Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Peki, ne olacak şimdi?

Peki, ne olacak şimdi?

SP’de olanları üzüntü ile karşılıyorum. Benim için bunlar sürpriz değil. Ama bu partiye gönül veren insanlar için bu durum bir sükutu hayal oldu.. Bu işler bu noktaya gelmemeliydi.. İftar baskını, kongrede yaşananlar... Numan Kurtulmuş’a karşı başlatılan kampanya...
Dünya barışı için tek çıkar yol olarak takdim edilen bir siyasi projenin kendi lider kadrosu içinde yaşananlar tam bir tezat teşkil etmiyor mu, bu yaşananlara bakınca?.
Ben bu işin neresindeydim: MNP Gençlik Kolu üyeliği dışında 1970’ten bu yana hiçbir partiye üye olmadım..
1978-80 arası Erbakan’ın danışmanıydım. O kadar..
80’den sonra da ne Milli Görüşçü, ne Adil Düzenci ne de Erbakancıyım.. Herhangi bir siyasi hareket içinde yer almadım. Üye de olmadım, aday da. Hiçbir “resmi” görev de almadım.. Bu işlerin dışında kalmaya özen gösterdim.. “Siyasi rant” peşinde olmadım.. Orada olan herkes böyle değildi ama, bu konuda kimin neler yaptığını bilen bilir.. Birileri siyaset yapmalı. Ama o ben değilim.. Ben “sivil” kalacağım.. Dürüst ve dindar insanların siyaset yapmaları durumunda onlara her zaman destek oldum ve destek olmaya devam edeceğim.
Siyasetin pratikleri açısından bu iş ne yazık ki, çok temiz bir iş değil. Tek adam-tek parti anlayışı ile siyaset yapmak mümkün değil.. Genel başkanlar, sadece genel başkan değil, o partinin ideoloğu, sahibi, her şeyi..
Zaten derin devlet varsa derin partiler de vardır. Bugün derin devlet dediğiniz, tek parti zihniyetinin iktidara el koyma iddiasının ürünüdür.. Bu işin köklerini Osmanlı’ya doğru genişletebilirsiniz. Orada da İttihat Terakki vardı. CHP bir bakıma bu örgütün devamıdır..
Sonunda Numan bey istifa etti. Partisinden ayrılırken de, “Buradan giderken kimse hiçbir şey almasın” uyarısı yaptı.. Aslında birilerine üstü örtülü ciddi bir gönderme yaptı..
Numan Kurtulmuş’un kararı Milli Görüş, Adil Düzen neyse, o hareketin sonunu ilan etmektedir.
Bana göre SP biterken Numan Kurtulmuş ve arkadaşları için yeni bir dönem başlıyor..
Ama işte söylüyorum, bu kavga burada bitmeyecek.. Erbakan yaşarken de ölümünden sonra da, hem aile içinde, hem örgüt içinde ve hem de yurt dışında devam edecek.. Keşke bu işler böyle olmasa ama, görünen köyün hikayesi böyle. Kimse inat ve ihtirasından vazgeçmiyor.
Siyasi inatlaşma çoğu kez kendi evlatlarını yemeyle sonuçlanır. Sahi, mesela bir zamanların Mercümek’i şimdi nerede duruyor? “Milli Görüş”ün o kadroları şimdi neredeler?.. Bunlar zamanında konuşulmadı. Konuşanlar susturuldu ve bu işler bu noktaya geldi.. SP bu gelinen noktadan sonra benim için herhangi bir partidir.. Kurtulmuş’un yeni hareketinin kadrosunun ve programının ne olacağını da göreceğiz..
Kuşkusuz kim iyi, doğru, güzel şeyler söyler ve yaparsa yine desteklerim ama, artık benim için bu gelenekle ilgili, eski anılar dışında bir gönül bağı yoktur..
Erbakan şimdi, oğlu, kızı, gelini, damadı ile yoluna devam edebileceğini düşünüyorsa etsin bakalım.. Yanına kimi alacaksa görelim, sonra onları da görürüz..
Oğuzhan Asiltürk’le Fatih Erbakan’ın çok da anlaşacaklarını sanmıyorum.. Aslında Salih Memecan durumu geçen gün çok basit bir şekilde çizmişti.. Erbakan’la birlikte büyüyen bir hareket, onun son ve ani bir operasyonu ile sona geldi.
Erbakan tamamen kendine bağlı, pahalı bir yapı oluşturmuştu. Bunun böyle devam etmeyeceği çok açıktı. Ben bugüne kadar bile geleceğini sanmıyordum. Ama geldi.
Mahkeme kadıya mülk olmaz derler ama, Erbakan partiyi sanki kendine mülk edindi gibi bir hava çıkmadı mı ortaya? Geri planda bir ağabey olarak kalsa, daha iyi olmaz mıydı?..
Milli Görüş geleneğinin ne olduğunu ve bu geleneğin bundan sonra nasıl devam edeceğini hep birlikte göreceğiz.. Kurtulmuş’a göre partide kalması yeni bir “Kerbela”ya kapı aralayabilirdi.
Kurtulmuş, “Yeni Kerbelaların olmaması ve yeni çatışmaların yaşanmaması için Genel Kurul'a katılmıyorum. Genel başkanlıktan ve Saadet Partisi'nden ayrılıyorum” dedi. Partiden tek bir kağıt ve kalem almadan gideceklerini söylerken “malı Erbakan’a bıraktıkları” vurgusu yapıyordu bir bakıma.. Hoca’nın cevabı gecikmedi, “hayırlı hizmetleri için” teşekkür etti ve ardından “hidayet ve şuur” temennisinde bulundu..
Şimdi sıra istifa edecek diğer belediyeler, il ve ilçe örgütleri ile genel merkez kadrolarında.
Kurtulmuş’un rotası önümüzdeki günlerde belli olacak. Bir ihtimal de Sezai Karakoç’un YDP’si.. Ya da bir başka parti. Bilmiyorum. Kongreye kadar her gün bu cephede sürpriz gelişmeler yaşanacak. Bu şartlarda kongrenin nasıl yapılacağı da belli değil.. Delegelerin büyük çoğunluğu partiden istifa edebilir ya da kongreye katılmayabilir..
Bu şartlarda yeni yönetim nasıl kurulacak, onu da göreceğiz..
Burada asıl şunu göreceğiz, yazımın başında da belirttim, dünyaya saadet vadeden bir parti, nasıl oldu da kendi saadetini sağlayamadı?. “Orduya sadakat şerefimizdir” diyen darbeci söylemin söyleyene fayda sağlamadığını darbeciler bile görürken, Erbakan’a herhalükârda sadakat sloganı söyleyenlerin, 28 Şubat darbecileri ile aynı slogan kalıbına dökülmüş bir sloganla ortaya çıkmaları da benim için anlaşılması pek de kolay olmayan bir ruh halini yansıtıyor.. Benim Hakka sadakatten başka bir şiarım olmadı, olmayacak. Kuşkusuz ben de yanılırım, ama ilkesel çizgim hep bu olacak.. Ben sözü dinleyecek, doğrusuna destek vereceğim.. Bir topluluğa olan düşmanlığım bile beni onlar hakkında adaletsizliğe sevketmeyecek..
Erbakan’ın yeni bir parti arayışı içine girmesine gerek kalmadı. Ama bu şartlarda seçimlerde nasıl bir ittifak içine gireceği de merak konusu.. CHP ile bir ittifak yapamayacağına göre, tek yol DP’nin de içinde yer alacağı Milli Mutabakat Koalisyonu gibi gözüküyor.. Bu da partide yeni kopmalara ve tartışmalara sebeb olabilir.. SP’de kalanların bile buna razı olacaklarını sanmıyorum..
Böyle bir oluşumun Ergenekon’un arka bahçesi olacağı daha işin başından belli.. Üstelik böyle bir oluşumun hiçbir şansı yok.. Böyle bir koalisyon ancak AK Parti’nin başarısının engellenmesi için düşünülen, derin güçlerin planladıkları bir tedbir olarak düşünülebilir.. Böyle bir oluşumun içinde yer almaksa SP için yeni bir darbe olabilir.
O zaman! O zaman durum şu ki, bu hareket “Erbakan’ı sevenler kulübü” gibi bir partiye dönüşecek. Erbakan sonrası ise parti sıradan, bildik bir tabela partisine dönüşecektir.. Bunun böyle olup olmadığını zaman bize gösterecek. O markanın sahipleri, maddi ve manevi mirası tüketene kadar o tabela orada asılı kalmaya devam edecektir..
Bir siyasi hareketin sonu böyle olmamalıydı. Ama oldu..
Her şeye rağmen hayat devam ediyor.. Hele bu işler biraz durulsun, bu hareketin doğuşu, gelişimi ve Erbakan üzerine daha söylenecek çok şey var. Küçük bir hatırlatma: Güvenmek güzeldir, ama kontrol etmek daha da güzledir. Kaldı ki siyaset, velayet ve güven müessesesi değil, vekalet ve denetim müessesesidir..
Peki ne olacak şimdi, doğrusu bu işin sonunu ben de merak ediyorum.
Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi