Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

TÜSİAD taslağında halk, CHP projesinde aile yok!

TÜSİAD taslağında halk, CHP projesinde aile yok!

“Yamuk” atılan bir “temel”in üzerine “düzgün” bina inşa edilmez... Aynı şekilde, “ilk düğmesi yanlış iliklenen” bir gömlekten de “düzgün” durması beklenemez... Gömleğin yakası “tahterevalli” gibi olur... Biri aşağıda, biri yukarıda!..
O halde ne yapmak lâzım?..
Temeli “düzgün” atmak, gömleği de “düzgün” iliklemek lâzım... İşin başı “yamuk” olunca, sonunun “düzgün” olması mümkün değildir!.. “Doğru bir iş” yapmak istiyorsan, en başta “doğru adım” atacaksın!..
Bugünkü 1. sayfamızda “2 haber” var... Biri TÜSİAD’la, diğeri CHP ile ilgili.
BU, KİMİM TASLAĞI?
Önce TÜSİAD’a bakalım... Ama ondan da önce, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın konuyla ilgili sözlerini hatırlatalım.
Başbakan Erdoğan, 12 Ocak 2011 tarihinde Katar’dan dönerken; aralarında benim de bulunduğum gazeteci arkadaşlara; “Yeni anayasayı halk yapacak” diyor ve ekliyordu:
“Yeni anayasayla ilgili çalışmalar yapılıyor... 12 Eylül’de ileri demokrasi ve özgürlükler dedik. Şimdi daha geniş ele alınmalı. Bu anayasayı, anayasacılar yapmayacak... Toplumun geniş katmanları yapacak. Anayasacılardan son aşamada teknik yönden istifade edeceğiz. STK’lar, gençlik, kadın sendikaları, ekonomistler ve sosyal bilimciler bu anayasayı yapacak. En geniş anlamda katılım sağlayacağız. Toplumun anayasayı anlamak için tercümana ihtiyacı olmayacak.”
TÜSİAD da, nihayetinde bir “dernek” olduğuna göre; bir “anayasa taslağı” hazırlamak, elbette TÜSİAD’ın da hakkı... Ne var ki; açıklanan “TÜSİAD Anayasa Taslağı” yoğun tepki ve tartışmalara yol açtı.
Tartışılmayacak gibi de değil!..
Çünkü, “TÜSİAD’ın taslağı”nda;
“Nüfus cüzdanlarından din hanesinin kaldırılması” isteniyor... Çünkü TÜSİAD taslağında; “örgün eğitimde din dersinin tümden kaldırılması” ve “Diyanet bünyesinde temsil edilmek istemeyen inanç gruplarının paralel kuruluşlar kurmasının önündeki engellerin kaldırılması” talep ediliyor.
“Taslak”ta en çok tepki çeken ve tartışılan talepler ise şunlar:
“Bazı kamu kuruluşlarında başörtüsü serbest olabilir ama!.. Öğretmen, hakim, savcı, polis ve asker gibi mesleklerde başörtüsü yasak olmaya devam etmelidir!”
Ne yalan söyleyeyim;
Bu talepleri okuyunca; “Bu kimin Anayasası?.. Bu talepler kimin?.. Bu maddeleri yazanlar Türkiye’de mi yaşıyor, yoksa Patagonya’da mı?” demekten kendimi alamadım!.
Öyle ya;
Erdoğan; “Halk yapacak” dedi, “bir halt yapın” demedi ki!.. Bu anayasa taslağının “halk”la, “halkın talepleri” ile ne ilgisi var Allah aşkına?..
Halk “özgürlük” isterken, “TÜSİAD’ın ensesi kalın beyzadeleri” kalkmış, özgürlükleri daha da tırpanlamış!..
Neymiş;
“Başörtüsü, bazı kamu kurumlarında serbest bırakılabilir ama... Öğretmen, Savcı, Hakim, Polis ve Asker gibi mesleklerde yasak olmalı”ymış!..
Bunun adı da, “özgürlükçü anayasa” olacak öyle mi; güldürmeyin insanı!..
Taslakta, elbette “kabul edilebilir” maddeler de var... Özellikle “devlet”le ilgili olanları... Ama, “halk”la ilgili olanlar, kesinlikle kabul edilemez.
Çünkü bu önerilerin “halk”la, “halkın talepleri” ile uzaktan-yakından ilgisi yok...
Taslak da göstermiştir ki;
“Ensesi kalın, göbeği şişkin”lerden oluşan TÜSİAD’ın patronları “halktan kopuk”tur!..
Sen, daha yola çıkarken “örtüye kısıtlama” getirirsen, bunu “dindar” halka kabul ettiremez ve “tartışılmaya” devam edersin!..
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner hanımefendi de bunun farkına varmış olmalı ki, dün, şu açıklamayı yapmak zorunda kaldı:
“Davetimize icabet eden 22 bilim insanı ve kanaat önderi 11 toplantıda 5 konuyu tartıştılar... Toplantı sonuçları, üzerinde anlaşılan görüşler ve karşıt görüşler olarak kamuoyu ile paylaşılan belgede derlendi... Belge, TÜSİAD’ın anayasa metni değildir, kamuoyu ve üyelerimizin görüş ve eleştirilerine açık bir tartışma metnidir.”
İşte bu açıklamadan sonradır ki; “TÜSİAD’ın daveti”ne icabet eden “bilim insanı” ve “kanaat önderleri”nin “kimler” olduğuna şöyle bir baktım...
Bugünkü “sürmanşet”imizde de okuyacağınız gibi; Ümit Hanım’ın bahsettiği “taslak hazırlayıcıları” arasında, kimler yok ki?!?..
Hemen “herkes” var!..
HERKES VAR, İLAHİYATÇI YOK!
Ama, ne gariptir ki;
“İslâm’ın emir ve yasakları”ndan bahsedecek, “Sünni Müslümanların talepleri”ni dillendirecek bir Allah’ın kulu yok!..
Şu tabloya bir bakın...
¥ TÜSİAD heyetinde İvo Molinas adlı Yahudi asıllı bir yazar da bulunuyor... Türkiye Yahudilerinin haftalık Şalom Gazetesi’nde Genel Yayın Yönetmeni ve Başyazar olan İvo Molinas, Türkiye Yahudileri Cemaati’nin sözcülüğünü de yapıyor.
¥ Çalışma heyetinde yer alan Prof.Dr. Arus Yumul ise, İstanbul’daki “Ermeni cemaati”nin önde gelen isimlerinden biri!..
¥ Alevileri temsilen Pir Sultan Abdal Kültür Derneği Genel Başkanı Av. Kazım Genç...
¥ TÜSİAD’ın çalışma heyetinde yer alan Dr. Tarık Ziya Ekinci ise eski Türkiye İşçi Partisi milletvekillerinden.
¥ Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu’nun da Gayrettepe Rotary Kulübü’nün aktif bir üyesi olduğu biliniyor...
Sizin anlayacağınız;
“Taslak hazırlama heyeti”nde “Yahudi” var, “Ermeni” var, “Alevi” var, “TİP’li” var, “Rotaryen” var!..
Var oğlu var!..
Hepsi var da, “Sünni bir ilahiyat uzmanı” yok!.. Olmayınca da, insan sormadan edemiyor; “Bu, kimin taslağı?.. Bu talepler, kimin talepleri?”
Şu hale bakın;
“Başörtüsü” gibi hassas bir konunun konuşulduğu masanın etrafında; “Yahudi, Ermeni, Alevi, solcu ve Rotaryen” temsilciler var ama “konunun uzmanı” olan “Sünni bir ilâhiyatçı” yok!..
Ondan sonra da kalkıp, diyorlar ki; “TÜSİAD’dan özgürlükçü anayasa taslağı!”
Bunun neresi özgürlükçü?.. Halkın talepleri, bu taslağın neresinde?.. Bu taslak, “özgürlükçü” filan değil, tam aksine “yasakçı” bir taslaktır!..
Taslakta “halk” yok,
Ama “halt” çoktur!..
“Çoğunluk” yok,
Ama “azınlık” çoktur!..
En başta dedim ya;
“İlk düğmesi yanlış iliklenen” bir gömleğin yakasından “düzgünlük” beklemek beyhudedir.
“Anayasa taslağı”nı “Yahudi, Ermeni ve masonlara” hazırlatan bir TÜSİAD’dan da “halkın taleplerine cevap vermesi”ni beklemek abesle iştigaldir!..
Çünkü “ilk adım” yanlıştır!.. “Start” yanlış verilmiş ve “yanlış kişiler” koşturulmuştur!.. Bu işin “final”inden de “düzgün bir netice” çıkmaz!..
CHP’NİN 600 TL YALANI
TÜSİAD’ın “yanlış adım”ını ortaya koyduktan sonra, şimdi de gelelim CHP’nin attığı “yanlış adım”a!..
Malumlarınız olduğu üzre;
CHP’nin; “Her aileye 600 lira” şeklinde bir kampanyası var... Bu kampanyanın ilânları “televizyon” ve “bilboard”larda yayınlanmaya devam ediliyor.
Bu “proje”nin, nasıl bir “kuyruklu yalan” olduğunu dünkü “Akit’te gözler önüne sermiştik!..
Özetle demiştik ki;
“Her yoksul aileye ayda en az 600 TL verilecekmiş gibi sunulan CHP’nin seçim vaadinde bu rakamın sadece anne, baba ve 4 çocuktan oluşan 6 kişilik aile için öngörüldüğü anlaşıldı. CHP’nin resmi internet sitesinde de, 600 TL olarak reklam edilen yoksul yardımının tabanı 250 liradan başlıyor. Örneğin, en yoksul grupta yer alan çocuksuz bir aileye sadece 250 lira vaat eden CHP, yoksulluk derecesi yüzde 50 olan aileye ise sadece ve sadece 125 lira vaat ediyor.”
KARISINI ALDATAN ADAM!
İşin “cüzdan” kısmı böyle...
Bir de “vicdan” kısmı var ki; olayı öğrenince; “CHP, kuzuyu kurda teslim etmiş de haberimiz yok” demekten kendini alamadım!..
Şu hale bakın;
CHP’nin, “Her aileye 600 lira” projesinin mimarı olan Ali Tezel adlı şahıs, güya “Türkiye’deki aileleri” kurtarmaya soyunurken, meğer kendi ailesini “dinamitlemekle” meşgulmüş, iyi mi?..
Efendim, 1. sayfamızda “manşet”ten verdiğimiz haberimizden de okuyacağınız gibi;
CHP Genel Başkanı Bay Kemal Kılıçdaroğlu’nun “yakın çalışma arkadaşı” da olan Ali Tezel adlı şahıs, karşımıza bir “aile mimarı” gibi çıkarılırken, “kendi ailesi”ni, yani “eş ve çocukları”nı “tam bir sefalet”e sürüklemeye çalışıyormuş!..
Nasıl mı?..
Ali Tezel’in, “boşanma aşaması”ndaki eşi Meryem Tezel, bir gün, arabada “alışveriş fişleri” bulmuş...
Sonrasını, kendisi anlatıyor:
“Arabasında alışveriş fişleri buldum. LCD televizyon, buzdolabı, küçük ev aletleri falan almış, ne olduğuna önce bir anlam veremedim.
Daha sonra eşyaların teslim adresinin Esenyurt olduğunu öğrenince araştırdım ve burada bizden gizli küçük bir daire aldığını ve kızkardeşimle yaşadığı gayri meşru ilişkileri burada sürdürdüğünü öğrendim.
Rezilliği tamamen deşifre edince, beni ve çocuklarımı evden atmakla tehdit etti. Boşanmak istediğimi söyleyince; anlaşmalı boşanma davasını kabul etti... Üsküdar 2. Aile Mahkemesi’nde davamız başladı.”
BU ADAM MI “AİLE”Cİ?
Olayın diğer ayrıntılarını haberimizden okursunuz... Benim üzerinde durduğum nokta, şurası: Bir adam ki, eğer “eşini aldatıyor”, hele de “baldızı ile aldatıyor” ise, ondan her şey beklenir!..
Böyle bir adam; “4 çocuğunun anasını aldatıyor” ise, “CHP’yi” de aldatır, “Türkiye’yi” de!..
Nitekim; CHP’yi ve dolayısıyla Türkiye’yi nasıl aldattığı, işte çıktı ortaya!..
Şunu da düşünmüyor değilim:
“Eşlerini aldatmak”; acaba “CHP’nin genleri”nde mi var?.. Baksanıza; ortalık, “harama uçkur çözen”den, tuttukları “garsoniyer”lerde karısını aldatıp “zina” yapandan geçilmiyor!..
Böyle bir CHP, “aile”yi koruyacak öyle mi?.
Bir CHP ki, “aile”yi teslim ettiği adam; hem de “baldızı” ile “karısını aldatıyor!”
“Aileyi yoksulluktan kurtarmak” için proje hazırlayan bir adam, kendi ailesini “yoksulluğun pençesi”ne atabilmek için “dalga dümen” çeviriyor!..
Şimdi, siz, gelin de;
Böyle bir adamdan ve böyle bir adama proje hazırlatan bir CHP’den “hayırlı bir iş” bekleyin!..
Hiç mümkün mü?..
Sözün özü a dostlar;
“TÜSİAD taslağı”nda nasıl “halk” yok ise, “CHP’nin projesi”nde de “aile” yok!..
Bunu bilin, yeter!..
====================
Keşke “tepsi” çevirseydi!
“Yalancının ipiyle kuyuya inilmez” şeklinde bir atasözümüz var ya; CHP’lilere baktıkça; bu sözün ne kadar “gerçekçi” olduğunu düşünmeden edemiyorum.
Geçenlerde, Kanal A’daki “Görüş Farkı” programını seyrediyorum... Ekranda Gürsel Tekin var... Gayet rahat diyor ki; “Bizim için, başörtülü milletvekilinin hiçbir sakıncası yok... Anayasal sorun var mı, onu bilmiyorum. Ancak Gürsel Tekin olarak benim için hiçbir sakıncası yok... AK Parti aday gösterirse ikinci bir Merve Kavakçı olayının yaşanmasına müsaade etmeyiz.”
“Tamam” dedim; Türkiye, “normalleşme” yolunda bir adım daha atıyor!.. Tekin’in sözleri gazete manşetlerine yansıyıp da; kendisine, “Sözleriniz gerçek mi?” diye sorulunca, alınan cevap karşısında, yine hayal kırıklığına uğradım!..
Çünkü efendim; bir gün önce “olabilir” diyen Gürsel Tekin, kendisine mikrofon uzatan gazetecilere ne dedi, biliyor musunuz; “Ben, böyle bir şey söylemedim!”
El insaf!..
Kulaklarımla duymasam, demediğine ben de inanırdım...
Bir defa daha anladım ki; bu CHP’lilerin sözüne güven olmaz!..
Gürsel Tekin için düşüncem şu: Keşke “politikacı” olup, “lâf çevirme” işine gireceğine, “kahveci” olarak kalsaydı da, “çay tepsisini çevirme” işine devam etseydi!..
Çünkü, “lâf çevirme”yi, “tepsi çevirme” kadar yapamıyor!..




Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi