Taha Akyol

Taha Akyol

Üç konu

Üç konu

HSYK hakkında 11 Şubat günlü köşemde “Yargı Nereye” başlıklı bir yazı yazmıştım. HSYK üyesi Sayın Ali Suat Ertosun bir açıklama gönderdi; şöyle:
“Eski HSYK’da yaklaşık iki yıl altı ay görev yaptım. Bu süre içerisinde yüksek yargıdan gelen üyeler arasında, hiçbir zaman atamalar ve seçilecekler bölüşülmemiş, dolayısıyla kontenjan usulü uygulanmamıştır. Tüm atamalar ve seçimler, gereken incelemeyi müteakip tartışarak yapılmış, ancak bu çalışmalar maalesef bazı kesimlerin tepkisini çekmiştir. Bu konuda konuşulanlar, söylentiden ibaret olup; aslı olmayan bu tür iddialar, seçenleri üzdüğü gibi seçilenleri de üzmektedir.
Önceki dönemde de kararların büyük bir çoğunluğu oybirliğiyle alınıyordu. Esasen işlemlerin çoğunluğu rutin niteliktedir. Önemli olan kamuoyunu bölen ve çok tartışılan konular hakkında verilen kararlardır.
Şair Özdemir Asaf ‘Eskiyecek olan her şeye ‘yeni’ derler’ diyor.
Şüphesiz ki geçmişte yapılanlar ve yapılamayanlar ile yargının bir güç olarak kullanılmak istenip istenilmediği hakkındaki en doğru hükmü tarih verecektir.”
Sayın Ertosun’un açıklaması böyle... Tartışmaya girmiyorum, en doğru hükmü tarih ve aynı zamanda HSYK’daki farklı çalışma tarzlarını yakından bilen yargı mensupları verecektir tabii...

Oda TV olayı
Gözaltı ve arama kararı verildiğinde ben İran’daydım, tartışmaları basından izledim. Oda TV izlediğim bir mecra da değildi. Dünkü HaberTürk ’te Balçiçek İlter’in yazısını aydınlatıcı buldum: Oda TV’de Balçiçek’e ve başka ve birçok gazeteciye ayıplar edilmiş, iftiralar atılmıştı... Hatta fikren beğenmedikleri gazetecilerin fotoğraflarını yan yana koyup “yargılansınlar” diye yayın yapmışlar, bazı gazetecileri CIA ajanı ilan etmişlerdi!..
Balçiçek İlter, buna rağmen, basın hürriyetine öncelik veriyor, Soner Yalçın ve arkadaşlarının tutuklanmasına üzüldüğünü yazıyor ve Voltaire’in, karşıt fikirlerin özgürlüğüne dair ünlü sözünü hatırlatıyor.
Ben de böyle düşünüyorum: Fikirlerine ve tarzlarına karşıyım ama tutuklanmalarının ölçüsüz bir işlem olduğu kaygısını taşıyorum.
Ayrıca, “ajan, hain” suçlamalarının ve komplo teorilerinin ne kadar yanlış olduğunu vurgulamak isterim; bakın Oda TV’nin basın özgürlüğünü Amerikan Büyükelçisi savundu!
Bir hukukçu olarak ne diyebilirim? Dosyanın içeriğini bilmeden somut bir şey söyleyemem. Ancak genel bir prensibin altını çizebilirim: Bir hukukçu olarak Ergenekon ve Balyoz davalarını doğru buluyorum; ama öteden beri yazdığım gibi, ölçünün kaçırıldığı konusunda ciddi kaygılar taşıyorum.
Daha fazlasını ancak dosya açılınca yazabilirim.

Metiner’e suikast
Gazeteci yazar Mehmet Metiner’e suikast yapmak için Kandil’den gönderilen PKK’lı terörist yakalandı.
Böylece PKK’nın totaliter yüzü bir kere daha ortaya çıktı.
Mehmet Metiner Türkiye’nin bütünlüğünü savunan muhafazakâr bir Kürt, demokrat bir yazardır.
PKK’yı bu kadar rahatsız eden, Metiner’in bu kimliği, etkili yazı ve konuşmalarıdır.
Oda TV konusunda kıyametleri koparanlar, hele de meslek kuruluşları niye bu konuda suskunlar?!
Kaldı ki ortada hukuki bir sorun değil, hayat hakkı söz konusu!
Bu vesileyle, PKK’nın Stalinist yapısını eleştirmede liberallerin yetersiz kaldığını belirtmek isterim. Devlet liberal değerler açısından nasıl kararlılıkla eleştiriliyorsa, PKK da terör ve totalitarizmi için hatta daha bir kararlılıkla eleştirilmelidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taha Akyol Arşivi