Cevher İlhan

Cevher İlhan

Libya “Iraklaştırılıyor”

Libya “Iraklaştırılıyor”

Irak işgalinin sekizinci yıldönümünde Amerikan savaş gemileri ve uçakları öncülüğünde İngiltere, Fransa ve Kanada gibi Irak ve Afganistan’daki işgal ortaklarının Libya’yı havadan ve denizden bombalaması, gizlenen vahâmeti ortaya çıkarıyor.

Hastanelerin vurulduğu ve daha ilk saatlerinde yüze yakın sivilin öldürüldüğü, yüzlercesinin yaralandığı askerî operasyon, müdahâleci devletlerin ve paryalarının küresel hegemonya ve çıkarlarına ters düşen, hoşlarına gitmeyen “yönetimleri devirme” bahanesiyle hedef ülkeleri vurup işgalle teslim alma komplosunun son örneği.
Savaş koalisyonunun Akdeniz’de 25 adet savaş ve uçak gemisi var. Libya Tomahawk füzeleriyle, bombardıman uçaklarıyla vuruluyor. Operasyonun haftalarca, aylarca süreceği belirtiliyor.
Zira amaç Libya’yı çökerttikten sonra “kontrol altına” alınması. Libya’da ABD’nin Irak’taki akıbete uğramasından çekinen Obama’nın “tek bir Amerikan askerinin çizmesinin bir Libya kumuna değmeyeceği ve ülkenin bir Avrupa ülkesine bırakacağı” söylentisi, Libya’nın da Irak gibi işgalcilerin hegemonyası hesabına vurulduğunu ortaya koyuyor…

HEDEF, KADDAFİ DEĞİL, LİBYA PETROLÜ
BM’nin Amerikan ve operasyon ortaklarının kontrolünde olduğu herkesin mâlumu. Ankara’nın Washington, Londra ve Paris ağzıyla müdahâleye “meşru” görmesi, aynen Afganistan’ın egemenlik ve enerji kaynakları ve hatları için işgaline benzer komik “gerekçe”den ibâret olduğu ortada.
İsrail’in Filistin’i işgal, zulüm ve soykırımla bir dizi BM kararını çiğnemesine, Hindistan’ın Keşmir’de yüzlerce BM kararına rağmen katliama devam etmesine seyirci kalan “uluslararası güçler”, sıra Irak, Afganistan, İran ya da Libya’ya geldiğinde, “BM kararları”nı ve “uluslararası meşruiyet”i paravan etmeleri çarpıklığı sırıtıyor.
Başta Bahreyn olmak üzere Körfez ülkelerinde yönetime karşı isyanları görmezden gelen ABD ve ortaklarının, bir tek Libya’ya müdahâlesi, daha baştan samimiyetsizliği ele veriyor.
Kaldı ki Kaddafi’ye karşı çıkan halkın yanısıra Kaddafi’nin yanında yer alan halk kesimleri de var. Mısır’da Mübârek’i devre dışı bıraktırıp ülkeyi yardımcısına ve Pentagon çizgisindeki Silâhlı Kuvvetler Konseyi’ne teslim eden ABD ve savaş ortaklarının, 42 yıldır palazlandırıp azdırdıkları “deli diktatörcükleri” Kaddafi’nin enterne edilmesi yerine, Libya’yı tahribe ve felce çalışmaları, başka maksatları deşifre ediyor.
Hedefin Kaddafi’nin enterne edilmesi değil, Libya’nın iktisadî tesislerini, savunma sistemini tümüyle yok ederek karışıklık, iç çatışma ve iç savaşla işgale teşne hale getirilerek ülkenin kaynaklarını ele geçirmek olduğu açığa çıkıyor…
“DAHA ÇOK KANIN AKMASI”NA DESTEK!
Bu arada Başbakan Erdoğan’ın Libya’ya müdahâleyi ve hatta yaptırımları “saçmalık ve fevkalâde yanlış olduğu” sözlerinin ardından, Türkiye’nin “yaptırımlar” bir yana bu ülkeye askerî müdahâleye katılması, Ankara’nın garip bir çarkı olarak dikkat çekmekte.
Amerika’da bile Irak ve Afganistan işgali başarısızlığıyla “üçüncü cephe” tartışmalarıyla tepkiler yükselirken, Ankara’nın Başbakan’ın onca “çıkışı”ndan sonra askerî müdahâleye BM’de ve NATO’da tam destek vermesi, -tıpkı İsrail’e “one minute” çıkısından sonra her türlü ekonomik, savunma sanayi ve askerî işbirliği ve anlaşmasının tam gaz sürdürmesi benzeri- AKP iktidarında dış politikanın yeni bir ikiyüzlü yaman çelişkisi olarak görülmekte.
Erdoğan ve Davutoğlu, Obama, Sarkozy ve Berlusconi gibi “sivillerin korunması” ve “dünya barışına destek”ten dem vuruyor; ne var ki siviller katlediliyor. Aynen Irak’ta olduğu gibi Libya da ağır bombardıman uçaklarıyla bombalanıyor. Libya kent ve köylerine, sivillere bombalar yağdırılıyor.
Erdoğan, “Gün kan akıtma değil, bu coğrafyada akan kanı hep birlikte durdurabiliririz” diye sesleniyor; “Biz birileri gibi ülkelerin altındaki ve üstündeki zenginliklerle ilgilenmiyoruz” diye konuşuyor. Ancak hükûmet olarak uluslararası arenada “kan akıtanlar”a arka çıkıp, “akacak kanı” arttıran çılgın ve çıkarcı askerî operasyona tam destek veriyor; ecnebilerin emperyal pis çıkarları hesabına Libya’ya dış müdahâlenin yanında yer alıyor!
Bu durumda, Başbakan’ın en son Suudi Arabistan’da, “Askerî müdahâlenin biran önce sona ermesini ve Libya’nın bir an önce istikrara kavuşmasını istiyoruz” çağrısının ne anlamı kalıyor?
Neticede Libya, istikrara kavuşturulmuyor; uzun sürecek kargaşa, kaos, iç çatışma ve iç savaşla iki milyon sivilin katledildiği Irak gibi bölünüp parçalanma bataklığına itilip “Iraklaştırılıyor”!
Peki dış askerî müdahâleye destekle zulme ortak olmanın vebâli düşünüldü mü?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Cevher İlhan Arşivi