Taha Akyol

Taha Akyol

Zorla baş kapatmak!

Zorla baş kapatmak!

YÖK Başkanı Prof. Yusuf Ziya Özcan, “başörtüsüz öğrenciler de baskı görmeyecek, garantisi benim” diyerek, güvence verdi.
Güvencesi nedir diye sormanın anlamı yok. Çünkü başı açık bir öğrenciye örtünmesi için baskı yapmak suçtur! Hem üniversitenin disiplin kuralları gereğince işlem yapması, hem savcının soruşturma açması gerekir. Çünkü zorla baş örttürmek de, zorla baş açtırmak da suçtur. TCK’nın “Yedinci Bölüm”ünde düzenlenen “Hürriyete karşı suçlar”dan birini oluşturur yapılış şekline göre...
Yine de Prof. Yusuf Ziya Özcan’ın açıklaması iyi oldu, endişeleri gidermek, üniversite yönetimlerini uyarmak bakımından...
Şimdi önümüzde iki konu var; biri hukuki, öbürü sosyolojik...

Sincan ne karar verir?
Önce hukuki mesele... YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan türbanlı kızların sınıftan çıkarılmamasını, sadece disiplin sürecinin başlatılmasını istemişti, doğru bir karardı. Bir gurup öğrenci Özcan’ı savcılığa şikâyet etti ve savcı takipsizlik kararı verdi.
Türban yasağını savunan öğrenciler bu karara itiraz ettiler! Son kararı ünlü “Sincan Ağır Ceza Mahkemesi” verecek...
Gerçekten ünlü... Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında “şüpheli Abdullah Gül” diye soruşturma kararı vermiş ve bu kararı Yargıtay tarafından bozulmuştu. Böyle başka kararları da var.
Bakalım bu defa ne karar verecek?!
Neye karar verirse versin, çok temenni ederim ki, hukuki gerekçesi güçlü olur, kamu vicdanında “taraflı yargı” izlenimi doğmaz...
Bu temennimi vurgulamamın sebebi, bazı kararlarının hukuken zayıf ve siyaseten “taraflı” olduğu izlenimine yol açmış olmasıdır.
Yargıda taraflılık vahimdir... Yargıda tarafların çatışması vahimdir... Tarafsızlığına güvenilen bir yargıya Türkiye’nin ekmek su gibi ihtiyacı vardır.

Mahalle baskısı
Prof. Şerif Mardin “mahalle baskısı” dedi ya, dillere pelesenk oldu. Bir sosyoloğun kavrama verdiği anlam ve bu kavramı kullandığı bağlam dikkate alınmadan, şimdi “mahalle baskısı”nın Anadolu’daki üniversitelerde kızlara baskıyla baş örttüreceği paranoyası dolaşıyor ortalıkta.
Halbuki Anadolu’daki üniversitelerde zorla baş kapattırılacağının hiçbir sosyolojik kanıtı yoktur. Laik kesimdeki baskı algılaması üzerine araştırma yapan Prof. Çarkoğlu’na göre:
“Bu konuda yapılmış bir araştırma yok. Bizim araştırmamızda, baskıdan şikâyet edenler başörtülü olanlardı. Başı açık olanlar başlarını örtmeleri için baskı altında kaldıklarını ya hissetmiyorlar veya söylemiyorlar ya da böyle bir baskı yok.”
Prof. Çarkoğlu da söyledi, bazı yerlerde küçük ölçekli ve münferit baskı algılamaları veya olayları olabilir. Aileler bunu kızlarından isteyebilir, çevreden ‘örf ve adet’ telkini gelebilir ama bunu genellemek de türban yasağını savunmak için istismar etmek de hem yanlıştır hem etik değildir.
Mantığa da aykırıdır: Bazı aileler ve çevreden bir kesim kızın başını sokakta kapattırmayıp üniversitede mi kapattıracak ki, türbanın üniversitede yasak olmasını savunuyorsunuz?
Yoksa sokakta da mı yasaklamalı?!
Aslında başı açık ve kapalı kızların birbirleriyle de halkla da sorunu yok. Sorun gencecik kızlarda iç düşman gören ideolojik bağnazlıkta.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taha Akyol Arşivi