Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Cumhuriyet” ...ve bir teklif: Medeniyet Partisi

“Cumhuriyet” ...ve bir teklif: Medeniyet Partisi

Mutluluk verici... Cumhuriyet’in en radikal, lâiklik hassasiyeti en diri, “Tehlikenin farkında mısınız?” yaklaşımına en mütemâyil yazarlardan Sayın Hikmet Çetinkaya...
Pek Sayın Hikmet Çetinkaya, Vakit’in yıllardır bıkıp usanmaksızın dile getirdiği gerçeği teslim etmiş...
Doğruyu nihayet görmüş...
“Kılıçdaroğlu haklı” başlıklı yazısında kullandığı bir ifade fevkalade hoşuma gitti...
Diyor ki Sayın Yazar:
“Bu ülke ne çektiyse, gardrop Atatürkçülerinden çekti! Demokrasi olmadan lâiklik olsa ne yazar?”
Evet... Yıllardır ifade ettiğimiz gibi, “Demokrasi olmadan lâiklik olsa ne yazar?..”
Bu Cumhuriyet’in, kuruldu kurulalı savunduğu “Lâiklik olmadan demokrasi olsa ne yazar?” çizgisini “inkâr” eden, “yeni” bir yaklaşım...
Bir “tövbe” yazısı!..
Bunu yazan, “tövbe”sinin gereğini yerine getirecekse...
Lâikliğin teminatı olarak, Silahlı Kuvvetleri veya yargıyı gösteremeyecektir artık!..
Lâikliğin teminatı, ne odur, ne budur... Millettir!..
Millet hakimiyeti de kayıtsız-şartsız olduğundan, lâikliği istemeyebilir!.. Millet, demokratik hakkını kullanıp lâikliğe karşı çıkarsa tabelada ne yazar?..
Çetinkaya vermiş cevabını:
“Demokrasi olmadan lâiklik olsa ne yazar?”

Bu millet, çok büyük bir millet...
Seçimler boyunca “balans ayarı” yapa yapa hizaya getirmeye başladı bu zihniyeti...
Evet... Artık iyice görmeye başladılar ki; dayatmalar bu asil milletin çelik göğsüne çarpıp sahiplerine dönüyor!..
Dayatmaya kalkışana, millet hükmünü dayatıyor!..
Bunu, zamanında millete kafa tutan “eski tüfeklerin” büyük bir bölümü anladı ve “liberal demokrat” havalarıyla saf değiştirdi...
En azından darbecilerden uzaklaştı!..
Her seçim mağlubiyetinden sonra..
Yok, “oy çaldılar”...
Yok, “Erkeklere çarşaf giydirip oy kullandırttılar!”
Yok, “Millete rüşvet dağıttılar!”
Yok, “Millet bizi anlamadı” safsatalarıyla bugüne gönül avutan grup ise şu sıralarda dağılmış durumda.
Kimileri nihayet gerçeği gördü:
“Bundan böyle darbelerden, muhtıralardan, terör örgütlerinden, patronlar kulübünden, üçlü çetelerden, beşli çetelerden fayda yok!..”
“Ülkenin yönetimine gelmek istiyorsan, milleti razı edeceksin!..”

Kemal Kılıçdaroğlu itiraf etti işte: “Lâiklik tehlikede filan değil!..”
Yani?.. Ne demektir bu?..
Şu demektir:
“Hani biz yıllar yılı tehlikenin farkında mısınız?” diye höykürdük ya...
“Lâiklik elden gidiyor!” diye...
“Türkiye lâiktir lâik kalacak!” diye...
“Türkiye, İran olmasın!” diye...
Bunların hepsi...
Ama hepsi... Tezgah malzemesiydi. İstismar malzemesiydi.
Ve... Tabiî ki, “koca birer yalan”dı...
Bunu bugüne kadar bazı kesimlere yedirdiysek de...
Türk Silahlı Kuvvetleri’ni gaza getirdiysek, çeteleri harekete geçirdiysek de... Artık bitti!.. Lâikçi yaygaradan “hayır” yok gayri!..

Ya neden “hayır” var!..
Onu da şu cümlede örtük olarak dile getirmiş Cumhuriyet’in Sayın Çetinkaya’sı:
“CHP neden yoksullardan, emekçilerden Anadolu’daki orta sınıftan, Kürtlerden oy alamıyor?..”
Evet... Çok doğru...
Darbecilerden “hayır” yok!..
Örgütlerden “hayır” yok!..
Ankara’nın imkânlarına çöreklenmiş, “putlu” azınlıktan “hayır” yok!..
Ne varsa, millette var!
İktidarı verecek olan da, alacak olan da odur!..

Bunu anlayanların sayısı her geçen gün artıyor...
Ve “anlayışsızların kalesi” CHP bile, katı tutumunu esnetme manevralarına yöneliyor.
Başörtüsüne özgürlük arayışlarına ve yeni Anayasa çalışmalarına destek sözleri, havada kalacak bile olsa ileriye doğru birer adım.
Kılıçdaroğlu bu hamleleri “AK Parti”yi köşeye sıkıştırmak için yapıyorsa” da, “samimiyetsiz”se de...
Sonuçta millete kendini beğendirme çabası içine girdiği, darbecilere yanaşma gibi bir çabanın içinde olmadığı ortada.
İşte... Sayın Cumhurbaşkanı da ABD’den dönüş yolunda, “Kılıçdaroğlu’nunki olağanüstü bir tavır. Ana muhalefet liderinin ‘Yeni Anayasa’yı bu Meclis yapsın’ demesi çok önemli” sözleriyle bu adımları takdir ettiğini ortaya koydu.
Evet, Kılıçdaroğlu fırsatını bulsa, başörtülülerin alayını bir karış suda boğar da...
Gücü yeter mi?.. Asla!..
Ve de... Kat’a!..

Bunlar iyi...
Tahminim; seçimden evvel yeni Anayasa olmaz, başörtüsü meselesi de seçimden evvel çözüme kavuşmaz...
Bunlar bir yana...
Demokrasisiz lâikliğin işe yaramayacağını.. Darbeden, terörden medet umulmayacağını.. Bu büyük milletle, onun inançlarıyla çatışılmayacağını “Cumhuriyet gazetesi” zihniyetinin dahi kabullenmeye başlaması büyük gelişme...
“Aferin” diyelim de hoşlarına gitsin!..
SAADET-MEDENİYET
Şu sıralar Saadet Partisi genel merkezindeyim.
İnanılması güç bir gelişme olmazsa, Sayın Kurtulmuş ve arkadaşları yola yeni (yepyeni değil!) bir siyasi hareketle devam edecekler.
İstişarelerden çıkan sonuç bu.
Sayın Numan Kurtulmuş’un dostlarından ancak birkaçı “Kongrede ne olursa olsun. Yeni bir liste ile girelim. Çatışmaysa çatışma!” dedi.
Gerisi, banko “yeni siyasi hareket.”
Bu arada işin biraz da magazin boyutu:
Yeni partinin ismi ne olacak?..
Sayın Kurtulmuş’un önünde isimler var.
Bunlardan biri de, “Medeniyet.”
İçinde “Medeniyet” kelimesinin geçeceği bir parti.
Fazilet, Saadet, Medeniyet.
Ben bu ismi tuttum.
Sayın Kurtulmuş’un bunu çokça kullandığını biliyoruz.
İstişareler devam ediyor; daha yeni bir partinin kurulması kesinleşmemişken, sadece bu ihtimalin çok büyük olduğu söylenebiliyorken...
İsim meselesini tartışıyoruz...
Medeniyet, benim favorim.
Saadet’le yola devam imkânı olsa da, yeni bir isim olmasa!
Bu da dileğim..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi