Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Referandumun 3 önemli sonucu

Referandumun 3 önemli sonucu

Sonucu baştan söyleyelim. Referandum % 54’lük bir “Evet” ile sonuçlanacak ve bunun 3 önemli sonucu olacak.
1) 13 Eylül sabahından itibaren, Anayasa daha derinden tartışılacak ve milletin üzerine çöreklenmiş olan partizan Cumhuriyetçilerin etkisini yok edecek bir Anayasa’nın önü açılacaktır. Çünkü 12 Eylül referandumu, bu maratonun ilk etabıdır.
2) PKK’nın Kürt halkı üzerindeki etkisinin kırılmasının ilk adımı atılacaktır.
3) Partizan Ülkücülerle, bağımsız entelektüel Ülkücüler arasındaki demokrasi anlayışı daha da belirginleşip bir ayrışma yaşanacaktır.
Evet, 12 Eylül referandumunun sonuçları kısaca bunlar olacak.
İlk maddenin ayrıntısını geçen haftalarda yazdık. Onu geçelim... İzninizle (Sanki izin vermeseniz yazmayacakmışım gibi... Ben de bi tuhafım haaa!) ikinci maddenin ayrıntısına geçebiliriz...
Kürt halkı ile PKK arasında nasıl bir ayrışma yaşanacak?
Yöre halkı 30 yıldır, PKK teröründen bıkmıştır. Terör, hayat seviyelerini ve kalitelerini çok düşürmüştür. Bu yetmezmiş gibi, pek çok aile, örgütün askere alması ve zorunlu askerlik uygulaması yüzünden darmadağın olmuş; kimi ailelerin çocukları, kimilerinin de ana-babaları dağa çıkarılmıştır. Dağa çıkanların kimi çatışmalarda, kimi de örgüt içi infazlarda hayatlarını kaybetmiştir. Bölücü başının avukat görüşmelerinde de söylediği gibi, bugüne kadar on beş binden fazla Kürt genci, örgüt içi infaz ile hayatını kaybetmiştir. Kayıplar da cabası. Bu durumda, hiçbir Kürt ailesi, çocuklarının akıbetini öğrenememekte, tabii ki bu da çok büyük bir umutsuzluğa yol açmaktadır. Örgüt, devlet değil ki belirli yasalar çerçevesinde işin peşine düşüp hakkını arayabilesin. Örgütten hesap sordun mu, seni de “taş altı” ederler; cesedin bile bulunmaz. Buna benzer binlerce trajedi yaşanmaktadır bugün yörede... Umutla umutsuzluk arasındaki keskin gerilim, yöre halkının sinirlerini altüst etmiş; ancak çözüm için umutlandırıcı adımlar atılmadığından, çaresizlik yakın zamanlara kadar süregelmiştir. Son iki aydan beri Kürt sivil toplum kuruluşları, örgütlü bir şekilde seslerini yükseltince, halk arasında bir umut ışığı doğmuştur. Bölücü örgüt ve “aynı tabandan beslenen” BDP, referandumda boykot kararı alırken, Kürt halkının büyük bir kısmı, “Evet” oyu vererek örgüte ve BDP’ye muhalif bir tavır takınacaktır. Benim tahminim, Kürt halkının yoğunlukla yaşadığı şehirlerde, “Evet” oranı Türkiye ortalamasının üzerinde olacaktır. İşte bu oran farklılığı sonucunda, örgüt halktan en büyük cevabı alacaktır. Takipeden zamanlarda izlenecek akılcı politikaların, örgüt ile halk arasındaki makası daha da açacağı gün gibi âşikârdır.
Gelelim üçüncü maddenin ayrıntısına; yani Ülkücülerin ayrışmasına...
Son aylarda, bağımsız Ülkücülerin, referandumda “Evet” diyeceklerini deklare etmeleri ve bu konuda tüm basın-yayın organlarında “Evet” oyu verme gerekçelerini açıklamaları, Ülkücüler arasında yeni bir konumlandırmanın başlangıcı olmuştur. Bağımsız ve entelektüel Ülkücüler, referandumda takınacakları tavrın ilkesel açıklamalarını yaparken, partizan Ülkücüler, “sırf iktidara muhalefet olsun da nasıl olursa olsun” stratejisiyle hareket ettiklerinden, iki Ülkücü grup arasında çarpıcı bir farklılık baş göstermiştir. Ergenekon davasında, olayın dışında kalarak bağımsız Ülkücülerin de takdirini kazanan partizan Ülkücüler, referandumu, basit bir iktidar-muhalefet çekişmesine döndürünce ipler kopmuştur. Partizan Ülkücülerin, bağımsız Ülkücüleri “Ülkücü müsveddesi” diye nitelemesi ise işin tuzu-biberi oldu. Bu olumsuz nitelemeye muhatap olan bağımsız Ülkücülere bakıyorum da, en fazla okuyup yazan, dünyayı takip eden, gelişmelerin nabzını tutup buna göre fikirler üreten Ülkücüler bunlar. Partizan Ülkücüler, hâlâ 1980 öncesinin popülist söylemiyle vaziyeti kurtarmaya çalışıyorlar. Bu durumda, kim “müsvedde”, kim “tebyiz edilmiş (beyaza, temize çekilmiş)” Ülkücü, buna kamuoyukarar verecektir.
Hâsılı, 13 Eylül’den itibaren Türkiye’de her şey yeniden şekillenmeye başlayacak. Hazırlıklarımızı buna göre yapmazsak, tarih dışına düşeriz. Zaten göreceğiz; değişimin farkında olmayanlar 2012 seçimlerinden itibaren fikir ve siyaset hayatından silinmeye başlayacaklar.
Ne dersin Süheylâ?.. Yanlış düşünüyorsam söyle...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi