MHP'nin yargı ile imtihanı

MHP'nin yargı ile imtihanı

Yargı birinci gündem maddemiz olmaya devam ediyor. Tıkanıklıklar ve bunları aşmak için Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki çalışmalar malum.


Bu arayışların iki ucu var: AK Parti ve CHP. Kendine özgü bir duruş ve konum belirlemeye çalışan MHP'nin tavrı önem kazanıyor. MHP'nin tercihi, dört ay sonra yapılacak seçimin sonucunu doğrudan etkileme potansiyeline sahip. MHP'nin durumu çok zor, ama aynı zamanda çok da kolay. Hükümetin ekmeğine yağ sürmek veya CHP'nin peşine takılmak ikilemine hapsolursa işi gerçekten zor. O girdaba düşmeden kendi politikasını oluşturabilirse tam tersine yelkenlerini şişirecek rüzgâra bile kavuşabilir. 12 Eylül 2010 referandumunda bence yanlış safta durup yara alan MHP yönetiminin artık hata lüksü yok. Kendi politikasını oluşturma ve halkın önüne böylece çıkma şansını iyi kullanmalı.

Gazetelere akseden şekliyle MHP, 12 Haziran için kolları en erken sıvayan parti konumunda. Seçim beyannamesi daha şimdiden şekilleniyor. İlk işaretler adalet mekanizmasındaki arızaların görmezden gelinmeyeceği ve çözüm önerileri getirileceği yönünde. "Yargının bağımsızlığına yönelik endişeler giderilecek. Milli yargı ekseninde reform yapılacak." şeklinde özetlenen hazırlıkları, farkındalık göstergesi şeklinde yorumlamak istiyorum. 12 Eylül darbesini yaşamamış yeni nesiller bilmez, fakat ülkücü kesimin yargıyla ilgili acıları epey derinlerde. Bilhassa yüksek yargının negatif ayrımcılığından dolayı hâlâ hapiste yatanların varlığı bu acıyı güncelliyor, depreştiriyor. 'Milli yargı' vurgusu tabanın zihin kodlarına sesleniyor. Nasıl yapılacağına dair ipuçları ikna edici olacaktır. Referandumda yönetimin sert tepkisine rağmen tabanın bildiğini okuması, kabuk bağlamasına izin verilmeyen yaralar yüzündendi. Yoksa parti disiplininin en katı olduğu partiden böylesi aykırı ses çıkamazdı. Halkoylamasındaki zararı telafi etmek mümkündü. Partilere oy verilmediği için CHP'yle küçük çapta 'yüzde 42 kimin?' tartışması yaşandı ve kapandı. Şimdiki hataların faturası doğrudan isme kesileceğinden herkes daha dikkatli olmak zorunda. CHP'nin arkasından Adalet Komisyonu'nu terk etme eğilimi, parti yönetimi tarafından engellendi. Demek ki Genel Merkez tehlikenin farkında.

Gelelim seçim beyannamesi hakkındaki görüşlere. "Adil ve hızlı yargılamanın sağlanması için gerekli altyapı oluşturulacak." cümlesi teşhisi gösteriyor. Tedavinin biraz daha ayrıntılı anlatılması gerekiyor. Herkes hastalıkta hemfikir; çözümden haber veren kazanacak. Mesela "Yargıtay'ın hizmet kapasitesi geliştirilecektir." deniliyor. Şu anda komisyondan geçip Genel Kurul'a inmesi beklenen kanun tasarısı da aynı maksadı güdüyor. Seçim bildirgesinde Yargıtay'ı geliştirmeyi vaat eden MHP, tam olarak neyi kastediyor? Hizmet kapasitesi nasıl geliştirilir? Normal vatandaşlar için 24 saat olan zaman dilimi yüksek yargıçlar için 48 saat olarak mı hayata geçecek! Nihayetinde bu kapasiteyi artırmanın tek yolu yeni daireler kurulmasından geçiyor. Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Askeri Yargıtay'ı kaldırmayı, Yüce Divan görevini Yargıtay Ceza Daireleri başkanlarına vermeyi düşünen MHP, eklenen iş yüküyle birlikte hantallaşma ihtimalini nasıl bertaraf edeceğini söylemeli. Yeni daire kuruluşuna destek vermeyecekse güçlü ve ikna edici sebepler sunmalı. Sorunu tespit edip çare olarak genel geçer şeyler söylemek ters tepki doğurabilir. CHP'nin bir anlamda tuzu kuru. AK Parti'yi engellemek adına atacağı adımları tabanına anlatma zorluğu yaşamaz. MHP aynı rahatlığa sahip değil.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi