Ergenekon'dan kaçarken DİSK'e yakalanmak

Ergenekon'dan kaçarken DİSK'e yakalanmak

Bazen siyasetçi toplumun gelişmişlik seviyesini tam manasıyla kavrayamıyor. Kitleler kendisine oy verirken, bu durumu " vatandaşın yüksek bilinci " olarak görüyor. Ama seçim bitip iş Meclis ve Hükümet çalışmalarına geldiğinde, halkın kavrayış gücünü unutuyor.
Lafı nereye mi getirmek istiyorum? Anlatacağım. Ama önce aşağıdaki satırları okuyun:

"Sendika liderleriyle Ankara'daki görüşmesi sırasında Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin içinden geçmekte olduğu hassas süreçten, partisiyle ilgili kapatma davasından ve yargının 'Ergenekon' soruşturması ile Danıştay saldırısı arasında bağ kurmak istemeyen tutumundan söz ediyor. Toplantıda içişleri ve çalışma bakanları da bulunuyor.
Erdoğan, sendikacılara ' Ergenekon'da bütün deliller ve kanıtlar, Danıştay suikastına çıkıyor.Bütün bilgileri gönderdik ama nedense yargı bu bağlantıyı kurmaktan kaçındı' diye yakınıyor. Ergenekon yapılanması 1 Mayıs bağlamında AKP yönetimini iki şekilde etkilemiş:
1) Cumhuriyet mitinglerine benzer bir organizasyon olma ihtimali, dolayısıyla sadece iktidarın suçlanacak olması,
2) Taksim'de provokasyon yaşanması, kan dökülmesi ve 1 Mayıs 1977 benzeri bir katliamda çok sayıda insanın ölmesi halinde faturanın AKP'ye çıkacak olması." ( Derya Sazak, Milliyet, 3 Mayıs )

Hatırlarsanız, 1 Mayıs'tan önce, İstanbul Valisi Muammer Güler, Taksim'e niye izin vermediklerini açıklarken, " illegal örgütlerin provokasyon yapacaklarına ilişkin istihbarat aldık " demişti.
"İllegal örgüt" muğlak bir tabir. Kastedilen tam olarak anlaşılmıyor: PKK mi? Dev Sol mu? Başka birileri mi? Hepsi mi?
Bir soru daha: 1 Mayıs kutlamaları için İstanbul'da başka alanlara izin var da, Taksim'e niye yok? " Taksim olursa saldırırım ama başka yerdeki kutlamalarla ilgilenmem " diyen örgüt hangisi?
Hatırlarsanız, korkulan örgütün Ergenekon olduğunu, 1977'deki kanlı 1 Mayıs'ın bir benzerini yaparak, gözdağı vereceğini yazmıştım. ( 26 Nisan ve 1 Mayıs )
Derya Sazak'ın haberi de bu yönde işte... Ancak yönetim, Ergenekon'dan kaçayım derken DİSK'e yakalandı.
Asıl meselenin ne olduğu anlatılmasına rağmen, " İlle de Taksim " diye bastıran sendikacılar, medya için yeteri kadar " gazlı, sopalı, tekmeli görsel malzeme " oluştuktan sonra Taksim'e çıkmaktan vazgeçtiler ve eski Cumhurbaşkanı Sezer'den tebrik telefonu aldılar.
DİSK Başkanı Süleyman çelebi, şimdi kalkmış "Eğer Taksim'de konuşabilseydim, parti kapatmaya karşı olduğumuzu da söyleyecektim" diyor.
Adama sormazlar mı: " Bu işlerin Türkiye'de nasıl tezgahlandığını gayet iyi bilecek yaşa ve tecrübeye sahipsin... Madem parti kapatmaya karşısın, ' kapatılsın ' diyenlerin ekmeğine niye yağ sürüyorsun? "

Neyse... Şimdi gelelim başta değindiğim " halkın siyasal bilinci " konusuna...
Şahit olduğum için biliyorum: Otobüste vapurda, özellikle gençler birbirlerine Ergenekon'u anlatıyor. Doğru anlatıyor, yanlış anlatıyor; orası önemli değil.
Türkiye artık günde 5 milyon gazetenin satıldığı, TV'lerinde hemen her şeyin tartışıldığı, 25 milyon internet kullanıcısının olduğu bir ülke...
Hangi fırıldakların çevirdiğini halk gayet iyi kavrıyor. Tam bilmese de seziyor.
Böyle bir ortamda, Ergenekon'dan söz etmekten kaçınmak niye? çık ekrana, açık açık anlat. Oy aldığın halktan korkma! Ondan başka güveneceğin kim var?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi