Ahmet Taşgetiren

Ahmet Taşgetiren

Abdullah Gül’ün anadil tartışmaları

Abdullah Gül’ün anadil tartışmaları

Çalışma Bakanı Ömer Dinçer aradı ve içini döktü.

Özürlülere komplo kuruyormuş gibi gösterilmeye isyan etti.

Dedi ki:

-Benim kardeşim de özürlü. Boynundan aşağısı tutmuyor. Ben nasıl özürlülere karşı olabilirim?

Sonra anlattı:

-Başbakanlık müsteşarlığım sırasında özürlüler için yönetmelik hazırlayan benim. Bütün devlet dairelerini, özürlülerin istifadesi için uygun hale getirecek düzenlemeyi yaptıran benim. Devlet dairelerinde özürlüler için ayrılan kontenjanların yeterince doldurulup doldurulmadığını denetleten benim.

-İnsanlar yapılanları bilmeden, hazırladığımız düzenleme hakkında sağlıklı bilgi sahibi olmadan yargıda bulunuyorlar. Birçok özürlü kuruluş temsilcisi geldi, yaptıklarımızı ve yasal düzenleme ile yapmak istediklerimizi anlattık, teşekkür ederek ayrıldılar.

Sonra, torba yasaya giren düzenlemenin mahiyetini anlattı.

-Bütün çabam özürlüler için sağlıklı çalışma ortamı hazırlamak. Öyle işletmeler var ki, orada özürlü çalıştırma imkânı yok ya da başka yerlerden gelmesi gerekiyor, o da özürlü vatandaş için uygulanabilir olmuyor. Bu durumda ne yapacaksınız?

Bu arada bir örnek verdi:

-Mesela 100 TIR'ı bulunan uluslararası bir nakliye firması. 100 şoför çalıştırıyor ve 10 tane özürlü çalıştırması gerekiyor. Nasıl olacak bu? Firma yöneticileri size başvuruyor, "Bakanlık olarak çare üretin" diyor. Sonra bir öneride bulunuyorlar: "Biz bedelini ödeyelim, özürlüler başka bir yerde çalışsınlar."

-Böyle diyenler var, aynı firmanın işlettiği bir başka yerde çalıştırma teklifinde bulunanlar var. Biz, hiçbir istihdam alanı bulunmayan yere özürlü vermiş olsak, bu çalıştırma anlamına gelmiyor. Bu, özürlüyü bir başka biçimde yük haline getirmek demek.

-Başka durumlar da söz konusu. Mesela bir organize sanayi bölgesi. Oradaki işletme sahipleri birleşiyor ve özürlüler için müşterek bir iş alanı açma teklifinde bulunuyorlar.

Bakan bunları sıraladı ve sordu:

-Bunlar özürlüler için toplama kampı oluşturmak demek mi?

Sonra bir gözlemini anlattı:

-İsviçre'ye gittim. Orada Çalışma Bakanlığı'nda bana bir brifing verildi. Mobilya firmaları, otistik özürlüler için bir işletme açmışlar. 100 otistik özürlü çalışıyormuş. Otistiklerin zeka seviyesinde bir gerilik yok, sadece onlar, başkalarıyla iletişim kurmakta zorluk yaşıyorlar. Sırf otistiklerin çalıştığı işletme kısa sürede büyük başarı göstermiş.

Bakan, hem anlaşılmıyor olmaktan dolayı dertli hem de özürlüler konusunda iddialı:

-Yapmak istediğim şey, hem özürlüler için insani çalışma şartları hazırlamak hem de iş çevrelerinin karşılaştıkları sorunları çözmek. Bu ikisini birlikte yapmazsak, özürlüler için sağlıklı çalışma ortamları oluşturmuş olmayız.

Evet, bunları söyledi Çalışma Bakanı. Ömer Dinçer'i tanırım. Onun kişilik olarak da, özürlüler için en küçük bir yanlışlık yapacağını düşünmem.

Ama şimdi özürlü bir kardeşi bulunduğunu öğrendikten sonra, böyle bir yanlışlığa asla ihtimal vermem. Çünkü özürlülüğün, onu yaşayan kadar aile için de nasıl bir zorluk olduğunu biliyorum. Anneler, babalar, kardeşler birlikte yaşarlar özrün güçlüğünü...

Onun için Lokman Ayva'ya, en iyi anlaşabileceği kişinin Çalışma Bakanı Ömer Dinçer olduğunu söylemekte tereddüt etmeyeceğim.

Tanrıkulu'nun zor işi

Diyarbakır eski Baro Başkanı Sezgin Tanrıkulu, Kılıçdaroğlu tarafından aday gösterildi ve CHP Parti Meclisi'ne seçildi. Belli ki, "Kürt sorunu" konusunda CHP'nin duyarlılığını sembolize etsin istendi. Ama Tanrıkulu şu anda, bu işin çok kolay olmadığını hissediyor olmalıdır.

Bir kere Kılıçdaroğlu herkesi uyardı:

-Herkes aklına geleni konuşmasın, problem oluyor, dedi.

Sezgin Tanrıkulu'nun, Vatan'dan Hale Gönültaş'a verdiği mülakata baktım, adeta kuşdiliyle konuşuyor. CHP Kürt sorunu konusunda ne yapacak, anlayan varsa beri gelsin.

Şu anda Sezgin Tanrıkulu, "Kürt sorunu" deme-me-ye itina eden Kılıçdaroğlu'nun kadrosunda yer alıyor. Oysa kendisi, öteden beri "Kürt sorunu"nu dillendire dillendire gelmiş.

Nasıl bir şey bu?

Eğer gerçekten sembolik bir hüviyeti varsa, bunun gereği olarak "Kürt sorunu" diyecek ama özellikle onun "Kürt sorunu" dediği her defasında, CHP içinde birilerinin tüyleri ayağa kalkacak.

Ben, uzunca olmayan bir sürede, CHP içinde en büyük zorluğu yaşayacak kişinin sezgin Tanrıkulu olacağını düşünüyorum.

Çünkü Diyarbakır ondan bir şey isteyecek, o ise CHP'nin sahil boyunda sıralanmış kemik dünyasına bakacak... Konuşurken sürekli Kılıçdaroğlu ile göz teması kurmaya zorlanacak. Hele bir de Mesut Değer gibi, kadim CHP'li kıyılmış Diyarbakırlılar varsa... Zor bu iş, çok zor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Taşgetiren Arşivi