Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Balyozcu” değil YAŞ mağduru!

“Balyozcu” değil YAŞ mağduru!

Yüksek Askeri Şûra’nın yargısız infazlarının yol açtığı yıkımları uzun yıllardır oldukça yakından tâkip ediyorum.

Binlerce mağdur var ve diyebilirim ki bunların yüzlercesi yakın arkadaşım...

Kendileri ile her konuda anlaştığım söylenemez.

Mesela ben, “Askeriye’deki olumsuzlukların” olduğu gibi kamuoyuna yansıtılmasının Asker’e “yarayacağını” düşünüyorum.

“Kötüler” açığa çıksın ki “iyinin” kıymeti anlaşılsın!..

Ben böyle düşünüyorum...

Onlar ise, uğradıkları onca haksızlığa rağmen birtakım olumsuzlukları dışa vurmaya pek yanaşmıyorlar.

Yoksa bir düşünsenize; Ordu’nun en kritik kademelerinde 20’şer, 30’ar yıl görev yapmış bu insanlar bütün bildiklerini olduğu gibi anlatacak olsaydılar...

Daha ne malzemeler çıkardı ortaya!..

Sivil hayatta işten atılan bir personel, haksızlığa uğradığına inanmışsa, çoğu zaman yapmadığını bırakmıyor...

Elinde “aleyhte kullanmaya” yarar bir malzeme varsa servise sunmaktan imtina etmiyor.

Ordu’dan “yargısız infaz” yoluyla atılmış, sivil hayattaki “iş imkânları” bile elinden alınmış ve hatta en yakınını “Askeriye ile ilişiği kesilenin tedavisi yarıda bırakılır” diyen mekanizma yüzünden “kaybetmiş” de olsa...

Koparıldığı Ocak’tan övgüyle bahsediyor Asker kişi.

Takdire değer bir tavır!..

*

Yıllar yılı sabırla, metânetle “haklarının verilmesini” bekleyen bu insanların önünde şimdi bir imkân var.

Bir umut!..

“Referandum’a evet deyin Ordu’ya dönüşünüzün, elinizden alınan hakların iadesinin yolunu açın...” dendi ya onlara...

Şimdi...

İş zamanı!..

“Uyum yasaları” kapsamında önlerinin tamamen açılmasını bekliyor bu insanlar.

Haklarındaki YAŞ kararları bugün için “yok” hükmünde...

Bu insanlar ne yaptı?..

Casusluk, yolsuzluk, terörle işbirliği?..

Yok!..

Ortada “ceza mevzuatıyla” ilişkilendirilebilecek bir faaliyet olsa, YAŞ değil de yargı kararıyla atılmaları gerekirdi.

Nitekim yolsuzluk yapan bir “paşa” yargılandı, mahkûm oldu, yattı ve çıktı.

YAŞ mağdurlarının kahir ekseriyeti, “Disiplinsizlik” denilen ancak içeriğinin ne olduğu hâlâ anlaşılamayan bir kavrama eklenerek kapı dışarı edildi.

Onlardan biri de Askeri Tabip Albay Prof. Dr. Ahmet Alper.

Diyor ki;

“Birisi çıksın ve bana suçumun ne olduğunu söylesin. Suçum... Namaz kılmak değilse ne? Bana desinler ki, ‘Hayır sen yalan söylüyorsun. Seni atmamızın inançlarınla değil de şu kabahatinle alâkası var!.. Defalarca Genelkurmay’a başvurdum, bana suçumu bildirmediler!.. Bildiremediler!..”

Evet...

Mesele açık...

Binlerce mağdura atfedilen bir suç yok!..

Suç yok ama ceza var!..

Hal bu iken...

Şimdi de... Referandum’dan kahir ekseriyetle “evet”in çıktığı bir vasatta...

YAŞ mağdurlarına ilişkin kararı AYİM’in (Askeri Yüksek İdare Mahkemesi) vereceğinden bahsediliyor,

*

ASDER Genel Başkanı Nevzat Tarhan Hocamız, “AYİM’in emir-komuta zinciri dışına çıkabileceğine inanmadıklarını” belirtmek suretiyle binlerce mağdur ile yüzbinlerce mağdur yakınının düşüncesini ortaya koyuyor.

Tarhan Hoca’ya destek veren çok sayıda okuyucumuz, “aynı mahkeme”nin bir sure önce “Balyozcu” paşalara sahip çıktığının altını çiziyor...

Bilen bilir; geçmişte ordudan atılan “sol eğilimli” subaylara yargı kararına gerek duyulmaksızın defalarca “orduya dönüş imkânı” sunulmuştu.

Aynı uygulama şimdi niçin söz konusu olmasın?!.

*

Hükümet, topu AYİM’e atarsa büyük bir hata yapmış olur.

Ve dahası, son derece isabetli bulduğum “Dokunulmazlıkları kaldıracak olursak hukuk mekanizmaları karşısında savunmasız kalırız” yaklaşımı dayanağını büyük ölçüde yitirir.

YAŞ mağduru, bu devlet için büyük fedakârlıklar yaptı.

Ortalığı germedi, provokasyonlara bulaşmadı...

Bu cefakar kitle ile sevenleri şimdi hakkı olanı istiyor...

“Topu sakın taca atmayın!..” uyarısıyla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi