Taha Akyol

Taha Akyol

Kürtler ve demokrasi

Kürtler ve demokrasi

DİYARBAKIR Belediye Başkanı Osman Baydemir, devleti istediği gibi eleştiriyor elbette.
Terörle Mücadele Yasası’ndan doğan davalar ve mahkûmiyetler büyük ölçüde AİHM’nin ‘denetimi’ne tabidir; bu konuda da Türkiye’de özgürlük alanı genişlemektedir.
Demokrasi alfabesinin birinci harfi “otoriteyi eleştirmek” olduğu için, demokrasi geliştikçe, Kürtler de, muhafazakârlar da, liberaller de, solcular da devleti kıyasıya eleştiriyor; hem de tarihiyle ve bugünüyle...
Peki bir Kürt vatandaşımız, hele de BDP kulvarında isim yapmış bir Kürt politikacı Öcalan’ı, PKK’yı eleştirebilir mi?
PKK’nın “otorite”sini eleştirme özgürlüğüne sahip midirler?!
Kürt hareketinin temel demokratikleşme sorunu budur.

Devlet ve örgüt
Baydemir, bırakın eleştiriyi, “silah miadını doldurdu” diye konuşunca, Öcalan, Ahmet Türk’ü, Aysel Tuğluk’u, Emin Aktar’ı da katarak şu tehditte bulundu:
“Bunlar hiçbir şeyden korkmuyorlar mı? Gençlerin öfkesinden de mi çekinmiyorlar? Ben Diyarbakır gençlerini bilirim, onun ağzını yırtarlar. Müsaade etmezler...”
Bir tek BDP’li bu tehdide karşı Baydemir’i savunabildi mi?
Bir tek BDP’li “görüşlerin farklı olması doğaldır, demokraside böyle tehditler yapılamaz” diyebildi mi?!
“Evet, silah miadını doldurdu” diye tekrarlayabildiler mi?
Halbuki, aklını peynir etmekle yemiş bir devlet görevlisi, hele de silah gücü olan bir devlet görevlisi çıkıp herhangi bir kesim veya kişi için böyle bir tehdit savursaydı yer yerinden oynardı elbette...
Ve mutlaka hakkında soruşturma açılır, mahkûm da edilirdi.
İşte bölgede hukuk devletinin kurallarının yürümesiyle PKK’nın ‘kuralları’nın yürümesi arasındaki fark budur.
Onun için ben baştan beri “demokratik özerklik” kavramının arkasındaki Stalinist totalitarizme dikkat çekmeye çalışıyorum. Zira öyle bir özerklikte PKK militanları “öz savunma gücü” olarak görev yapacaklar!

‘Kendi başına bırakmak’
Öcalan’ın siyasi görüşlerinin Kemal Burkay, İsmail Beşikçi gibi isimlerden daha esnek olduğu, ateşkesleri onun sağladığı da bir gerçektir.
Bu önemlidir ve çözüm arayışlarında bir veri olarak göz önünde bulundurmak gerekir.
Ama Öcalan, “mütehakkim” (aşırı otoriter) bir kişiliğe sahiptir.
“İnfaz”lar bir tarafa, daha geçen gün FHA’da yayınlanan konuşmasındaki “Hepinizi kendi başınıza bıraksak hiçbir şey yapamazsınız...” şeklindeki sözleri fevkalade önemlidir.
Geleneksel “kızı kendi başına bırakırsan...” sözünden çok öteye, bütün modern totaliter sistemlerin temelinde “kendi başına bırakmama” anlayışı vardır.
Lenin ve Stalin’in “öncü parti” teorisine göre “kendi başına bırakılan” proletarya hiçbir şey yapamazdı, “demir disiplin”li bir örgüt lazımdı...
Hitler’in “führerprinzip” ilkesine göre de “kendi başına bırakılan” Alman ırkı hiçbir şey yapamazdı, demir yumruklu bir “Führer” (önder) lazımdı...
Kürt meselesi Türkiye’nin en önemli meselesidir ve ancak demokrasiyi geliştirerek çözülebilir. Aynı şekilde Kürt hareketi de ancak kendi içinde demokratikleşerek çözümün önünü açabilir.
Kürt politikacılar bu iradeye sahip olabilmelidir.
Öcalan madem kan dökülmesini istemediğini söylüyor ve gerçekten ‘eylemsizlik’ kararlarıyla bir süreliğine de olsa kanı durdurmuştur, artık demokrasiyi, bireylerin özgür olmasını da içine sindirmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taha Akyol Arşivi