Evet, ırkçı ve faşist!

Evet, ırkçı ve faşist!

Ertuğrul Özkök’ün 26 Ağustos tarihinde Hürriyet’te ‘Ermeni cemaatinin zor seçimi’ başlığıyla kaleme aldığı makale, paragrafları kısa kesilmiş, cümleleri tamamlanmamış, satır araları boş bırakılmış bir yazı görünümündeydi.

Özkök, ‘Devlette Mutafyan hakkında bazı olumsuz raporlar var’ diyerek, yabancısı olmadığımız bir tespitte bulunuyor. Bu raporların içeriğini ise Mutafyan’ın Erivan’la ilişkilerinin gereğinden fazla olması, Ermeni meselesinde sivri bazı görüşler ileri sürmesi oluşturuyor.

Özkök’ün burada eksik bilgi olarak bıraktığı, bu ihbarların kimler tarafından yapıldığı konusu. Eğer bunlar incelenirse biz inanıyoruz ki, ihbarların altından, doğrudan cemaat içinden, sayıları da ‘birkaç’ı geçmeyen ve hep aynı kişileri işaretleyen imzalar çıkacak.

Pekii bu ihbarcılar kimler? Kimler olacak, ‘Ermeni Susurluğu’nun Dalton biraderleri.’

Özkök’ün yazısında Ermeni cemaatine yönelik, amacını aşan ve bir ölçüde gözdağı şekline bürünen kısımlar da var. Bunlar yazının çeşitli bölümlerine serpiştirilmiş.

Bir araya topladığımızda şöyle diyor Özkök: ‘Azınlık cemaatlerinin de devlete maraza çıkarmayacak kişilere yönelmesinde hem kendi huzurları hem de yaşadıkları bu ülkenin huzuru açısından yarar var...

Biz istediğimizi yaparız mantığı ile cemaatin devletle ilişkilerinde kapanması zor yaralar açacak bir tutum üzerinde ısrar edilmemeli...’

Bu cemaat yirmi yıldan fazla süredir iç içe yaşadığı ve kendi içinden yetiştirdiği bir ruhanisine bu ülkeye zarar getirecek eğitimi veya terbiyeyi verecek kadar gaflet ve dalalet içinde olabilir mi? Ayrıca ‘Maraza çıkaracak kişi’ tanımlaması da erken ve haksız bir falcılıktır.

Mutafyan ve Sıvacıyan başpiskoposlar dışında üçüncü bir yol, üçüncü bir şahıs öneriyor Özkök. Neyi değiştirecektir bu? Cemaat
yıllardır birlikte yaşadığı iki ruhanisi yerine, yurtdışından bir başka kişi üstünde uzlaşırsa, cemaat ya da devlet muhtemel sorunlar açısından kendini daha mı güvenilir bir konumda görecektir?”

Bu satırlar Hrant Dink’e ait.

Dileyen, Tuba Çandar’ın büyük bir emekle hazırladığı etkileyici çalışması “Hrant”ın 376 ve 377’nci sayfalarında tekrar okuyabilir.

Nedir, bu yazının anlamı.

Ermeni Cemaati, dini liderini seçecektir.

Devlet, ortadaki iki adaydan da memnun değildir ve seçimi manipule etmeye çalışır.

Nasıl mı yapar bunu?

Ertuğrul Özkök’e yazı sipariş ederek, elindeki raporları servis ederek.

Ertuğrul Özkök de bu görevi sorgulamadan yerine getirir.

Meğerse Hürriyet Yayın Yönetmeni’nin görev tanımı içinde Ermeni Cemaati’ni yola getirmek, kimi ruhani lider seçeceklerine müdahale etmek de varmış.

Özkök nasıl yerine getiriyor bu görevini?

Şu satırlarla:

“Azınlık cemaatlerinin de devlete maraza çıkarmayacak kişilere yönelmesinde hem kendi huzurları hem de yaşadıkları bu ülkenin huzuru açısından yarar var...

Biz istediğimizi yaparız mantığı ile cemaatin devletle ilişkilerinde kapanması zor yaralar açacak bir tutum üzerinde ısrar edilmemeli...”

Tehdidin hedefi kim?

Ermeni Cemaati...

Yani 1915’te bu topraklardan silinip atılan cemaat.

Gazeteci devletin sopasını kullanıp cemaati tehdit ediyor, “Yanlış adam seçmeyin, huzurunuz kaçar” demeye getiriyor.

Ermenilerin huzurunun kaçmasının ne olduğunu artık herkes biliyor.

Bütün bu arşiv ortada duruyor, yazılarla, manşetlerle.

Şikayetinize gelince...

Biz de kediye kedi deriz, devlet adına azınlık gruplarını tehdit edene de faşist.

- Tuba Çandar, Hrant... Everest Yayınları, 2010.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi