleri de azalarak-artarak sürmekte, örgütün önüne kısa vadeli taktik hedefler koymaktadır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yener Dönmez Arşivi