Odatv meselesi

Odatv meselesi

Gazeteciliği tartışıyoruz, medyaya baskıyı tartışıyoruz ama kendisine medya diyen kimi kurumların meslekdaşlarını fişlemelerini, Deniz Baykal’a komplo kurma çabalarını ısrarla görmek istemiyoruz.

Basın özgürlüğü nedir?

Hoşlanmadığınız tehlikeli gördüğünüz gazetecilere fikirleri üzerinden değil de özel yaşamları üzerinden vurmak üzere bilgi toplamak mı?

Nazlı Ilıcak’ın çiğnenmek istenen onuru neden basın özgürlüğü savunucuları tarafından gündeme getirilmiyor..

Nazlı Ilıcak’ın özel hayatı, kadın olduğu, gazeteci olduğu için malzeme yapılmak istendi.

Karakter suikasti adını verdiğim bir girişimin hedefi oldu Nazlı Hanım.

Eskiden köşelerinden, manşetlerinden yaparlardı bunu.

Anayasa Mahkemesi Raportörü olduğu dönemde Osman Can’a eşi üzerinden belaltı vuruşu Hürriyet Gazetesi yapmadı mı?.
Siz neden bahsediyorsunuz.

Bunları sormaz, gündeme getirmezsiniz elbette.

Peki, uğruna rahmetli Erdal İnönü’yü bir kalemde harcadığınız Deniz Baykal’a ne demeli.

Onu de belaltı bir komplonun hedefi yapan girişimi de ısrarla görmezden geliyorsunuz.

Tesadüfe bakın ki, iddianın merkezinde yine bir Hürriyet Gazetesi yazarı var.

Baykal da siyasi fikirleri nedeniyle hedef olmuyor.

Bir televizyon kanalının Odatv’ye satışına karşı çıktığı için rezil edilmek isteniyor.

Varan1’den sonra Varan2 yaratıl
mak isteniyor.

Basın özgürlüğü, fikirlerinden, sizin çıkarlarınıza aykırı davranması nedeniyle hoşlanmamanızdan dolayı insanların özel hayatlarına müdahale edememenizden ibaretse, evet Türkiye’de basın özgürlüğü üzerinde büyük baskı var.

İnsanlara istediğiniz şekilde çamur atma, özel hayatlarına müdahale hakkınız elinizden alınıyor.

Ey siz aklı başında insanlar, niye hiç düşünmüyorsunuz, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı’na İ. Melih diye yazan, Osman Can’ın eşi hakkında ipe sapa gelmez iddialarda bulunan, Deniz Baykal’a komplo kurmaya çalışan, aralarından ayrıl
dıktan sonra eski patron dahil tüm yönetimin cep telefonlarını dinleten, gazetecileri fişleten insanlar hep aynı çatının altından çıkıyor.

Borsa manipülasyonları, küçük hissedarları parmaklarında oynatmaları, manşetlerden devletin sevmediği insanları karalama hakları ellerinden alınan insanlar şimdi kıyameti koparıyor.

Çünkü onlar hukuksuz bir düzenin ürünü.

Hukukun her türlü uygulaması onları rahatsız ediyor.

Hukuk onların dilediği gibi at koşturmalarının önünde duvar gibi dikiliyor.

Türkiye’de eski düzen, ‘körün tuttuğunu’ sistemi sona erdi.

Şimdi gazete yöneticiliğinden vergi rekortmeni olma dönemi kapandı.

Göbeğini kaşıyan adamlar da gazete yöneticisi, köşe yazarı oldu.

Rahatsızlık bundan, kıyamet bundan kopuyor.

Alışırlar, alışırlar...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi