Kirov Davası’ndan İzmir Suikasti’ne

Kirov Davası’ndan İzmir Suikasti’ne

Joseph Stalin, 1930’larda Lenin’in yoldaşı önderleri partiden temizlemek için büyük bir harekata girişti.

Sovyetler’deki “Büyük temizlik” operasyonu Leningrad Parti Şefi ve Stalin’in potansiyel rakibi Kirov suikastiyle başlatıldı.

Sovyet tarihçiler bu cinayetin Stalin’in emriyle gerçekleştiğine emindirler ama hiçbir zaman kanıtlanamadı.

Kirov’un öldürülmesiyle birlikte Stalin, büyük bir operasyon başlattı. Yargılama görüntüsü altında işkence ve kamuoyu önünde itirafla tamamlanan süreçte, Stalin karşıtı insanlar öldürüldü.

İnsanı okurken bile rahatsız eden bir dönemdir.

Atatürk’e yönelik İzmir Suikasti de benzer bir süreçtir.

Mustafa Kemal, bu suikast vesilesiyle Milli Mücadele’yi birlikte yürüttüğü silah arkadaşlarını da tasfiyeyi amaçlamıştır.

Sanıklar arasına Kâzım Karabekir, Ali Fuat Cebesoy, Refet Bele, Cafer Tayyir Eğilmez ve Vasıf Karakol gibi isimler eklenmiştir.

Bu insanlar ancak İsmet İnönü’nün çabalarıyla kurtulmuştur.

Moskova ve İzmir’deki mahkemelerin ortak özelliği doğrudan Şef’e bağlı olmalarıdır.

Bugün gelinen noktada, kimi odakların Ergenekon Davası’nı benzer bir sürece benzetme çabası içinde oldukları görülüyor.

Farklı hesaplar bir davada kapatılmak isteniyor görüntüsü hakim oluyor kamuoyunda.

İrili-ufaklı birçok olay bu dava torbasına atılıyor ve insanların davalara olan inancı sarsılıyor.

Devrimci Karargah davasından tutuklu yargılanan Sosyalist Devrimci Partisi Genel Başkanı Rıdvan Turan’ın Oral Çalışlar’a yazdığı mektup bunun son örneği.

Ergenekon’un has adamlarından olmadığı için Hürriyet’in ağabeyi onunla ilgilenmiyor (İlgilenilecek sanıklar ve davalar da emir-komuta zinciri içinde belirleniyor olsa gerek) elbette bir haksızlığa uğradığı açık.

Bu haksızlıklara hep birlikte karşı çıkmak hukuka inanan herkesin görevi. Ali Bayramoğlu’nun dün Yeni Şafak’taki şu satırları o açıdan önemli:

“Nitekim bir yanda Ergenekon sürecinde hukuk rayının güçlendirilmesini bile davanın sulanması ve askerle ittifak olarak gören bir bakış var.

Öte yanda örneğin Şık olayından hareketle Çetin Doğan gibi isimleri bile temize çıkarmaya kalkan başka bir bakış, bu durumu Ergenekon’un bir iktidar mücadelesinden ibaret olmasının kanıtı olarak sunmaya çalışıyor.”

Evet Türkiye’de insanları stadlara tıkmayı, cami bombalamayı planlayan bir yapı da Hrant Dink’in ölüm emrini, Danıştay Baskını kararını veren bir yapılanma da var.

Bunlara yönelik sürecin sağlıklı işlemesi için farklı hesaplar içinde inandırıcılığı su götüren örgütler imalatı olmaması lazım.

Vatan Gazetesi çalışanlarından Aylin Duruoğlu’nu bile Devrimci Karargah üyesi yapıp aylarca cezaevinde yatmasına neden olan zihniyete karşı çıkmak lazım.

Hukuk sorgulanarak

temizlenir.

Bu sorguyu herkesin

yapması gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi