Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Muharremiye: İmam Hatipli olmak!

Muharremiye: İmam Hatipli olmak!

İmam Hatipli olmak! Başbakan’ın gurur duyduğu şey, benim de gururum!..
Aslında biliyorum, İmam-Hatiplerin kimler tarafından niçin planlandığını. Kirby Raporunu.
Sünniler çocuklarını İmam-Hatibe gönderecek ve onlar da sağ partilere ucuz oy deposu olacaklardı. Aleviler de çocuklarını öğretmen okullarına (eski Köy Enstitülerine) gönderecekler, Tonguç babaya emanet edecekler, onlar da köye gidip öğretmen olacaklardı.. Sol partilere ucuz oy deposu olacaklardı. İmamla-öğretmen kavga edecek, devlet de gelip vaziyete müdahale edecekti..
Benim “Bu Din Benim Dinim Değil” diye bir kitabım var, zorunlu din derslerine eleştirel bir bakışla kaleme aldığım.. İmam Hatipler de TSE damgalı bir din üretmek için kurulan, toplum mühendisleri tarafından dizayn edilen, çağdaş imamlar eliyle dini ve dindarları zabtı rabt altına almak için düşünülmüş kurumlardı.. Dinde reform için bu Kemalist eğitimden geçirilmiş gençler yeni dinin misyonerliğini üstlenebilirler miydi?
Kimine göre ise, tek parti döneminde dine karşı tutum sonucu, cenaze namazı kıldıracak kimse kalmamıştı, ölü yıkayıcısı, cenaze namazı kıldıracak birilerine ihtiyaç vardı. CHP kongrelerinde delegelerden gelen talepler arasında bu konu ilk sıralarda yer alıyordu..
Haklı olarak, şunu sorabilirsiniz: “Peki o zaman bütün bunları biliyor, söylüyorsun da, neden bu işten gurur duyuyorsun?” Hemen cevap vereyim. Bunun çok açık, basit ve net bir cevabı var.
Biz bu okullarda okuyan çocuklar, öğretmenlerimiz, aileler, toplum bu kirli oyunu bozduk! O okullarda okutulanlarla yetinmedik, daha fazlasını öğrendik..
O gün için söylüyorum, kendi sınıf arkadaşlarım arasında, köye gidip imam olmayı düşünen bir tek kişi yoktu.. Bu imamlığı basit bir iş gördüğümüzden değil, imamlık meslek değildi, her mü’min potansiyel olarak imam olmaya adaydır elbette. İmamlığı “namaz kıldırma memurluğu” gibi görmüyorduk. “Din adamı” gibi bir tanım da bize yabancıydı. Dininin adamı olmayan bir insan olabilir mi? Ruhbanlık anlamında bir din adamlığı ise İslam’ın ruhuna yabancıydı! Biz hayatın bütün alanlarında görev alacak ve önderler olacaktık..
O zaman bizim doğrudan üniversite sınavlarına bile girmemize izin vermiyorlardı. 7 yıl okuyorduk ve bir de lise fark derslerini vermek zorundaydık.. Yani aynı yıl bizimle birlikte liseye giren biri, üniversite son sınıfa geçtiğinde biz ancak üniversite 1. sınıfa girebiliyorduk. Buna rağmen İmam Hatibi seçiyorduk.
Ben haziranda mezun olmuş, eylülde lisenin tüm fark derslerini bir defada vermiş ve o sene üniversite sınavlarına girmeye hak kazanmıştım.. Ve ilk tercihim Güzel Sanatlar Akademisi idi.. Bize “gerici” diyorlar ya, Güzel Sanatlar’a gidecek bu en seküler okuldan diploma alacaktım ve “Ben laik değilim” diyecektim. İnancım, tarihim, kimliğim, kültürümle kendi sanatım adına bir şeyler yapacaktım! Orada Müslüman kimliğimle okumanın mücadelesini verecektim. Tek başıma bunu kafaya koydum, göze aldım, gittim resim dersleri aldım.. Arkadaşlarla bir araya gelip MTTB sinema kulübünü kurduk. Yeni Sanat dergisini çıkarttık. Milli Sinema Tartışması’nı başlattık. Film çektik..
Aynı dönemdeki arkadaşlarıma bakıyorum da, İsmail Kıllıoğlu, Ahmet Taşgetiren, Osman Sarı, Hacı Bekir Karlığa, Cemil Yalçın, daha birçok kişi. Kimi profesör oldu, kimi yazar, şair, iş adamı... Hepimiz Türkiye’nin gündemi ile ilgili söyleyecek sözü olan insanlarız bugün..
Birileri bizim üzerimize bir plan yapmış, bir oyun hazırlamış, bir tuzak kurmuştu. Allah’ın yardımı ile biz o oyunu bozduk. Onun için gurur duyuyorum.. Bugün birilerinin İmam Hatip düşmanlığının arkasında bu gerçek var.
Yoksa 80 milyonluk bir ülkede % 5’lik bir kapasiteye sahip olmayan bir öğrenim kurumu, % 50’lere varan politik bir güce, % 40’larda bir iktisadi gücün insan kaynakları ihtiyacını karşılayabilir mi?
İmam-Hatip benim için bütün bunları ifade ediyor. O benim kimlik savaşımın, mücadelemin, değerlerimin sembolü.. O okulda okumak için arkadaşlarla aramızda adına “Medeniyet yuları” dediğimiz boynumuza zorla geçirilen plastikten yapma, lastikli kravatımdan, bizi diğerlerinden ayırt eden beyaz şeritli zabıta memuru şapkasına benzeyen okul şapkamdan nefret etsem de, ben İmam Hatipli olmakla hâlâ gurur duyuyorum. Ne okulun fiziki şartları, ne de öğretmenlerin üstün pedagojik formasyonu, ya da müfredatın mükemmelliği ile ilgili değil bu gururum. O gururun arkasında bir aşk, bir sevda ve Müslümanca yaşama onuru ve kararlılığı adına dökülen gözyaşları, çekilen çileler ve bir onur mücadelesi var.. Bu günü doğuran şartların sırrı, o günlerin acılarında gizli.. Bizim katlanmak zorunda olduğumuz güçlükler, çektiğimiz acılar, ülkemin çocukları için baht kaynağı oldu.
Yeni Hicri yılınızı bu duygularla kutluyorum.
Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi