Darbecinin hukukunu savunmak zorundayız

Darbecinin hukukunu savunmak zorundayız

Kendi cemaatlerimizin hak ve hukuk mücadelesinden öteki’nin hak ve hukukuna sahip çıkma aşamasındayız.

Herkesin sadece kendi davasının derdine düştüğü bir ülkede demokrasi de, hukukun üstünlüğü de gelişme kaydemez çünkü.

Dünkü yazımda da belirttim, Balyoz davası da dahil olmak üzere tüm darbe girişimlerinin gerçek olduğuna inanıyorum.

“Darbe” ve “darbe girişimi” son 3-5 yılda hukuk ve ahlak dışı kabul edilir oldu.

Bu darbe girişimlerinin hazırlıklarının yapıldığı tarihlerde ise askeri darbe yapmadığı için eleştiren zihniyet egemendi.

AK Parti’nin iktidara gelmesinin rejimi tehlikeye düşürdüğüne inanan bir generalin, darbe girişiminde bulunmaması, bu ülkenin tarihiyle örtüşmez.

İkinci olarak, Balyoz dahil, tüm darbe girişimleri arasında bir iç içe geçmişlik, aktörlerinde ortaklık vardır.

Dönemin aktörlerinin konuşmaları bu bilgiyi doğrulamaktadır.

İş, sadece vicdani kanaate kalsa, tüm sanıkları mahkum edebilirsiniz.

Ama hukuk öyle işlemez.

Hukuk deliller, somut belgeler üzerinden hareket eder.

İnsanoğlu iktidarın mutlak kullanımına karşı çok eski tarihlerden beri mücadele veregelmiştir.

Bu mücadelenin tarihi belgelerinden biri de 1215 tarihli Magna Carta’dır.

Magna Carta, kralın yetki ve erkinin, feodal aristokrasinin çıkarlarını ifade eden istemlerle sınırlayan bir belgedir. (Prof. Dr. Semih Gemalmaz- İnsan Hakları Hukukunun Genel Teorisine Giriş)

Toplam 63 madde içeren bu belgenin 38 ve 39. Bölümü, modern çağda “usulüne uygun yargılanma” adı verilen kurumla ilgilidir ve bu güvence, sadece soylular için değil, tüm özgür kişiler için tanınmaktadır.

Bölüm 38: Bundan böyle hiçbir yargıç, bu amaç için inandırıcı deliller bulunmadıkça, sadece kendi açıklamasına dayanarak hiç kimseyi mahkeme önüne çıkaramayacaktır.

İngiliz Kralı’nın bundan 800 yıl önce kendi tebaasına tanıdığı bu temel hakkı, günümüz Türkiyesinde haklarındaki suçlama ne olursa olsun kimseden esirgememiz mümkün değildir.

Bu ülkede insanlar yalan yanlış delillerle idam edildi, hapislerde süründürüldü ve bu ülkenin “Beyaz Türk aydınları” bu temel hak ihlallerine seyirci kaldı, hatta destek verdi.

Bugün biz de hak ihlali karşısında sessiz kalır, başımızı başka yöne çevirirsek, onlara benzeriz.

Hak ve adalet duygusu sahibi bir insanın en çok rahatsız olması gereken durum budur.

Haklılığına yüzde yüz inandığımız bir dava, yeterli delille desteklenmiyorsa veya delillerin sağlamlığı hakkında kuşku varsa, o davada bir sakatlık olduğunu kabul etmeliyiz.

Suçlu birini hukuk dışı yöntemlerle mahkum etmek, onun elini kolunu sallayarak dolaşmasına izin vermekten çok daha kötüdür.

Bu ülke, hukukun çeşitli çıkarlar nedeniyle çiğnemesine çok tanıklık etti.

Yeni bir Türkiye için adımlar atarken ilk sahip çıkmamız gereken adil yargılama hakkı olmalıdır.

Darbeler ve darbecilerle mücadele etmek doğal ama gerçekleri görmezden gelmek veya çarpıtmak değil.

Pınar Doğan ya kendisi ya da bir uzman hukukçu kadrosuyla titiz bir çalışma yapmış ve iddianame hakkında önem li kuşkular ortaya koymuş.

Zaman zaman üslubu incitici olsa da, belgelerine bakmak gerekir.

Babasını savunma hakkını kabul etmek, tavırlarını değil, iddialarını tartışmak gerekir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi