Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Polisimi ezdirmem!”

“Polisimi ezdirmem!”

Başbakan Erdoğan’ın bütçe konuşmasında “Polisimi ezdirmem!” demesi birilerinin ziyadesiyle zoruna gitmiş. Yazık!..

Bugüne kadar polise tepki ve destek niteliğinde çok yazı kaleme aldım.


Şunu ifade edebilirim ki; “tepki” niteliğindeki yazılar bolca alkış alırken, “destek” verdiğimde hayli hücuma uğradım.


Polis sevilmiyor.


Ve “mazluma kimliği sorulmaz” prensibine sıkı sıkıya yapıştıklarını ifade edenler bile, polis mağdur duruma düştüğünde savunmuyor, savunulmasına da tahammül göstermiyor.


Bunun anlaşılır sebepleri var; lisede okurken saçımın uzunluğundan üzerimdeki montun da hoşa gitmemesinden dolayı polis saldırısına uğramıştım.


Devlet gücünü arkasına alan polis; kişisel komplekslerinin, ezilmişliğinin, devlet erkânı karşısındaki mağduriyetinin hıncını eline düşen “zayıf” vatandaştan çıkartır.


Genelleme yapmak istemiyorum ama pek çok vatandaş “polis zulmüne” uğramıştır.


İkinci şubede “Burada Allah yoktur!” yazardı bir zamanlar.


Statüko, sağcıyı solcu; solcuyu da sağcı polise ezdirirdi, bunu da biliriz.


Lâkin; bütün bunları bilmemiz mağdur duruma düştüğünde polisi savunmamızı engellemez.


Şu son öğrenci olaylarına müdahalelerde polis yerden göğe haklıdır.


O kadar!..


Dün Emniyet’ten bir üst düzey yetkili ile görüştüm; eylemlere katılanlardan hangilerinin hangi terör örgütlerine mensup olduklarını teker teker tespit etmişler.


Ortada “öğrenci”lerin hak arayışı filan yok; zira bunların arayacak hakları yok.


Bunlar, “geçim derdindeki” vatandaş için eylem yapmazlar.


Bunlar, okuyabilmek için çalışmak mecburiyetindeki “arkadaşlarının” dertlerinden habersizdirler.


Bunların ayakları sıcak, sırtları pektir.


Sigaraları marlboro, ayakkabıları “top-ten”dir!..


Bunlar, yardım kampanyalarına katılmazlar.


Bunlar, gariban kapısını çalmazlar.


Bunlar, çevreye, doğaya saygı göstermezler.


Bunlar, eylemde kullanmak üzere dallarını kırdıkları ağaca acımazlar.


Bunları, “sarıkız” eylemlerinde de gördük daha önce;


“Ordu göreve” pankartını açan adamlardır bunlar.


Öyle adamlardır ki;


başörtüsüne cephe alır ve “eşcinsel evliliklerini” savunurlar!..


Peki.


Böyle yapıyorlar diye polis dayağından mı geçirilsinler!..


Asla!..


Bir gencin ağzını burnunu kıran hangi “alçak” kim ise tespit edilsin ve cezalandırılsın.


Lâkin…


Malûm;


Olaylara ilişkin emniyet raporunu neşrettik; bununla yetinmedik kamera tespitleri ile olayların gelişimini an be an verdik.


Başbakan Erdoğan’ı hedef alan eylemler zinciri, Mehmetçik Vakfı tesislerinde başlıyor.


Polis orada, şişeli sopalı saldırıya uğradığı halde kuvvet kullanmıyor, defansı kurmakla yetiniyor.


Üç polis yaralı!..


Beşiktaş meydanında toplanıyorlar, polis bekliyor.


Grup olaysız olarak dağılıyor!..


Polis yine sabırlı.


Haydarpaşa’da toplanıp vapurla Karaköy’e geçiyor, Taksim’e kadar sloganlar atarak yürüyorlar.


Taksim’de kendilerini bekleyen grupla birleşip Kabataş’a doğru yine sloganlarla ilerliyorlar.


Yine polis müdahalesi yok.


Dolmabahçe’de yolu trafiğe kapatıyorlar, İstanbul trafiğinde çile doldurmaya mahkûm vatandaşın yolunu kesiyorlar.


Polis, “Yolu açmalarını” istiyor.


Saldırıyorlar.


Tek başına yanlarına giden ve “Arkadaşlar, bu yaptığınız vatandaşın hakkına saldırıdır. Lütfen, basın açıklamanızı yaparken yolları kesmeyin” diyen Emniyet Müdürü’nü aralarına alıp dövüyorlar.


Siz Emniyet’te görevli olsanız ve bu kadar müsamaha gösteren Emniyet Müdürü’nün yirmi otuz kişilik grup tarafından sopalarla dövülmesine şahitlik etseniz…


“Lütfen” mi dersiniz:


“Lütfen kafasına kafasına vurmayın!.. Dövün ama acıtmayın!..”


Yok hayır, “darbecilerin” kabahatlerini gözden kaçırmak için “polisi” harcamak isteyenlere karşı sessiz kalmayız.


Sağcı da solcu da değiliz Elhamdülillah, Müslümanız başka da bir sıfata ihtiyaç duymayız.


Ve mazluma da kimlik sormayız.


Birçok kardeşimize zulmeden polis mağdur olduğunda da sahip çıkmaktan imtina etmeyiz.


Polis burada yerden göğe haklıdır.


Ve polise saldıranlar hakkında gerekli yasal işlem sonuna kadar yürütülmelidir!..


Var mı itirazı olan!...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi