Elif Nisa

Elif Nisa

Hac ve Kurban Adanıştır

Hac ve Kurban Adanıştır

Hac, ırk, renk, millet ayırımı olmaksızın İslam kardeşliğinin göstergesidir. Allah’ın “Tanışasınız diye sizi milletler ve kabileler halinde yarattık.” (Hucurat Suresi, 13) buyruğunun yaşama geçirilmesidir. Beytullah “Allah’ın evi”dir. Tüm inananlar orada Kâbeye yönelir; bu aynı zamanda Sahibine yöneliştir.

Hac mahşerin sembolik provasıdır. Allah’a teslim olmanın, yeniden dirilişin, Allah ile ahdini yenilemenin, dünyevi bağımlılıklardan kurtulup, özgürlüğe kavuşmanın sembolüdür.

Kur'an'da hac ibadetiyle ilgili ayetlerde genellikle kurban konusundan da söz edilir. Müminler, kutsal topraklarda huşû içinde yaptıkları hac ibadeti vesilesiyle, Hz. İbrahim(as) gibi Allah’a yakınlaşmayı umut ederler.

Kurban, Allah’a yakınlaşmak adına çok sevdiği oğlunu feda etmeyi göze alabilen Hz. İbrahim’in(as) mübarek anısıdır. Allah’a itaatin, teslimiyetin, güçlü ve derin bir imana sahip olma gereğinin bir hatırlatmasıdır.

Allah'a Ulaşan Ancak Takvadır

Namaz, oruç, infak, itaat ve diğer tüm ibadetlerde, niyet ve kalpten geçenler önemlidir. İnsanlar ibadetlerini, Allah'ı ve O'nun karşısında ne denli acz içinde olduklarını düşünmeden, yalnızca alışkanlıkla yapıyor olabilirler. Hac, şeklen yapılan ruhsuz ve anlamsız bir ibadet olmamalıdır. Ya da hac, seyahat, ticaret ve gösteriş için yapılmamalıdır. İnsan, kulluğun gereklerini Allah'ın kendisinden hoşnut olmasını dileyerek, O'na muhtaç olduğunun bilincinde olarak yaptığında, ibadetleri Allah katında geçerli olur.

Kur’an, insanların kestikleri kurbanların kanlarının değil, yalnızca kalplerindeki takvalarının kendisine ulaşacağını bildirerek tam da bunu hatırlatır: “Onların etleri ve kanları kesin olarak Allah'a ulaşmaz, ancak O'na sizden takva ulaşır. İşte böyle, onlara sizin için boyun eğdirmiştir; O'nun size hidayet vermesine karşılık Allah'ı tekbir etmeniz için… Güzellikte bulunanlara müjde ver” (Hac Sûresi, 37)

İnanan insanlar her kurban kesiminde, Hz. İbrahim(as) ile oğlu Hz. İsmail'in(as) Yüce Allah'a koşulsuz itaat konusunda verdikleri başarılı imtihanın anısını tazeler ve kendilerinin de benzer bir itaate hazır olduklarını sembolik olarak gösterirler.

Kur’ân’da önemli bir itaat ve teslimiyet örneği olan Hz. İbrahim(as) ve oğlu Hz. İsmail'in başından geçen imtihan, ayetlerde şöyle haber verilir:

“Biz de onu halim bir çocukla müjdeledik. Böylece (çocuk) onun yanında koşabilecek çağa erişince (İbrahim ona): ‘Oğlum’ dedi, ‘gerçekten ben seni rüyamda boğazlıyorken gördüm. Bir bak, sen ne düşünüyorsun?’ (Oğlu İsmail) Dedi ki: ‘Babacığım, emrolunduğun şeyi yap. İnşallah, beni sabredenlerden bulacaksın.’ Sonunda ikisi de (Allah'ın emrine ve takdirine) teslim olup (babası, İsmail'i kurban etmek için) onu alnı üzerine yatırdı. Biz ona: ‘Ey İbrahim’ diye seslendik, ‘gerçekten sen, rüyayı doğruladın. Şüphesiz Biz, ihsanda bulunanları böyle ödüllendiririz.’ Doğrusu bu, apaçık bir imtihandı. Ve ona büyük bir kurbanı fidye olarak verdik” (Saffat Sûresi, 101-107)

Yüce Allah’ın ‘dost’ edindiği peygamberi Hz. İbrahim’in(as), oğlu İsmail’i(as) Allah için feda edebileceğini kanıtlaması, güçlü ve derin imanının göstergesidir. Bu üstün ahlâk iman edenler için çok güzel bir örnektir. Bu nedenle müminler, “İbrahim ve onunla birlikte olanlarda size güzel bir örnek vardır…” (Mümtehane Sûresi, 4) âyetinde haber verildiği üzere, onların yolunu izlemeli ve Allah'ın âyetlerini uygulamadaki titizlikleri, zorluk zamanlarındaki tavizsiz davranışları, sabırlı ve tevekküllü kişilikleriyle onları örnek almalıdırlar.

Hz. İbrahim'in(as) imanındaki samimiyeti, tevekkülü, itaati, sadakat ve kararlılığı kuşkusuz her müminin sahip olması gereken önemli ahlâk özellikleridir: “Gerçek şu ki, İbrahim (tek başına) bir ümmetti; Allah'a gönülden yönelip itaat eden bir muvahhiddi ve o müşriklerden değildi” (Nahl Sûresi, 120)

Kur’ân âyetlerinde söz edilen kurban kesme, ete duyulan ihtiyaç nedeniyle hayvan kesme değil, bir tür manevî adanış göstergesidir.

“Kendileri için birtakım yararlara şahid olsunlar ve kendilerine rızık olarak verdiği (kurbanlık) hayvanlar üzerine belli günlerde (kurban adarken) Allah'ın adını ansınlar. Artık bunlardan yiyin ve zorluk çeken yoksulu da doyurun.” (Hac Sûresi, 28)

Müminlerin, kestikleri kurbanı Allah'a yakınlaşmaya bir vesile olarak görmeleri, Allah'a olan sadakatlerini, O'nun rızasını hiçbir dünyevî nimete değişmeyeceklerini, bu uğurda -en sevdikleri de dâhil- her şeyi feda edebileceklerini ortaya koyar. Kurban, Allah’a yakınlaşmak niyetiyle, O’nun dışındaki her şeyi kurban etmektir. Bizler de Hz. İbrahim(as) ve Hz. İsmail(as) gibi, tam bir teslimiyetle teslim olalım ve o sapasağlam/kopmayan kulba tutunalım… Çünkü, “Bütün işlerin sonu Allah'a varır" (Lokman Sûresi, 22)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Elif Nisa Arşivi