Mehmet Şeker

Mehmet Şeker

Bir Liderin Doğuşu

Bir Liderin Doğuşu

Hüseyin Besli ve Ömer Özbay'ın yazdığı "R. Tayyip Erdoğan Bir Liderin Doğuşu" adlı kitap, hem "Çekirdekten siyasetçi yetişir" sorusunu etraflıca cevaplarken hem de Erdoğan'ın yükselişindeki 'sır' sanılan önemli noktalara açıklık getiriyor.

Tek cümleyle özetlemek gerekirse: İşin sırrı, olduğu gibi görünmek... Bu kadar basit!

***

Bizde siyasi liderlerin, halkla bütünleşmek için nasıl çabaladıklarını, buna karşılık Erdoğan'ın doğal haliyle nasıl öne çıktığını ve sevildiğini 'roman'tik bir dille anlatıyor kitap.

"Liderlerin ortak özelliği, sıklıkla çevreye ait sembollere başvurmaları ve bunu yaparken de kendilerine ait olmayan ödünç bir dil kullanmalarıdır. Tayyip Erdoğan'ı diğer liderlerden ayıran özellikler, tam da bu alanda belirginlik kazanır."

"Halktan biri gibi" konuşmaz Erdoğan, zaten halktan biridir ve kendi diliyle konuşur.

***

1975 yılında Necip Fazıl üstadın mücadelesinin 40. yılı münasebetiyle bir program hazırlanmıştır. Üstat, gençler arasından sunuculuk yaparak şiir okuyacak olanı bizzat seçecektir.

Gençlerden biri Tayyip Erdoğan'dır ve "Bizi, dört kıta, yedi iklime hâkim kılan ruhun mimarı" diye kısa bir konuşma yapar, ardından Zindandan Mehmed'e Mektup şiirini okur.

Üstat seçimini yapmıştır.

O gün, o genç, güzel konuşamasaydı, şiiri layıkıyla okuyamasaydı veya Necip Fazıl başka birini seçseydi, belki de hayatın bugüne kadarki akışı farklı olacaktı.

***

Hayatı boyunca türlü engellerle karşılaşan Erdoğan, bir siyaset adamının başına gelebilecek ne varsa, hepsini tek tek yaşamış.

Kimi zaman tehdit almış, kimi zaman kaza geçirmiş, kimi zaman sandıkta kazandığı seçim sonucu masa başında değiştirilmiş.

Tecelliye bakın ki aksilik gibi görünen her tür hadise, onun yolunu daha netleştirmiş, daha belirgin hale getirmiş.

***

12 Eylül öncesi sıkıyönetim zamanı. Bir cenaze dönüşü, arkadaşları Reis'in talimatına aykırı davranarak slogan atarlar ve hemen yaka paça cezaevine götürülürler.

Metris'te ilk gece ıslak zeminde ayakta geçer. Hepsinin karnı açtır. Gece yarısı bir onbaşı, asker tayınından arta kalan bayat ekmekleri toplar ve kaynattığı bir kazan çorbayla getirir.

Geç vakit acı feryatlar duyulur. Onlara çorba verdiği için onbaşıya işkence yapmaktadırlar.

Erdoğan ve arkadaşlarını oradan Selimiye Kışlası'na sevk ederler ve mahkemeden sonra serbest bırakırlar.

Erdoğan şöyle anlatıyor: "Çıktıktan sonra o onbaşıyla irtibat kurmaya çalıştım; kendisinden 'helallik' isteyecektim. Bizim yüzümüzden canı yanmış, yok yere işkenceye maruz kalmıştı. Neyse ki bulmam çok zor olmadı; Adana taraflarından, alevi bir kardeşimizdi. Tanıştıktan sonra da irtibatı hiç kesmedik; hâlâ zaman zaman görüşürüz."

***

Tayyip Erdoğan'ın, 'kadınların siyasete katılmaları' konusunda kendi partisine karşı verdiği mücadeleyi ve yaptığı çalışmaları en yakından izleyenlerden biri, şüphesiz, gazeteci yazar Sibel Eraslan'dır... Meydan Yayınları arasından çıkan kitaptan aktaralım:

Onunla çalışmaya karar verdiğimde Mümtaz Turhan'ın doktora tezini okuyordu, Erol Güngör ile ilgili bazı sorular sormuştu, merakları ve ilgisi dikkatimi çekmişti. Bana ilk önerdiği kitap Peygamber Efendimizin Hitabet Metodu ile alakalıydı.

Bir gün Moda Yat Kulübü'nde bir konuşma yapacaktım. Canım sıkkındı, çünkü Yat Kulübü'nü bizim partiye vermek istememişler, konuşmaya giden arkadaşlarımızı örtülü oldukları için biraz aşağılamışlardı... Başımı öne eğik görünce neye üzüldüğümü sordu, olanları anlattım. Omzuma dokunup, 'bana bak' dedi, 'bir gün bu şehri ve bu ülkeyi bizler idare edeceğiz.' Hemen gülümsedim, 'olur mu başkanım' dedim... 'Olur olur, siz kapı kapı usanmadan çalışmaya devam edin, Yusuf'u kuyudan çıkaran, bir gün gelir mührü elinize verir' dedi...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mehmet Şeker Arşivi