Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

İşler yolunda mı?

İşler yolunda mı?

10 Kasım’da korkulan olmadı.. Ulusalcı Kemalistlerin Anıtkabir şovu gerçekleşmedi.
Bayram öncesi, bayan Gül’ün Londra’da başörtüsü ile ilgili açıklamaları can sıkıcı idi.. Rektör atamaları da öyle.. Onun dışında işler yolunda. Terörün arkasındaki derin güçle ilgili yeni bilgi ve belgelere ulaşıldı bu arada. Heron olayını eşeledikçe başka gerçekler çıkacak gibi gözüküyor..
Bu işin bir adım ötesinde Terör-İsrail ilişkisine ulaşılırsa şaşmamak gerek.
İşte tam da bu noktada, can sıkıcı bir diğer olay, Füze Kalkanı meselesi. Ama önce iyi bir haber: Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, 18 yıl aradan sonra Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi Dönem Başkanı oldu ve başkanlığı Türkiye adına Makedonya’dan devraldı..
Davutoğlu, bakanlar komitesinde yaptığı konuşmada, Türkiye’nin dönem başkanlığı boyunca, Avrupa’da siyasi istikrar ve demokratik güvenliği sağlayan Avrupa Konseyi’nin, Avrupa ve uluslararası siyaset sahnesindeki rolünün, görünürlüğünün ve etkinliğinin artırılması için çaba göstereceğini söyledi.
Avrupa Konseyi, batılı anlamda Demokrasi ve İnsan Hakları gelişmesi ve ilerlemesi alanında çalışan bir kurum. En önemli kurumu ise AİHM. İşkence ve kötü muameleyle mücadele, ırkçılık ve yabancı düşmanlığıyla mücadele komiteleri, Venedik Komisyonu gibi birçok prestijli kurumu bünyesinde bulunduran Avrupa Konseyi, üye ülkelerin, AİHS’ye uygun hareket etmeleri konusunda etkili rol oynuyor. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi ve Avrupa Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresi gibi kurumları da içinde bulunduran Avrupa Konseyi, yerel yönetimlerde demokrasilerin gelişmesine katkı sağlıyor. Öte yandan Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi başkanlığına ocak ayında seçilen Mevlüt Çavuşoğlu, bu görevi iki yıl sürdürecek. Çavuşoğlu Avrupa Konseyi’nin iki temel organı olan Bakanlar Komitesi ile kendisinin başkanlığını yürüttüğü AKPM arasındaki işbirliği yaparak Avrupa Konseyinde de Türkiye rüzgârı estirebilecek iki isim olarak öne çıkıyor.
Peki kötü olan ne! Önce yine iyi bir haber daha: İsrail’in İran’a saldırı için dizayn ettiği uçak rutin bir eğitim uçuşu sırasında düştü ve uçaktaki 2 pilot kayıp. İddiaya göre, ABD yapımı ve F-16’nın İsrail versiyonu F-16I, İran’ı vurabilecek güçte bir uçak.
Bu haberin iyi olan yanı ne? Bir uçak düşmüş ve 2 pilot kayıp. Bu haberin iyi olan yanı, İsrail’in İran’a saldırmak için kullanmak üzere, özel olarak dizayn ettiği bir uçak olması..
Asıl kötü haber, Türkiye’nin füze kalkanı tehlikesi ile karşı karşıya bulunması.. ABD yönetimi bizden ne istediğinin farkında mı bilmiyorum.. Bizim canımızı da namusumuzu da şerefimizi de İsrail’in güvenliği için yok etmemizi istiyor. İsrail’in İran’a yönelik saldırı planları için bizim kendi topraklarımızı açmamızı ve savaş paratonerliği yapmamızı, kendi için bir saldırı üssü olmamızı, sıçrama tahtası olmamızı istiyor. Askerimizi, ülkemizi “ucuz bir askeri üs” olarak kullanmak istiyor..
Son düşen uçak olayı İsrail’in saldırgan politikalarının çok açık ve basit bir örneği. İsrail’in yıllardan beri sahip olduğu nükleer saldırı kapasitesini görmezden gelenlerin, İsrail’e bu konuda kör olanların bugün İran’a karşı şahin kesilmeleri siyasi ahlaka sığan bir tutum ve davranış değildir..
Bayan Obama’nın, bu tartışmalar sürerken başını örtüp camiye girmesi, bu gerçekler ışığında, kırmızı şapkalı kızı yemek isteyen hain kurdun, kırmızı şapkalı kızın ninesi rolünü üstlenmesini hatırlatıyor bana. Sütten ağzı yanan bir halkın çocuğu olarak yoğurdu üflemeden yememeyi öğrendik.
NATO, Davudoğlu’ndan “Komşularla sıfır problem” politikasına son vermesini istiyor gibi sanki, bu teklifi ile. Açık açık İran ve Suriye’ye gözdağı vermek için kendileri ile işbirliği yapmamızı teklif ediyorlar.. Buyurun; o savunma sistemlerini bana verin; ben, hangi taraftan gelirse gelsin bir nükleer saldırıyı önlemek için kullanayım. Benim uzmanım var bu konuda. Sen çekil aradan! Sen bu konuda bana güvenmiyorsan, ben sana niye güveneyim?.
Türkiye’den istenen şeyle Davudoğlu’nun yeni görevi bağdaşmaz. Erdoğan ve Davudoğlu bu ırkçı, şoven, saldırgan, İslamifobia kokan, yabancı düşmanlığı içeren bir plâna kolay kolay evet diyemez.. Bu millet ve Meclis buna onay vermez. Bu Avrupa Konseyi’nin temel ilkeleri ile de çelişir bana göre. İktidar da böyle bir tehdide boyun eğmez. Eğemez.. Bunun bedelinin ağır olacağını bilir, en azından, seçim öncesinde. İktidar da batı da bindiği dalı keser. 19-20 Kasım Lizbon buluşması, Kurban Bayramı sonrasına geliyor. Hayır! Kimse bizi kurbanlık koyun gibi NATO’nun kapısına bırakamaz! Bu konuya tekrar döneceğiz.
Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi