Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Çatı Partisi?..”

“Çatı Partisi?..”

“Çatı Partisi” denilen, Saadet ile Hüsamettin Cindoruk, Abdüllatif Şener ve Sadettin Tantan’ ın birlikteliğini öngören mutasavver bir oluşum.
Sayın Kurtulmuş bu oluşumda yer alması için kendisine baskı uygulandığını ifade ederken, diğer dostlarımız ise şunu söylüyor:
“Sağda birlik görüşmeleri yapan, çatı partisi arayışına giren Kurtulmuş’tur. Bu ittifaka karşı çıkan da Prof. Dr. Erbakan’dır.”

Bu konuya ilişkin bilgilerimi paylaşırım da...
Önce meselenin şu boyutuna bakalım:
Çiller, Hoca ile görüşürken...
“Cesedimi çiğnemeden Erbakan’ı Başbakan yapamazlar!” diyen 367 şakşakçısı, Demirel emanetçisi, Ergenekon hâmisi Cindoruk ile aynı çatı altında siyaset yapmayı ne Erbakan Hoca’ya, ne de Sayın Kurtulmuş’a yakıştırırım.

Sadettin Tantan, bir başka vak’adır.
Hatırlayacaksınız;
Marmara depreminde zor durumdaki vatandaşın yardımına koşan “bizim sivil toplum örgütlerimiz”e yasaklama getirmişti...
O günlerde kendisine gidip, “Bu yaptığınız yanlış. Vatandaş enkaz altındayken böyle şeyler düşünülmez. İster İHH yapsın yardımı, ister Lionslar” dediğimde...
Buz gibi bir karşılık vermişti:
“Bu işleri devletimiz göremiyor da sizinkilere mi muhtaç!.. Yardım adı altında propaganda yapacaksınız, biz de göz yumacağız!..”
Tantan, “İmam Hatip’te okuyanlar sadece imam olsun. Başka alanlara yönelmesin. Hele polis hiç olmasın” yollu düzenlemesi ile de tepkileri üzerine çekmişti. O günlerde televizyonda karşı karşıya gelmiştik...
“İmam Hatiplinin polis olması sizi niçin rahatsız ediyor?” soruma verdiği karşılığa bakın:
“Herkes mesleğini yapsın!.. İmam da imam olmak için okumuş, imam olsun!.. Senin neyin peşinde olduğunu biliyorum!..”

Abdüllatif Şener’e gelince...
O da sıkıntılı bir isim.
Kendisine dostane uyarılarda bulunduğumuzu, bu yazıyı okuduğunda hatırlayacaktır...
AK Parti’den henüz kopmuştu.
Buluştuk... Dedim ki gözlerinin içine bakarak:
“Siz dürüst adamsınız. Lütfen, kartelin gazına gelmeyin Sayın Bakan; bunlar Tayyip Bey’e hınçlarından dolayı sizi kullanmak istiyorlar. Üç beş çıkartırlar ekrana... İşlerine yaramadığınızı gördüklerinde de fırlatıp bir kenara atarlar. Şarabın tadını da öğrenirsiniz sonra!”
Sayın Şener bir başka havadaydı...
O günlerde nereden çıktıkları meçhul konvoylar karşılıyordu kendisini... Uçuyordu...
Kendisini ziyaret eden ahı gitmiş vahı kalmış bazı eski politikacılar, “Siz bu ülkeye Cenab-ı Hakk’ın bir lütfusunuz” dediğinde...
Bana dönüp gülümsüyordu:
“Görüyorsun, senin gibi düşünmeyenler de var!..”
Sayın Şener, öyle zırt pırt televizyonlara çıkıp “kullanılan adam” pozisyonuna düşürmeseydi kendisini, bir şansı olabilirdi.
Maalesef, uzun emeklerle yetiştirilmiş bu devlet adamı da kartel tezgahına geldi.
Ve dahi “Ergenekon avukatlığında” Baykal’ın stajyerliğini üstlenir pozisyona düşmesi de bu kötü gidişin üzerine tuz biber ekti.

Erbakan Hoca ve Sayın Kurtulmuş’un bu “üçlü” ile ne işi olabilir?..
Sayın Şener, konutta ziyaret ettiği Erbakan Hoca ile görüşmeden çıkarken, önümüzdeki dönemin şartlarına göre yeni gelişmelerin olabileceğini ima etmişti...
Hoca tarafı ise ısrarla, “Sayın Şener’e herhangi bir ümit verilmedi” demekte.
Cindoruk ve Tantan için de büsbütün dışlayıcı ifadeler kullanmakta.
Sayın Kurtulmuş’a gelince...
“Sayın Şener’le bir arada siyaset yapmayı düşündünüz mü?” sorusunu, Sayın Kurtulmuş’a yöneltmek gereksiz... Zira bunu ben biliyorum.
Hadise şu:
Sayın Şener bir “arkadaşı” ile Sayın Kurtulmuş’a mesaj gönderdi...
“Elçiye zeval olmaz” girişiyle mesajı ileten “arkadaş”a bilindik nazik tavrıyla, “Böyle bir şeyin söz konusu olamayacağını” ifade etti Kurtulmuş...
Sayın Şener’i reddetti yani.

Ne güzel değil mi:
Bir taraf yani Muhterem Hocamızın tarafı; “Cindoruk, Tantan, Şener’le işbirliği söz konusu olmadı” diyor.
Sayın Kurtulmuş’un da bu tür yaklaşımları düşünmeden reddettiğini ben biliyorum...
Böyle Cindoruk’ların, Tantan’ların yer aldığı bir “Çatı-Matı Partisi” yok yani...
İzahı yok da, ondan yok!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi