Neden boşanır veya bir yastıkta kocarız!

Neden boşanır veya bir yastıkta kocarız!

22-23 yıllık evliyim, biri kız, biri erkek iki çocuğumuz var.

Bu süre içinde çevremde birçok arkadaşım boşandı, ikinci kez evlenip boşananlar da oldu, bir süre ayrı kalıp tekrar bir araya gelenler de.

Evlilik zor bir kurum aslında.

“Tek millet, tek devlet, tek bayrak, tek dil” gibi, “tek eş” kavramı bir süre sonra boğucu ve baskıcı hale gelebiliyor.

Evliliklere Milli Güvenlik Kurulu karar vermediği için kimileri medenice, kimileri pek o kadar medeni olmayan yöntemlerle yollarını ayırma kararı alıyor.

Düşünsenize ayrılık kararı geliyor, MGK’dan bir bildiri, “Tek eş. Bu konuda tarafız” diye...

Ama sürmekte olan bütün evlilikler “mutlu evlilik” anlamına gelmiyor açıkçası.

Nasıl mutlu olmadığınız işi para kazanmak uğruna devam ettiriyorsanız, evliliği de çocuklar, dini inançlar veya “Bu yaştan sonra yalnız kalınır mı?” veya “Tek başıma ne yaparım?” gibi düşüncelerle sürdürebiliyorsanız.

En kötü kombinasyon herhalde mutsuz iş ve mutsuz evlilik birleşimi oluyor.

İkisini de bırakacak gücünüz yoksa, yandınız açıkçası.

Ama sağlıklı ilişki sürdüren çiftler için sadece birlikte olmak yeterli değil veya öyle imiş.

The New York Times’ın “The Week in Review” dergisindeki “Mutlu Evlilik, Ben Evliliğidir” makalesi böyle yazıyor.

Bir ilişkiyi sürdürmeyi sağlayan etkenler arasında, iletişim yetenekleri, ruh sağlığı, sosyal destek ve stres sayılıyor.

Ama bu etkenler, evliliği birey için anlamlı, keyifli veya sürdürebilir hale getirmeye yetmiyor.

En iyi evliliklerin tek tek bireye tatmin sağlaması kafamızdaki evlilik nosyonuna biraz ters.

Çünkü biz beraberliği, evlilik kurumunu öne almak, kişisel arzuları arka plana atma olarak algılıyoruz veya bugüne kadar bize böyle öğretildi.

Yanlış, yanlış, yanlış...

Evlilik artık pembe panjurlu bir ev, bir yazlık, otomobil
ve çocuklara eğitim sağlayan bir kurumdan öte anlam taşıyor.

Modern toplumlarda insanlar artık yaşamlarını daha ilginç kılacak eşler arıyorlar.

Amsterdam’daki Vrije Üniversitesi araştırmacılarından Caryl Rusbult, buna “Michelangelo etkisi” adını veriyor, yakın çiftlerin ilişki sırasında birbirini bir heykeltraş gibi biçimlendirmesinden yola çıkarak.

Çiftler, ilişkiyi deneyim ve tecrübe biriktirmek için kullanıp kişisel gelişimini güçlendiriyor diyor bilimadamları.

İlişki süresince kendi kendini en iyi geliştirenler, beraberlikten daha çok tatmin oluyor, daha sadık kalıyor.

Kendi gelişimine önem vermek ilk bakışta bencilce görünse de, daha sürdürülebilir bir ilişki kurulmasını sağlıyor.

Bu sadece cinsel deneyim olarak algılanmamalı elbette, kişisel gelişim küçük veya büyük yollarla sağlanabiliyor. Yeni açılan bir restoran, bir otelden bahsederken veya yeni arkadaşlarla tanıştırıldığınızda gerçekleşiyor.

(Mesela ben dünyada açılan her restoranı, her oteli, o yıl görülmesi gereken yerleri eşimden öğrenirim.)

İlişkinizin kendinizi yeni bir gözle sağlaması önem taşıyor.

Ayrıca yıllar süren bir evlilikte birbirlerinin özelliklerini kazanıyor ve zaman içinde aralarındaki fark azaldığı kimi, hangi alışkanlık veya zevkin kime ait olduğu hatırlanmaz hale geliyor.

Uzmanlar bunun için bir test de hazırlamış.

Yedi çift daireden oluşan bir test bu. İlk set yanyana duruyor, her yeni sette daireler üst üste binmeye başlıyor, en sonunda da tam üst üste geliyor.

Çiftlerden ilişkilerini en iyi temsil eden daireyi seçmesi isteniyor, mutsuz veya sıkıcı evliliklerde çiftler birbirinden en uzak halkaları seçiyor.

Özetle, eşiniz size daha iyi ve yetkin bir insan olma konusunda destek oluyorsa, evlilikte daha mutlu ve tatminkar oluyorsunuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi