Hayrettin Karaman

Hayrettin Karaman

Ali Cum'a diyor ki (2)

Ali Cum'a diyor ki (2)

S- Fakat bu "devletin dini İslam'dır..." maddesi tartışılıyor; kaldırılsın diyenler de var, kalsın diyeneler de var?

C- Benim bildiğime göre ortada iki görüş/talep yok, bir görüş (kalsın) var. Bu madde 1923 tarihli anayasadan beri bütün anayasalarda yer almıştır, Mısır halkı bunu uygulamıştır, liberalizm çağı dedikleri zamanda, 1923 te Belçika anayasasından tercüme edilen, hazırlayanlar arasında o zaman Mısır müftüsü olan Üstad Muhammed Bahît'in de bulunduğu anayasada da var. Öte yandan Danimarka gibi bazı devletlerin anayasalarında din ile ilgili madde yer almıştır. İngiltere gibi anayasası olmayan ve Magna Carta ile yetinen devletler vardır. Fransa, Rusya, Uruguay gibi anayasasında "laiklik" maddesine yer veren ülke oldukça azdır. Amerika anayasasında da laiklik maddesi yok. Bu maddeden rahatsızlık duymak vehme dayanıyor. Anayasanın ilgili maddesi vatandaşlığı esas alıyor; bu madde hem bir gurubun hakimiyetini hem de dinin reddedilmesini engelliyor.

S- Bu madde kalkmazsa hizipçilik ve gurupçuluk fitnesine sebep olmaz mı?

C- Gurupçuluğun, bir gurubun devlet gücüyle dayatmada bulunmasının sebebi anayasa veya kanun değil, kültürdür. Bunu bazı guruplar istismar ettiler, şişirdiler, devrimden sonra tekrar etmeyeceğini umuyoruz.

S- Peki çaresi nedir?

C- Çaresi problemin uygulama yoluyla çözülmesidir, vatandaşlığın sahih manada gerçekleştirilmesidir. Buna göre bütün vatandaşlar hak ve ödevde eşittir. Ben herkesi vatandaşlık esasına davet ediyorum, bunun manası din, renk, cinsiyet veya başka bir sebeple ayrım yapmaksızın her vatandaşa hakkının verilmesidir.

S- Vatandaşlık düzeni kadının devlet başkanı olmasına da imkan verir mi?

C- 23 ten beri hiçbir anayasada kadının, Kıptînin, Nûbînin devlet başkanı olmayacağına dair bir madde yoktur. Vatandaşlık düzeni bunu gerektirir ve ikinci madde de buna engel teşkil etmez, aksine bunu himaye eder.

S- Devlet Güvenlik Teşkilatının dağıtılmasından sonra bütün şiddet cereyanları sahaya indiler, bunlarla nasıl başa çıkılacak?

C- Düşünce ve ifade hürriyeti güvence altındadır; şartı düşünceyi açıklama ile sınırlı olması, silah ve şiddetin kullanılmamasıdır. Şiddete başvuranlar toplumun varlık ve güvenliğine kast etmiş olacakları için cezalarını çekerler. Bu arada orta yolcuların ve el-Ezher alimlerinin de seslerine kulak verilmesini tavsiye ederim; onlar da bu toplumun bir kesimi olarak söz hürriyetine sahiptirler. Bütün mesele bir kesime diğerlerinden daha çok fırsat verilmemesidir. Her kesim düşüncesini ve yöntemini ortaya koysun ve bakalım halk hangisini seçecektir; bana göre orta yolu seçeceklerdir.

S- Bunda toplum için tehlike yok mu? Malum bazı kesimler halkı, resmi dini kurumlar hakkında şüpheye düşürüyorlar!

C- Bunu yapanlar aşırılığı ve şiddeti seçip halkı kendilerine katılmaya çağıranlardır. El-Ezher büyük ve kadim bir kurumdur, lise, hazırlık ve üniversitesinde iki milyon öğrencisi vardır ve 60 yıl önce 15 bin öğrencisi var iken bugün bu sayıya ulaşmıştır; bu artış halkın ona olan güven ve itibarına delildir. El-Ezher Hz. Peygamber'in (s.a.) arı duru yolunu ve Ehl-i sünnet inancını esas almaktadır.

S- Bir gurubun uçta olduğunu nasıl anlayacağız?

C- Uçta olanların bazı ortak özellikleri vardır: a)Bunlar tefsiri, yorumu, dinin gayelerini, fayda zarar ilkesini (mesalihi) tanımazlar/kabul etmezler; nastan kendi anladıklarını din haline getirirler. b) Uçta olanlar şiddet yanlısı olurlar, şiddete din elbisesi giydirilince bu daha da tehlikeli olur ve çatışmaya dönüşür; çatışma yoluyla kendi inanç, anlayış ve görüşlerini dayatırlar, zorla kabul ettirmek isterler ki, bu da terördür. c) Aşırılığa kaçanlar geçmişi olduğu gibi bugüne taşırlar, bugünü ve realiteyi anlamak istemezler, vaki durumu zorla şahsi kanaatlerine boyun eğdirmek isterler, işte bu da çatışmaya götürür. d) Bunlar dışa bakarlar, zahire önem verirler; bu sebeple ahlaki hayatlarında bütünlük/tutarlılık zayıftır; sevgiden, komşularla güzel geçinmeden... söz etmezler, aile eğitimlerinde problem vardır, hayat ile, estetik ile ilgili problemleri vardır...

S- Medya sık sık fetva kurumundan (Dâru'l-fetva) hatalı fetvalar yayınlıyor; bu medyanın yanlış anlamasından mı, kurumun yanlış söylemesinden mi kaynaklanıyor?

C- Bunlar medyanın iyi niyetle de olsa yanlış anlamasından kaynaklanıyor. Haberciler dini terimleri bilmiyorlar ve bu yüzden de yanlış anladıkları oluyor. Bu sebeple üç yıldır gazeteciler sendikasına ve yüksek basın konseyine "anlamayı kolaylaştıracak kurslar ve seminerler vermeyi" teklif ettim, ses çıkmadı, şimdi bir daha tekrar ediyorum.

S- Zat-ı âlînizin, "hem dinini hem de vatandaşlık ilkesini koruyan, ileri bir Mısır-İslam-Arab ülkesi için örnek model tasavvurunuzu öğrenmek istiyoruz?

C- Devletler dinle ilişkileri bakımından üçe ayrılır:

a) Din devleti. Bu devlet çeşidinde yönetici (hakim, kral, imparator) Allah'ı temsil eder, sanki Allah'tan vahiy alıyordur; eski zamanlarda Keldânîler'de, Firavunlar döneminde örneklerini gördüğümüz bu devlet şeklini İslam tanımaz, kabul etmez.

b) Dini her şeyden uzak tutmayı şart gören ve anayasasında (bu manada) "laiklik" ilkesine yer veren devletler.

c) Sivil devlet. Mısır bu üçüncü devlet şeklini bugün değil, bir buçuk asırdan (Hidiv İsmail zamanından) beri benimsemiştir. Bu devlet şeklinde anayasa vardır, devletin kurumları vardır, millet meclisi ve kanunlar vardır, yargı ve idare teşkilatı vardır. Biz İslam esasları ile bağdaşan bu devlet şeklini benimsiyoruz.

(Röportajı Pazar yazısında tamamlayacağız.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hayrettin Karaman Arşivi