Taha Akyol

Taha Akyol

Türkiye kimden yana?

Türkiye kimden yana?

LİBYA bütün haber kanallarının konusu... TV’lerimizde çok güzel, öğretici programlar yapılıyor. Bazen de yadırgıyorum, mesela şöyle sorular da oluyor:
- Türkiye kimden yana belli değil. Yandaş gazeteler de öyle... Ne dersiniz, iktidarın kafası karışık, değil mi?
Aynı gün Milliyet’te CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun hükümetin Libya politikasını olumlu bulan sözlerini okudum, Kılıçdaroğlu’nun bu politik olgunluğunu takdir ettim.
Elbette gazeteci ‘muhalif’ de olabilir, hem de keskin muhalif... Gazetecinin tarafsızlığı “haber” konusundadır. İş yoruma, değerlendirmeye gelince gazeteci kendi dünya görüşünün tarafında olur elbette.
Benim üzerinde durmak istediğim husus, son derece karmaşık ve muğlak konuları, mesela Libya meselesini “ak-kara” ikilemine indirgeme eğilimimizdir.
Halbuki Libya konusu ak-kara, doğru-yanlış basitliğinde değildir, çok karmaşıktır. Batılıların ve Arapların kendi aralarında bile ciddi görüş farkları vardır.

Türkiye için iki tehlike
Devletler sadece bugünkü olaylara göre politika belirlemez. Satrançta olduğu gibi, iki, üç, beş hamle sonrasını kestirmeye çalışarak bugünkü kararlarını alırlar.
Ama özelde Libya ve genelde Ortadoğu, iki oyuncunun oynadığı bir satranç tahtası değildir. O kadar çok oyuncu var ki... Çıkarları uzlaşan ve çelişen yabancı devletler... Çıkarları uzlaşan ve çelişen yerli rejimler...
“Halk” diyoruz ama din, mezhep, siyasi görüş, sosyal normlar ve ekonomik çıkarlar bakımından çok farklı eğilimleri olan kitleler...
Türkiye’nin mutlaka sakınması gereken ‘iki uç’ vardır:
- Kaddafi yanlısı gibi gözükmek, hatta Kaddafi’ye karşı yumuşak tavırlı gözükmek bile Türkiye’yi Batı’da ve Ortadoğu’da ciddi zorluklarla karşılaştırabilir...
- Diğer tehlike ‘Batılılar karar alıyor, Türkiye uysalca uyguluyor’ görüntüsü vermektir. Böyle bir görüntü Türkiye’nin Batı’daki ağırlığını azaltacağı gibi, bölgede de Türkiye’nin ‘yabancı’ gözükmesi şeklinde sonuçlar doğurur. Öyle bir durum, bırakın ekonomiyi, Türkiye’nin güvenliği için bile ciddi sorunlara yol açabilir.
Unutmayalım, Türkiye’nin bir ayağı batıda, öbür ayağı doğudadır!

Uzun süreli savaş!
Havada hiçbir şey yapamayacak olan Kaddafi’nin deneyebileceği tek seçenek “kara savaşı” olarak gözüküyor. Nitekim taraftarlarına “bir milyon silah dağıtmak”tan bahsediyor.
Şimdilik bir “işgal” işareti gözükmüyor ama Kaddafi’nin “bir milyon silahlı taraftar”la muhalefete karşı harekete geçmesi Batı’yı “işgal”e sürükleyebilir...
Böyle bir gelişme olursa Kaddafi’nin “Sömürgecilik, İkinci Haçlı Seferi” gibi kavramlarla ifade ettiği savaşçı psikoloji geniş kitlelerde zemin kazanacak, Arap dünyasında radikalizm dalga dalga güçlenecektir.
Böyle bir risk varsa, Türkiye’nin şimdiden bunu önlemeye çalışması isabetli değil midir?
Sarkozy’nin aklına neyin eseceği belli olmaz ama bu riskleri Türkiye’nin Obama’ya anlatması, “peki hayhay, ben de F-16’ları gönderiyorum” demesinden çok daha akıllıca ve dostça bir davranış olmaz mı?
“Türkiye kimden yana?” diye sormak yanlıştır. Doğrusu “Türkiye’nin politikası nasıldır, nasıl olmalıdır?” diye sormaktır; doğruları ortaya koymak ve ince ayardaki hataları eleştirmek için...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taha Akyol Arşivi