Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

AK Parti aday adaylarını tanımak ister misiniz?

AK Parti aday adaylarını tanımak ister misiniz?

Dünkü Akit’te de okuduğunuz gibi; AK Parti’de, bir “aday patlaması” yaşanıyormuş... Önceki gün itibariyle, “aday adayları”nın sayısı “3 bin” civarındaymış... Sanıyorum, bu rakam dün “5 bin”e çıkmıştır... Bugünlerde “10 bin”e çıkarsa, hiç şaşırmam...
Dün gelen haberlere göre;
TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar, 9 yıldır ÇayKUR Genel Müdürlüğü görevini sürdüren Ekrem Yüce, Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanı Mehmet Ersoy, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkan Yardımcısı Fatih Acar, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı bürokratlarından Selahattin Çimen, Hacı Duran Gökkaya, Nurettin Kulalı ve Mehmet Akif Şam ile Maliye Bakanlığı Strateji Geliştirme Başkanı Doç. Dr. Ahmet Kesik, Milli Piyango Genel Müdürü Recep Biçer, Gelir idaresi Başkanlığı daire başkanlarından Veysel Karani Aksungur Darphane ve Damga Matbaası Genel Müdürü Ahmet Büyükkaymaz, Konya Ticaret Odası Başkanı Hüseyin Üzülmez ve Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Nejat Koçer ile Çıraklık ve Yaygın Eğitim Genel Müdür Yardımcısı Yusuf Büyük AK Parti’den “milletvekili aday adayı” olmak için, görevlerinden ayrıldılar.
Dün, “saat 16.00’ya” kadar “istifa” eden isimler bunlardı... Akşama kadar, bu sayı, herhalde daha da artacaktır... Bu arada; Sincan Hakimi Osman Kaçmaz’ın MHP’den, DİSK Başkanı Süleyman Çelebi ve Erzincan eski Savcısı İlhan Cihaner’in de CHP’den aday olmak için görevlerinden ayrıldıklarını belirtelim.
“Başvuruların başlaması”yla birlikte, Türkiye’nin dört bir tarafından “telefon”lar yağmaya başladı... Okurlarım, kendi yörelerinde “aday adayı” olacak kişilerle ilgili “bilgi”ler vermeye ve hatta, “filanca kişi”nin de, görevinden istifa edip, “aday” olmasını istemeye başladılar... Bazı okurlarım da; “aday adayı” olmaya hazırlanan bazı kişilerin “AK Parti’ye yakışmadığını”, onların amacının “hizmet” değil, “rant” olduğunu söylüyorlar ki; isimlerini vermem, elbette mümkün değil!..
Ama, gerek “okurlarım”ın verdiği bilgiler, gerek “bildiğim bazı isimler” hakkında, kısa kısa notlar aktarmak istiyorum.
ADIYAMAN: HACI DURAN
Hani; “önce can, sonra canan” demişler ya; aday adaylarını tanıtmaya ilk önce “kendi içimizden” başlayalım.
Efendim;
Önceki gün, aynı zamanda bir “Akit yazarı” olan Prof. Dr. Hacı Duran aradı...
Malûm, kendisi, “Akit yazarı” olmasının yanısıra; Adıyaman Üniversitesi’nin “mütevazı” ve “bilgi ruhlu” bir hocasıdır.
Üniversite için ne gibi “mücadele”ler verdiğini, “haksızlık”larla nasıl savaştığını çok iyi biliyorum.
Ne dersiniz; “akademik yönü”ne bir bakalım mı?..
Prof. Dr. Hacı Duran;
Üniversite mezuniyetinden sonra bir süre Başbakanlık Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nde çalıştı. İstanbul Üniversitesi’nde “Türkiye’de İşgücü Verimliliğinin Sosyal ve Kültürel Unsurları” adlı doktora tezini tamamladı.
Sakarya Üniversitesi Sosyoloji Bölümünde Yard. Doç. Dr. ve Doçent unvanıyla akademik çalışmalarda bulundu ve dersler verdi.
Adıyaman Eğitim Fakültesi Dekanlığı’nı yaptı. Fakültenin akademik altyapısını hazırladı.
Bu süre içerisinde, Adıyaman’da Gaziantep Üniversitesi’ne bağlı olarak Mesleki ve Teknik Eğitim Fakültesi’nin kurulmasını sağladı.
Adıyaman Üniversitesi’nin kurulması için gerekli olan bütün raporları hazırladı.
Üniversiteleşme çalışmalarının alt yapısını bizzat kendisi yürüttü.
Adıyaman Üniversitesi kurulduktan sonra ilk rektör ataması için aday oldu ancak atanmadı.
Daha sonra üniversitenin ilk ve tek kadrolu profesörü olduğu halde 2007 yılında Eğitim Fakültesi Dekanlığı görevine son verildi ve yönetiminden uzaklaştırıldı.
IRGATLIKTAN PROFESÖRLÜĞE
Hacı Duran hocanın “akademik” yönünü tanıttık da, bir de “insan” yönü var... Ne dersiniz; “buralara nasıl geldiğine” de bir bakalım mı?..
Hacı Duran’ın hayatı; “ırgatlıktan profesörlüğe uzanan” ilginç bir yolculuğun “ibretli hikâyeleri” ile doludur.
“Gazete Adıyaman” adlı internet sitesinin Genel Yayın Yönetmeni Naif Karabatak, şöyle anlatıyor, Hacı Duran’ın ilginç yolculuğunu:
“Prof.Dr. Hacı Duran, 1961 yılında Mustafa ve Elif çiftinin 6 çocuğundan birisi olarak Besni’nin Sayören köyünde doğdu.
İlkokulu köyde okudu.
O yaşa kadar köyde yapılan tüm işlerle uğraştı.
Bazen koyun güttü, bazen kuzu... Bazen mercimek topladı, bazen nohut yoldu... Bazen de yolu Adana’ya pamuk toplamaya düştü.
Hâsılı kelâm; köylünün değişmeyen hayatında ne varsa Hacı Duran onu yaşadı. Bundan hiç şikâyetçi de olmadı, bütün bunları yaşadığı için kendisini mutlu sayanlardan birisi.
Sonrasında Besni Ortaokulu’na yazıldı, bir yıl sonra Adıyaman Ortaokulu’na yatılı öğrenci oldu.
Oradan Sivas’a uzanan bir yolculuğu var.
Ve sonrasında üniversite hayatı.
Cepte beş kuruş yokken hem okumak, hem geçinmek zorunda kalan Hacı Duran; pratik zekâsını konuşturarak hem okulda başarı elde etti, hem de iş hayatında... Öyle ki; kardeşine bile harçlık yollamaya başladı...
Neler yapmadı ki?.. Bulaşıkçılıktan tutun, resepsiyonculuğa kadar, o iş yetmeyince şipşak fotoculuğa başladı. Öyle başarılı olmuştu ki, devam etseydi bugün ünlü bir fotoğrafçı olması kaçınılmazdı.
İstanbul’a adım attığındaysa bu defa büyük düşünmeye başladı ve turist rehberi oldu.
Hem de önce “bilmeden” korsan rehberlik yaptı, sonra profesyonelliğe yükseldi.
Derken Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’ne memur olarak girdi ve sonrasında yüksek lisans yaptı, doktorasını verdi, doçentliğe terfi etti ve yıllardır uzak kaldığı Adıyaman’da ise profesörlüğe yükseldi.
Kastamonulu Avukat Aysel hanımla evlendi, 1 erkek 2 kız olmak üzere üç çocuk babası.”
Sizin anlayacağınız;
Dişiyle, tırnağıyla gelmiş buralara!..
10-15 gün önceki bir görüşmemizde, hiç de “siyaseti düşünüyor” gibi bir hâli yoktu... Önceki gün ise; “Ben de aday olmak istiyorum” dedi... “Hayrola hocam” dedim, “Bu da nereden çıktı?”
“Sorma” dedi; “Çok zorladılar... Ben de hiç düşünmezken, aday olmaya karar verdim.”
Ne diyebilirim ki;
“Hayırlı olsun!”
Adıyaman, “5 milletvekili” çıkarıyor... 4’ü AK Parti’den, 1’i CHP’den!..
“Mevcut milletvekilleri”ni soruyorum Hacı Duran hocaya...
“Hepsi iyi” diyor.
“O halde sen niye aday oluyorsun?”
Şöyle cevap veriyor:
“Sayın Başbakan belki yeni bir vitrin oluşturmak isteyebilir... Ben de, böyle bir durumda alternatif olmak istedim.”
Yolu açık olsun...
İSTANBUL: DEMİR İNAL
Telefonda, bazı dostlar;
“Biliyor musun” dediler; “Bizim zorlamamızla Demir İnal da aday adayı olmaya karar verdi!”
Şaşırmadım desem, yalan olur.
Hem şaşırdım, hem sevindim.
Çünkü, Demir İnal’ı iyi tanırım.
1944’te Sivas’ta doğdu... ABD’de iktisat okudu, Kanada’da master yaptı.
1976-1981 yılları arasında Brüksel ve Cidde’de “Çalışma Ataşesi” olarak görev yaptı... Kıbrıs’ta, “Uluslararası İslâm Bankacılığı” alanında çalıştı...
1985-90 yılları arasında İmar Bankası Genel Müdür Yardımcılığı görevinde bulundu... Daha sonra, Orta Asya’ya gidip, Al Baraka bünyesindeki bir kuruluşta, 4 yıl süreyle “petrol ve bankacılık” alanında görev yaptı.
İhlas Finans’ın kuruluşunda Genel Müdür Yardımcılığı, daha sonra geçtiği Emlak Konut A.Ş’de 3 yıl Genel Müdür Yardımcılığı yaptı.
Emekli olmazdan önce 5 yıl süreyle de; Sanayi ve Ticaret Bakanlığı İstanbul İl Müdürlüğü’nde “araştırmacı” olarak görev aldı.
Bütün bunların ötesinde; onun “çok iyi İngilizce” bildiğini, gece-gündüz “ABD, Avrupa ve İsrail’le ilgili haberleri” izlediğini, bu haberler üzerine “gerçekçi tahliller” yaptığını söyleyebilirim...
“Emekli” olduktan sonra da; gerek “dış politika” ile, gerek “siyaset”le ilgisini hiç kesmedi... Bir ara, Karaman Belediyesi’nde “Başkan Danışmanlığı” görevinde bulundu...
“Aktif siyaset”e girmeye ikna edildiğine göre; ona da “hayırlı olsun” diyorum...
Sadece şu kadarını söyleyeyim;
“Eğer aday yapılır da, milletvekili seçilirse, yüzümüzü kara çıkarmaz!”
TOKAT: EYÜP EROĞLU
Bundan bir ay kadar önce, bir “yemek”te tanıştığımız AK Parti Tokat İl Başkanı Av. Eyüp Eroğlu da; o gün aday adayı olacağının sinyallerini vermişti... “İlk defa karşılaştığımız” için; “kusura bakma” dedim; “İl Başkanı olman dışında, senin hakkında pek bilgim yok... Tamam; gençsin, enerjiksin ve son derece efendisin de, kimsin sen?”
“Büyük bir tevazu” içinde, başladı “hayat hikâyesi”ni anlatmaya:
“1977 yılında Tokat’ta doğdum... İlk, orta ve lise tahsilimi Tokat ilinde tamamladım. 1995 yılında İstanbul Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni kazandım... 1999 yılında Lisans Eğitimini tamamladım. 1999-2000 yılları arasında avukatlık stajını Tokat ilinde gerçekleşirdim. Aynı yıl Noterlik Belgesi’ni aldım. 2001 yılında vatani görevimi tamamlayarak 2001 yılı Temmuz ayından itibaren Tokat Merkez’de serbest avukatlık mesleği ile iştigal etmekteyim... Evli, bir çocuk babasıyım.
Tokat Merkez’de Sivil Toplum Örgütü çalışmaları içersinde faaliyet gösterdim... Bu çerçevede 2002-2009 yılları arasında Elden Ele Derneği kurucu yönetim kurulu üyeliği ve başkanlığı, Tokat Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyeliği, 2008 yılı Tokat Kızılay Yönetim Kurulu üyeliği, TAHAD Derneği Başkan Yardımcılığı, Sıla Gazetesi Haber Müdürlüğü ve Tokat Barosu CMK Komisyon Başkanlığı görevlerinde bulundum.
Fiili olarak yapmış olduğum siyasi çalışmalarım, AK Parti Tokat İl 2009 Yılı 3. Olağan Kongresi’nde resmi bir sıfata bürünerek AK Parti Tokat İl Yönetim Kurulu üyeliğine seçildim... Görevlendirme sonucu, İl Seçim İşleri Başkanı olarak görevime devam ettim... 6 aylık Başkan Yardımcılığı görevinden sonra sayın Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın teveccühleri sonucunda 5 Ocak 2010 tarihinde AK Parti Tokat İl Başkanı olarak görevlendirildim.”
Şöyle bir baktım da;
Eyüp Eroğlu, bana son derece “samimi” ve “eli-yüzü düzgün bir delikanlı” gibi geldi... “İçimizden biri” dedim; “Bu genç, adaylığı hak ediyor!”
Tabiî, takdir “delegeler”in, “seçim komisyonu”nun ve son olarak da Tayyip Bey’in!..
“Ümit” ve “heyecan”la çıktığı bu yolda;
Eyüp Eroğlu’na da başarılar...
İZMİR’E İYİ BİR BAŞKAN
Son günlerde, İzmir’den çok çok güzel haberler alıyorum... Ömer Cihat Akay’ın AK Parti İzmir İl Başkanlığı’na getirilmesinden bu yana; teşkilata hem “heyecan” gelmiş, hem de “hareketlilik” başlamış...
Ömer Cihat Akay’ın;
Gerek MÜSİAD’da görev yaptığı dönemlerden, gerek Fazilet Partisi döneminden “İzmir’i çok iyi tanıdığı” söyleniyor... “İzmirliler ile sıcak ilişki kuran bir isim” diyorlar... “Tartışmak” yerine “diyaloğa açık” biri olduğunu söylüyorlar.
Özetle, diyorlar ki;
“AK Parti’nin hizmetlerini anlatmanın yolunu biliyor... Babacan bir tavrı var... Yüreği sevgi dolu... Tartışmak veya kavga etmek yerine, partinin icraatlarını anlatmayı tercih ediyor.
Doğan medyası hariç, İzmir medyası geniş yer ayırıyor kendisine... Esnafın içinden geldiği için, esnaf da seviyor onu... Hani derler ya; adam gibi bir adam... Özü de doğru, sözü de...”
İZMİR’DEN KİMLER ADAY?
Bir “Egeli” olarak, Ömer Cihat Akay hakkında “övgü” dolu sözler duymak, elbette mutlu etti beni... Ama, merak da ettim; “Yoksa o da mı aday olacak?”
Elbette hayır... Diyorlar ki;
“Adayların belirlenmesi” sürecinde Ömer Cihat Akay’ın görüşlerine önem verilirse, “isabetli tercihler” yapılmış olur.
Sordum tabiî;
“Kimler aday olacak?”
Üç isim verdiler...
Sıddık Topaloğlu ve Necdet Doğanata gibi isimler AK Parti’ye hayli katkı sağlar... Tabiî, eski EBSO Başkanı Tamer Taşkın da AK Parti’nin oy potansiyelini artıracak bir isim...
Tabiî, takdir Tayyip Bey’in...
Gördüğünüz gibi;
Bugünü, “AK Parti aday adayları”na ayırdık... Diyeceksiniz ki; “Başka aday adayı mı yok?.. Hem, niye diğer partilerden söz etmiyorsun?”
Onlara da sıra gelecek...
Bugün “Bismillah” dedik, zaman buldukça diğerlerini de yazarız inşaallah.
Hiç endişeniz olmasın... Köşemizin adı “Ayna” olduğu için; gelen bilgileri sizlere “yansıtmaya” devam ederiz... Oda TV değiliz ki; gelen bilgileri “depo” edip de, ileride “şantaj” için kullanalım!..
Biz “Ayna”yız,
“Karanlık Oda” değil!.
=================
Ne CHP’ymiş be!
CHP Sözcüsü Bilhun Tamaylıgil, dün düzenlediği basın toplantısında demiş ki; “CHP üzerinde seri oyunlar oynanıyor!”
Aslında, “CHP üzerinde” oyun oynandığı filan yok!.. Oyun, “CHP içinde” oynanıyor... Herkes birbirine “madik atmak”, herkes “birbirinin kuyusunu kazmak”la meşgul... Bir zamanlar, “Bizans entrikaları” meşhurdu ve İstanbul “entrika başkenti” olmuştu... Günümüzde ise; “CHP entrikaları” ile çalkalanıyor ortalık!..
“Zina” onlarda, “taciz” onlarda, “sarhoş şekilde bir kadının kapısına dayanmak” onlarda!..
Derkeen, şimdi de “fiili livata” olayı çıktı ortaya!.. CHP’nin ağır “top”larından, “bay” görünümlü “gay” biri; “cinsel açlık”larını “CHP Genel Merkezi’ndeki odasında” gideriyormuş, iyi mi?..
“CHP yoldaşı” denilebilecek “sosyal demokrat” gazetecilerden Sinan Kara diyor ki; “Bu durumu CHP’de herkes biliyormuş da, bizim haberimiz yokmuş!”
“CHP’nin öztürkçe(!)ci ağzı”yla soralım; Sinan Kara’nın bu “sav”larına, CHP’nin “önder”leri ne der acaba?..
Ama, onlar da çaresiz!.. “Sav”lar peş peşe geliyor... Bir yanda “Halk TV” pazarlığı, bir yanda “zina” ve “taciz” olayı!.. Daha onlara cevap veremediler ki, sıra “livata”ya gelsin!..
Ne CHP’ymiş be!.. “Bizans” ve “Dallas”ı bile solladılar!..



Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi