Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Söz güzelliğinden çok neye hizmet ettiği önemli

Söz güzelliğinden çok neye hizmet ettiği önemli

Zaman zaman ortaya bazı kavramlar atılıyor ve medyada bu kavramları allayıp pullayarak toplumlara öyle bir sunuyor ki sıradan kavramlar sihirli bir hale dönüşüveriyor. Daha doğrusu öyle bir hava estiriliyor. Bu kavramların sihirli hale dönüşmesi ile birlikte de kısa zamanda toplumda yaygınlık kazanıyor. Ne gariptir ki, bazı kavramlar kısa zamanda toplumda yaygınlık kazanıyor ve benimseniyor almasına karşılık çoğunluk tarafından ne ifade ettiği bile anlaşılmış olmuyor. Zaten söz konusu kavramların anlamı toplumun geneli tarafından anlaşıldığında öyle sihirli falan olmadığı kültür emperyalizminin bir malzemesi olmaktan öte gitmediği ortaya çıkıyor. Globalleşme ve küreselleşme ile uluslararası sermayenin dünyayı küresel bir köy haline dönüştürme hedefine hizmet ettiği bu sebeple geç anlaşılmış oldu.

Globalleşme ve küreselleşme gibi kavramlar genellikle bu şekilde toplumlarda yaygınlık kazandı. Ne yazık ki bu yaygınlaşma ve toplumun benimsemesinde medyanın önemli rolü oldu. Çünkü, bir takım köşe yazarları bu kavramları dünyayı yeniden şekillendiren kavramlar gibi takdim ettiler, bunu yaparken de işin özü gizlendi. Çünkü küreselleşme ve globalleşmenin sadece küresel sermayenin işini kolaylaştırdığını hiç dile getirmediler. Beklide başlangıçta bu kavramlara bir sihirli değnek misali sarılanlarda işin farkında değillerdi. Belki farkındaydılar da kültür emperyalizmine hizmet ederek bir takım çevrelere şirin görünmüş oluyorlardı. Ne olduğu çok da önemli değil. Önemli olan emperyalizmin sadece maddi alanda dünyayı sömürmediğini işin kültürel boyutunun belki daha önemli olduğunun farkına varılmasıdır.

Bana göre sıkça dile getirilen ve vurgu yapılan "Ortak akıl" kavramı da toplumlarda benzer bir görev üstleniyor. Ancak bu defa bu kavram genellikle iç politika malzemesi olarak kullanılıyor. Siyasi partiler bu kavramı sıkça dile getirip milleten oy istiyorlar.Yani iktidara geldiğimizde bir kişinin söylediği değil, partide bir ortak akıl oluşturulacak, kararlar böyle verilecek diyorlar. Bunu söylerken bir taraftan tek adam hakimiyetine karşı olunduğu vurgulandığı gibi parti ve ülke yönetiminde geniş çaplı bir istişareye önem verileceği ileri sürülüyor.

Peki böyle mi oluyor? Yani gerçekten bir ortak akıl oluşturulup önemli kararların bu ortak akıl tarafından alınması mı sağlanıyor?

Bir adım daha atarak soruyu şöyle de sorabiliriz:

Gerçekte ortak akıl diye bir şey var mı? Olabilir mi?

Doğrusunu söylemek gerekirse özellikle ülkemiz söz konusu olduğunda ister ortak aklın savunucusu olunsun ister olunmasın yönetimde ortak aklın hakimiyetinin sağlanabildiğini söylemek mümkün değil. Zaten ortak akıl diyerek yola çıkanların kısa bir süre sonra önce bu söylemi terk ettikleri, arkasından da unutulmaya bıraktıkları görülüyor.

Tek adam yönetimine itiraz üzerine ortaya çıkan bir takım oluşumlar bile bir süre sonra tek adama teslim olup, yüzlerce hatta binlerce kişi kendilerini tek adamın iradesine teslim etme rahatlığını tercih ediyorlar.

Bu bakımdan ülkemizde ortak akıl anlayışı artık siyasi hareketlerin çıkış noktasını oluşturmaktan çok kişisel planda ya da konferanslarda tekrarlanan bir kavram olmaktan öte gitmiyor.

Bunda millet olarak yüzyılların oluşturduğu bir birikimin mi, yoksa insan oğlunun ortak düşünme ve karar verme yeteneğinin sanıldığı kadar gelişmemiş olması mı rol oynuyor, kestirmek zor. Ancak, nedense tek adam anlayışına ve idaresine hayır sloganı ile yola çıkıp ortak akıla sarılacaklarını ileri sürenlerin sonunda vardıkları noktanın tek adam idaresi olduğu, kitlelerinde işlerine geldiği sürece bundan fazlaca rahatsızlık hissetmediği bir gerçek.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi