Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Halkı Müslüman bir ülke miyiz... Laik bir devlet mi?

Halkı Müslüman bir ülke miyiz... Laik bir devlet mi?

Hiç laga-luga yapmadan, eğip-bükmeden ve “ama, fakat, lâkin”siz bir “resim” koyalım ortaya.. Resmi koyalım ki; “afakî” şeyler üzerinden değil, “gerçekler” üzerinden tartışalım... Resmî koyalım ki, hiç kimse; “Ama laiklik” veya “Ama Türkiye’nin özel şartları” falan demesin... Çünkü, bakıyorum da; ekranlara çıkan “laikçi”lerin hemen hepsi “laiklik”ten, “Türkiye’nin özel şartları”ndan dem vurup, “başörtüsüne niye özgürlük getirilemeyeceğine” dair inciler yumurtluyor... Bilirsiniz; bir gömleğin “ilk düğme”si yanlış iliklendi mi, ondan sonraki düğmelerin doğru iliklenmesi mümkün değildir... İlk düğme yanlış iliklendiği için de; gömleğin yakasının bir ucu Hanya’ya, diğer ucu Konya’ya bakar... Demek oluyor ki; “ilk düğme”yi doğru iliklemek gerekiyor... Siz, bu “ilk düğme”ye, “ilk çıkış noktası” da diyebilirsiniz... İlk çıkış yolu “yanlış” oldu mu, “varış noktası” da yanlış olur... Günümüz “laikçi”lerinin yaptığı da budur... Görüşlerini “eğri temel” üzerine bina ediyorlar ki, bundan “doğru bina” inşa etmenin imkânı yoktur.
O halde; “ilk düğme”nin doğru iliklenmesi, “ilk çıkış noktası” ve “temel”in doğru olması gerekir ki, netice düzgün olsun!..
TSK, 73 YILDIR LAİK AMA!
Bütün sorunların odak noktasında “laiklik” olduğuna, “çözüm” veya “çözümsüzlük”te adres olarak laiklik gösterildiğine göre, gelin, şu meseleyi “esas”tan ele alalım.
Türk Silahlı Kuvvetleri, “2 bin 219 yıllık bir geçmiş”e sahip... Yani, TSK bir “kutlama” yaptığında “2 bin 219’uncu yıldönümü”nü kutluyor... Peki, sormak gerekmez mi, “2 bin 219 yıllık TSK tarihi” içinde, “laiklik”in yeri ne kadardır?..
Sadece “73 yıl” değil mi?..
Açık konuşalım; kuruluşunun “2 bin 219’uncu yılı”nı kutlayan TSK’nın 624 yılı “Padişahım çok yaşa” diye geçmiştir!..
Daha öncesi de var ama;
1040 yılındaki Dandanakan Savaşı’nı esas alırsak, 1928’deki Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’ndan; “Devletin dini, din-i İslâm’dır” maddesinin kaldırılmasına kadar geçen 888 yıllık sürede, bu ordu “İslâm Ordusu” olarak görev yapmıştır!..
Osmanlı’nın 1299’da kuruluşundan, yıkıldığı 1923’e kadar geçen “624 yıllık süreç”te, bu ordu “Padişahım çok yaşa” diye haykırmıştır!..
Ve yine;
Yavuz Sultan Selim Han’ın “hilâfeti devraldığı” tarihten itibaren “406 yıl” boyunca, bu ordu, “Hilâfet Ordusu” işlevi görmüştür.
Dahası; 1826’da “Yeniçeriliğin kaldırılması”ndan sonra, bu ordu “97 yıl” boyunca “Asakir-i Mansure-i Muhammediyye”, yani Peygamberimiz’in (s.a.v.) adıyla adlandırılarak, “O’nun Muzaffer Ordusu” diye anılmıştır!..
1923’ten günümüze kadar geçen 87 yıl boyunca ise, bu ordu; “Cumhuriyet ordusu”dur!..
Sizin anlayacağınız;
“Türk Silahlı Kuvvetleri” adını alması; hem “çok yeni” ve hem de “2 bin 219 yıllık geçmiş” içinde “ufacık bir zaman dilimi”ne sahiptir!..
“Laiklik” ilkesinin CHP tarafından anayasaya sokulduğu 1937’den bu yana ise, bu ordu “laikliğin bekçisi”dir!..
Peki, sormak gerekmez mi;
TSK için “önemli” olan hangisidir?..
“2 bin 219 yıllık tarihi geçmiş” mi,
Yoksa “87 yıllık laiklik” mi?..
TSK, kendisini “laikliğin bekçisi” olarak görüyorsa, sorulur kendisine; “O halde 2 bin 219’uncu yıldönümünü niye kutluyorsun?”
LAİKLİK, DİNSİZLİK DEĞİL” İSE!
“Zurnanın zırt dediği” nokta, işte burasıdır...
“TSK’nın tarihi”nden örnekler vererek aktardığımız yukarıdaki rakamlar da gösteriyor ki; “bu milletin kökleri” çok eskilere uzanmaktadır!..
Dile kolay;
Bu ordu, “888 yıl” boyunca “İslâm ordusu” olarak hizmet etmiş!..
Ne demektir bu?..
Demek oluyor ki;
Bu millet, “1040’tan bu yana 970 yıldır Müslüman”dır... Bu ülke de, 970 yıl boyunca, “halkı Müslüman olan bir ülke” olarak yaşamıştır!..
Laikliğin geçmişi ise, “sadece 73 yıl”dır!..
Şimdi, sorulması gereken şudur:
“Laikliğe” sarılıp “kök”lerimizi mi inkâr edeceğiz, yoksa “Laiklik eşittir dinsizlik” mi diyeceğiz?..
Laiklik, elbette “dinsizlik” değildir... Bizler, laikliği “din ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması” olarak öğrendik... Ya da, yeni tanımıyla; “devletin, din ve inançlara eşit mesafede olması” olarak belledik.
Ama burası Türkiye!..
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle; bu ülkede “olgu”lar başkadır, “algı”lar başka!..
ERDOĞAN-KILIÇDAROĞLU GÖRÜŞMESİ
Tamam, bizler; “laikliğin dinsizlik olmadığına” inanmak, böyle algılamak istiyoruz ama, “CHP sözcüleri”ne bakınca da, algımız değişiyor...
Biliyorsunuz, Başbakan Tayyip Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, birkaç gün önce, TESK Genel Kurulu’na katıldılar... Salona girmeden önce de, kısa bir görüşme yapıp; “başörtüsü sorunu” ve “anayasa değişikliği”ni görüştüler...
Başbakan Erdoğan, Kılıçdaroğlu’na; “Başörtüsü meselesini meydanlarda sürekli dillendirdiğini” hatırlatarak, şu teklifte bulunmuş:
“Bugünden tezi yok; hemen adımı atalım... Hemen ekipleri kuralım, çalışmaya başlayalım.”
Peki, Kılıçdaroğlu ne cevap vermiş;
Bakmış ki iş ciddiye biniyor, hemen “tornistan” edip, her zamanki gibi “ipe un serme” taktiğini devreye sokmuş ve demiş ki;
“Ben meydanlarda sadece ‘Başörtüsü sorununu çözelim’ demedim... ‘YÖK’ü de kaldıralım’ dedim; ‘Dokunulmazlıkları da kaldıralım.’ Bunları kabul ederseniz hayhay, oturalım başlayalım.”
Sizin anlayacağınız, “yeni şartlar” ileri sürmüş!..
Vatan’dan Güngör Mengi, adeta “isyan” edercesine, şöyle eleştirmiş Kılıçdaroğlu’nu; “Kılıçdaroğlu; Vatan’a konuşurken, hiç de bu havada değildi... Vatan’a mülakat verirken, türban yasağını kaldırmakta samimi olduğu duygusunu uyandırıyordu... Şimdi, yeni şartlar ileri sürmenin anlamı ne?.. Yoksa, türban yasağını kaldırma vaadinden dönmek için bahane üretmeye mi çalışıyor?”
CHP’NİN TEK MESELESİ LAİKLİK!
Kılıçdaroğlu’nun kalbini yarıp da “samimi” olup olmadığını anlamamız elbette mümkün değil... Ancak, “CHP’nin kurumsal tavrı”nı anlamak için, “CHP’nin internet sitesi”ne bakmak yeterli...
Düşünebiliyor musunuz;
Bir “Başbakan” ile “CHP Genel Başkanı” bir araya gelip, “önemli bir görüşme” yapıyorlar ama; “CHP internet sitesi”nde, bu “önemli olay”dan tek satır bahis yok!..
Sanki böyle bir olay hiç olmamış!..
Peki, ne var o sitede?..
“CHP’nin kurumsal görüşü” var!..
Evet, “türban görüşmesi”nin yapıldığı günün ertesinde, “CHP politbürosu” tarafından şu yazı konuluyor “ana sayfa”nın başına;
“Laiklik ve din!”
Altında da, şu ifadeler:
“CHP, dini unsurların siyasi simge olarak kullanılmasını demokrasi anlayışı ile bağdaşmayan ve anayasamızın değiştirilemez hükümleriyle çelişen bir davranış olarak görür.
CHP laikliğe yönelik her türlü tehdide kararlılıkla karşı durur.
Laik demokratik cumhuriyetimize karşı tuzak kuranlarla, bu amaçla ‘laikliği yeniden tanımlamak’ isteyenlerle, laikliği içlerine sindiremeyenlerle, her dönemde ve her koşulda kararlılıkla mücadele eder.
CHP, kurucusu olduğu laik eğitim sisteminden ve eğitim birliği ilkelerinden asla ödün vermeyecektir.”
Söyleyin Allah aşkına;
O siteye; “böyle bir günde, böyle bir yazı”nın konulmasının anlamı nedir?..
Bunun anlamı şudur:
“CHP Genel Başkanı olarak Kemal Kılıçdaroğlu ne yaparsa yapsın, CHP politbürosu olarak biz bildiğimizi okuruz!”
Söyleyin, “bu demek” değil midir?..
Demek oluyor ki;
CHP’nin “çözüm üretme” diye bir derdi yoktur... CHP, “sorun üretmek” ve “sorunun bir parçası” olmak peşindedir!..
Benim, bu tavırdan anladığım şudur:
CHP, “başörtüsünün önünü açan” değil, “üstünü açan” bir parti olmaya devam edecektir!..
Öyle olmasa;
“Yeni şartlar” ileri sürmezler, hiç olmazsa, “sorunlardan biri”ni halletmek için katkıda bulunurlardı!..
Hani, hep “Türk Ergenekonu” ve “Kürt Ergenekonu”ndan söz edip; her ikisinin de “terör sorununun çözülmesini” istemediklerini, çünkü “kan ve gözyaşının rantını yediklerini” söylüyoruz ya, CHP’nin de onlardan farkı yok!.. CHP de “başörtüsü sorununun çözülmesini” istemiyor!.. Çünkü, “yasaktan besleniyor” ve yıllardır “yasağın rantını” yiyor!..
HÂL “İKNA ZULMÜ”NÜ SAVUNUYORLAR!
“Yasakta o kadar kararlılar” ki; ekranlara çıkan “CHP sözcüleri” hâlâ “ikna odalarında uygulanan zulümleri” savunuyor, hâlâ “yasaları uyguladıkları” yalanını savuruyorlar!..
Söyleyin Allah aşkına;
“Başörtüsü”nü yasaklayan bir “kanun” var mı?.. Ama onlar, hâlâ “yasadışı zorbalık”larına kılıf bulmaya ve hatta “kamusal alan” ucubesine sarılmaya devam ediyorlar!..
Hem de; hiç utanmadan, hiç sıkılmadan!..
Ulan, 1997-98’de sergilenen “yasadışı zorbalık”la, 5 Mayıs 2000’de Cumhurbaşkanı seçilen A.N.Sezer’in bir “icadı” olan “kamusal alan”ın ne ilgisi var?..
“Yasak” başlamış 1997-98’de, “kamusal alan” icat edilmiş 2000-2001’de!..
Kaldı ki, Sezer’in “kamusal alan” icadı, bir “anayasa maddesi” midir ki; “zorbalık”lara kılıf olsun?..
Uzun lâfın kısası;
Hiç kimse, CHP’den “çözüm” beklemesin!..
Kemal Kılıçdaroğlu’nun sözlerine de hiç kimse umut bağlamasın!.. Çünkü Kılıçdaroğlu, her sözü “palavra” çıkan “yalancı çoban” olmaya başlamıştır...
Korkarım ki; bu gidişle “yoldaş”ları da inanmayacaktır kendisine, “candaş”ları da!..
Herkes, şunu anlamalı:
CHP, bütün sorunlara “laiklik penceresi”nden baktığı sürece, hiçbir adım atamaz, hiçbir çözüm teklifine katkı sunamaz!..
Yani, “statüko” devam eder!..
Onun içindir ki; “arı kovanına çomak sokmak” pahasına, artık “laikliği” tartışmak durumundayız!..
“970 yıldır halkı Müslüman bir ülke” miyiz, yoksa “73 yıllık laik bir devlet” mi?..
Hangisiyiz?.. Bunu tartışmanın zamanı geldi!..



Esnaf çorbası içen ilk Başbakan!
“28 Şubat süreci”nde “Refahyol iktidarı”nı devirenlerden biri de, “Beşli Çete”ydi... Bu “Beşli Çete”nin üyelerinden biri de TESK idi... TESK’in başında da Derviş Günday bulunuyordu... Derviş Günday, daha sonra “CHP Çorum Milletvekili” olarak Meclis’e girmiştir!..
İşbu Derviş Günday; geçtiğimiz Pazartesi günü yapılan TESK’in 18. Genel Kurulu’nda Kemal Kılıçdaroğlu ile aynı salondaydı... Kılıçdaroğlu, eğer “Derviş Günday’a danışsa” idi, o “vahim hata”yı yapmaz, yine çam devirmezdi!..
Efendim, malûmlarınız olduğu üzre, kongreye katılan Başbakan Tayyip Erdoğan, şöyle bir söz sarfetmişti: “Bugüne kadar TESK gibi bir kuruluşa Başbakan’ın gelmemiş olması manidardır, düşündürücüdür... Başbakan olarak, 2008’de TESK’e gelen ilk Başbakan benim!”
Erdoğan’dan sonra kürsüye çıkan Kılıçdaroğlu; “Bir yanlışı düzeltmek istiyorum” deyip, devam etmişti: “TESK’i sadece Sayın Erdoğan değil; Süleyman Demirel ve Tansu Çiller de Başbakan olarak ziyaret etmiştir!”
Kılıçdaroğlu’nun bu sözleri, “yoldaş ve candaş medya” tarafından “Başbakan’ın sözlerini düzeltti” başlığı ile verilmişti!..
Ama “asıl düzeltme”yi dün TESK yaptı... “Kılıçdaroğlu’nu yalanlayan” TESK Genel Başkanı Bendevi Palandöken dedi ki; “Demirel ve Çiller ziyaret ettiklerinde Başbakan değillerdi... TESK’i ziyaret edip, ilk esnaf çorbası içen Başbakan Tayyip Erdoğan’dır!”
“Yoldaş ve candaş medya” şimdi ayıklasın pirincin taşını!..
Kılıçdaroğlu, Derviş Günday’a sorsaydı, böyle pot kırmazdı!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi