Taha Akyol

Taha Akyol

Aleviliği tanımak

Aleviliği tanımak

DEVLET Bakanı Faruk Çelik, basın toplantısında “Alevi açılımının geldiği zemin”i anlatıyor. Bu kavramı beğendim. Çünkü sihirli bir formülden bahsetmiyor, sadece bazı gelişmelerle dünkünden daha iyi bir “zemin”e ulaşıldığını ama daha gidilecek yol bulunduğunu belirtiyor.
Bakan bugünkü “zemin”e ulaşmak için yapılanları 8 maddede anlatıyor. Çalıştaylarla sağlıklı bir diyalog ortamı sağlanmıştır... Aleviliği tanımayanlar, bilmeyenler, yanlış önyargılarla bakanlar doğru kaynaklardan öğrenmeye ve önyargılarından sıyrılmaya başlamıştır... Madımak kamulaştırılmıştır, yeni bir proje hazırlanmaktadır... Alevilik, Alevilerin yazdığı metinlerle müfredata girmiştir...
Bana göre en önemlisi, bu süreçte, Çelik’in deyimiyle “karşılıklı önyargıların baskısının azalmaya başlamış” olmasıdır. Bu, bundan sonraki adımları muhakkak kolaylaştıracaktır. Onun için gelinen “zemin”i küçümsememek gerekir.

Değişen Alevilik
Önemli olan bakış açısının olumlu yönde değişmesidir. Bu sağlanmıştır. Faruk Çelik’in bu yöndeki sorumlu ve yapıcı gayretlerini takdir etmek gerekir.
Çelik’in gayretiyle iki yıldır yapılan 7 çalıştayın, hazırlanan raporların toplamı binlerce sayfa tutuyor. Dün açıklanan nihai rapor tek başına 200 sayfa...
Rapor çalıştaylarda ortaya konulan çeşitli Alevi taleplerini dürüstlükle yansıttığı gibi, modernleşme sürecinde Alevi toplumunda yaşanan değişimi ve bunun gelenekte yarattığı çözülme ve farklılaşmaları da ortaya koyuyor.
Söz gelişi “dedelik” kurumunun kutsallığı Alevi inanç ve kimliğinde fevkalade merkezi bir değere sahip olduğu halde şehirleşme ve modern eğitim gibi faktörler bunun etkisini giderek azaltıyor. Raporda bu konu akademik bir dille ayrıntılı bir şekilde anlatılıyor.
Bu tek örnek bile, Aleviliğin kurumlaşmasını Sünnilikteki gibi standart bir modele bağlamanın fevkalade zor olduğunu göstermektedir.
Onun için ben diyorum ki, hukuki alan açılmalı, kurumlaşmanın nasıl olacağı Alevi cemaatlerinin kendilerine bırakılmalıdır.

Hukuki zemin
Cemevleri konusunda, Nihai Rapor’daki şu ifadeyi çözüm için hareket noktası olarak görüyorum:
“Alevileri temsil eden mekânların camilerden çok cemevleri olduğu...” (Sf. 175)
Bunu kabul etmek, çözüm perspektifine sahip olmaktır; bundan sonrası hukuki modelin nasıl olacağı meselesidir.
Cemevlerini ibadethane olarak tanımada 1925 tarihli “Tekke ve Zaviyeler ile Türbelerin Kapatılmasına ve Türbedarlar ile Bazı Unvanların Yasaklanmasına Dair Kanun”da engeller vardır.
Ben toplantıda şunu önerdim: İnkılap kanunlarının Anayasa’ya aykırılığı ileri sürülemez ama değiştirilmesi mümkündür ve nitekim geçmişte değiştirilerek türbeler açılmıştır.
Model konusunda Aleviler arasında farklı görüşler vardır... ‘Maksimalist’ ve politize talepler vardır, müzakere ve diyaloga açık talepler vardır.
Bakan Çelik’in söylediği gibi, “aslolan tarihten gelen mağduriyetleri, mağduriyet duygularını gidermek” gerektiğinin herkesçe kabul edilmesidir.
Yola çıkılmıştır, tarihteki hataların bilincine varılmıştır. Devlet hukuki zemini hazırlamalı, kendisi bir tanım ve model empoze etmeden ama bütçe kaynağını sağlayarak, Alevi-İslam’ın din hizmetlerinin nasıl kurumlaşacağını Alevilere bırakmalıdır.
Eğilimin bu yönde olmasını memnuniyetle gördüm.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Taha Akyol Arşivi