Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Feteva-yı Fatihiyye Hazretleri’ne soralım: Öğle Namazı kaç rekât?

Feteva-yı Fatihiyye Hazretleri’ne soralım: Öğle Namazı kaç rekât?

Atalarımızın, kulaklara “küpe” olacak çok güzel bir sözü vardır. Derler ki; “Biliyorsan konuş ibret alsınlar... Bilmiyorsan sus, adam sansınlar!”
Herhalde farkındasınız;
Son günlerde, bilen de konuşuyor, bilmeyen de... Ağzı olan herkes konuşuyor... Tabiî, hiç kimsenin ağzı “torba” değil ki, büzesin!..
Kimileri “ekran”lara çıkıp “ahkâm” kesiyor, kimileri de “köşe”lerinde!..
“Fetva”(!) veren verene!..
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu gibiler, “tam da Cuma Namazı saati”nde “bildirge” açıklıyor, bir “ekonomi profesörü” olan CHP’li Hurşit Güneş gibiler ise “dinin emirleri”nden bihaber olmalı ki, “N’oolacak canım” havasında “fetva”(!) veriyor:
“Cuma Namazı’nı kılamayanlar, kaza ediversin!!.. Cuma Namazı kaza edilemez değil ki!.. Her namaz gibi, Cuma Namazı da kaza edilir!!!”
Bu arkadaşa biri hatırlatmalı;
Biliyorsan konuş, “ibret” alsınlar,
Bilmiyorsan sus, “adam” sansınlar!..
ALTAYLI’NIN REYTİNGİ DÜŞTÜ MÜ?
“Adam” dedim de, aklıma geldi...
Hani, her köşe yazısının altında; “Ne Zaman Adam Oluruz?” diye sorup, cümle aleme “talkın” veren Fatih Altaylı var ya, galiba o da “fetva(!) modası”na uymuş!..
Olayı anlatmaya geçmeden önce; bir hususu özellikle açıklamak istiyorum...
Fatih Altaylı, son günlerde “yeni bir moda” başlattı... Eskiden beri sunduğu “Teke Tek”lerde kendisi sorar, “konuk”ları cevap verirdi...
Bu format, yıllar boyu devam etti...
Ama son günlerde;
Altaylı, “soru soran” olmaktan çıktı, “soru cevaplayan” oldu... Habertürk’ten Didem Arslan Yılmaz adlı bir bayan, soruyor Fatih Altaylı’ya, o da, “Benim adım Fatih!.. Ben, her şeyi bilirim” edalarında “gündemi yorumluyor!”
Al takke, ver külah!..
Hayır, “format değişikliği”ne hiçbir sözüm yok!.. O, Turgay Ciner’in problemi... Fatih Altaylı da onun sağ kolu!..
İster “soru” sordurtur!..
İster “yorum” yaptırtır!..
“Televizyon” da onun,
“Para” da!..
Ama; ya “Altaylı’nın performansı”nda bir düşme olmuş, ya da “ekran yüzü” eskimeye başlamış olmalı ki, eskisi kadar “reyting” alamıyor gibime geliyor... Belki de, “format değişikliği” bu yüzden!..
Nereden mi biliyorum?..
Geçtiğimiz Perşembe akşamı, Didem Hanım’la karşılıklı oturup, yine olayları yorumlamış Altaylı...
İşin garibi, Cuma akşamı da o programın “tekrarı” yayınlanmış!..
Ne yalan söyleyeyim;
“Ben” seyretmedim!..
“Bizim kesim”den de hiç seyreden olmamış ki, kırdığı “pot”tan, devirdiği “çam”dan, verdiği “fetva”(!)dan hiç kimsenin haberi olmamış!.. Hem de, program “iki defa” yayınlandığı halde!..
Pardon, pardon;
“1 kişi” seyretmiş...
O okurum da, telefon etti;
“Bugün yazarsın, yarın yazarsın diye 3 gün bekledim... Baktım ki yazmıyorsun, herhalde gözünden kaçtı diye düşündüm... Bu malzemeyi nasıl kaçırırsın abi?..”
Sonra, olayı anlattı...
Efendim, olay şu:
Hani, BDP’nin kışkırttığı insanlar Diyarbakır ve Van’da “Vur-Kır-Yak”lı gösteriler yapmışlardı da, Van’da “polisten kaçan” göstericilerden bazıları “cami”ye sığınmışlardı ya, etraflarını kuşatan polis, onların “kaçmak” için mi, “namaz” kılmak için mi camiye girdiklerini anlamak için “Öğle namazı kaç rekât?” diye sormuş, bilemeyenleri “gözaltı”na almıştı ya; eski “sorgucu”, yeni “yorumlayıcı” Altaylı, işte bu olayı yorumlamış!..
MEZHEBE GÖRE DEĞİŞİRMİŞ!
Telefon eden “bir tek okurum”un uyarısı üzerine “programın kasedi”ni buldurdum ve Altaylı’nın “fetva”(!)sını kendi kulaklarımla duydum.
“Teke Tek’in yeni sunucusu(!)” olan bayan Didem Arslan Yılmaz soruyor Altaylı’ya;
“Polisin Van’daki gösteri sırasında cami çıkışında gösterici olduğunu iddia ettiği kişiye ‘öğle namazı kaç rekât’ sorusuna verilen ‘dörttür’ cevabı, bazı medya organlarında neden yanlış değerlendirildi?”
Altaylı’nın tam “beklediği” soru!..
Tam “uzmanlık” alanı!..
Öyle bir “pas” ki, tam “gol”lük!..
Altaylı’dan böyle bir “fetva” istenir de, vermez mi hiç?.. Kaçın kurrası o...
Ekranından kimler geçti, kimler?..
Yaşar Nuri Öztürk’ler, Zekeriya Beyaz’lar, Bayraktar Bayraklı’lar, Cübbeli Ahmet Hoca’lar!..
Ehh, bu kadar “hoca”dan, herhalde bir “kırıntı” kalmıştır dağarcığında!..
Öyle ya;
Bu kadar “hoca tedrisatı”ndan sonra, “Öğle namazının kaç rekât olduğunu”, o bilmeyecek de kim bilecek?..
Ama önce, “polise çakması” gerekir!..
O da, çakıyor;
“Polisin yaptığı enayilik!.. Orada bir kısım gösterici camiye sığınmış... Orada kim gösterici, kim vakitçi anlamak için, camiden çıkanlara namazın kaç rekât olduğunu soruyor... Yahu polis efendi, sen bu kadar mı cahilsin?!?”
Demek ki, “cahil”miş polis!..
Öyle ya; “cahil”(!) olmasa, “4 rekât” diyeni, “Allah kabul etsin!.. Alın bu arkadaşı” deyip, hiç gözaltına alır mıydı?..
Ben polis olsam; anında “Feteva-yı Fatihiyye Hazretleri”ne telefon açar, sorardım!..
Neyse, hiç kimsenin sormasına gerek kalmadı... Didem Arslan Yılmaz sordu, Fatih Altaylı da anında verdi “fetva”yı:
“Yahu kardeşim, sen bu kadar mı cahilsin polis efendi?..
Her mezhepte farklı kardeşim!!!..
Şafiîler DÖRT,
Hanefîler BEŞ REKÂT kılar!..
Şimdi, camiden çıkan Şafii ise elbette 4 rekât diyecek... Polis, ŞAFİİLİĞİ BİLMİYOR ise, vaayy yanlış diyerek alıp götürecek!..
Şafiî Mezhebinde 4 rekât!..
Hanefî Mezhebi’nde 5 rekât!..
Bunu bilmeyen bir polis, göstericiyi alıp götürecek, olacak iş mi?!?..”
Duydunuz “zil”in, pardon “fetva”nın sesini!..
Müjdeler olsun ey halkım;
Alem-i İslâm, “Feteva-yı Fatihiyye Hazretleri” gibi çağdaş bir “alim” ve “fetvacı”(!)ya daha kavuştu ki, ne kadar sevinsek azdır!..
Görüyorsunuz ya;
“Feteva-yı Fatihiyye Hazretleri”nin fetvasına(!) göre, “namazın rekâtları, mezheplere göre değişiyor”muş!..
Öğle namazı, “Şafii”lere göre “4 rekât”mış, “Hanefi”lere göre ise “5 rekât!”
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
İşin şakası bir yana;
Bu adamlar topluma yön veriyorlar, kitlelere “öncülük” edip, onları yönlendiriyorlar!..
“Ne zaman adam oluruz” bilmem ama, “fetva” vermeye kalkışan bir adam, ilk önce “dinî kitap”lar okumalı, ya da bir bilene sormalı!..
Hadi, diyelim ki; “irtica bulaşır”(!) diye “İlmihal” gibi “dinî kitap”lar okumuyorsunuz, o zaman girin “internet”e ve “namaz rekâtlarının mezheplere göre değişmediğini” öğrenin!..
Bana bak, Fatih Efendi Hazretleri;
Öğle namazı, bütün mezheplerde “10 rekât”tır... Bunun 4’ü “sünnet”, 4’ü “Farz”, 2’si de “son sünnet”tir!..
“Farz” nedir, “sünnet” nedir bilmiyorsan, onu da ayrıca anlatırım... Ama, şimdilik şu kadarını bil: “Namazın rekâtları, bütün mezheplerde aynıdır, hiç değişmez!”
Haa, bazı durumlarda, “sünnet”leri terkedip, “sadece farzları” kılanlar olabilir, o da ayrı mesele!..
Ama, öğren artık!..
Bak, “saçının kılları” ağardı, hâlâ “rekât”ları öğrenemediysen, acırım sana!
“Ne zaman adam oluruz?” biliyor musun; “bilmediğimiz konularda susmasını öğrendiğimiz” zaman!
CAN ATAKLI’NIN POTU!
Bilmem hatırlar mısın;
Vakt-i zamanında, Sabah yazarı Can Ataklı da böyle bir “pot” kırmıştı...
O da, “farz” nedir, “sünnet” nedir, “seferilik” nedir bilmediğinden “Erbakan Hoca ve kurmayları”yla “alay” etmek istemiş ama kendisi “komik” durumlara düşmüştü!..
Yanılmıyorsam, bir Uzakdoğu seyahatinde Erbakan Hoca ve “Refah kurmayları”nın “uçakta akşam namazı” kılmaları, şöyle yazılmıştı Can Ataklı tarafından:
“Akşam namazı 5 rekât olduğu halde, Erbakan ve heyettekiler 3’er rekât kıldılar!”
Gülmüş ve biraz da acımıştım o zamanlar... “Vah zavallılar” demiştim, “Bunlar, seferilikte kılınan namazdan da habersiz. Seferilik durumunda, sadece farz namazların, o da yarısının kılınacağını bile bilmiyorlar!..”
Bereket ki; uçaktaki o namaz, “ikindi namazı”na denk gelmemişti!.. Yoksa, “farzın 2 rekâtı”nı kılıp, selâm verselerdi, herhalde, “Namazı 6 rekât eksik kıldılar!” diye yazardı Ataklı!..
Eee, “cehalet” başa dert!..
Ne diyeceksin?!?
Hatırlıyorum da,
Şimdi “Sabah’ın magazin ilâvesi” olan Günaydın, bir zamanlar “çok satan bir gazete” idi!..
Aklımda yanlış kalmadıysa, bu gazetenin 1981 veya 1982 yılında “M.Mutlu” adlı bir elemanı vardı...
İşte bu eleman;
“Namazın sünnet”ini kılan bir grup vatandaşın fotoğrafını çekip, altına da şöyle yazmıştı:
“Bunlar toplu halde ibadet ediyorlar, ama aralarında uyum yok!”
Şaşkaloz adamın;
“Cemaatle kılınan namaz”daki “uyum”dan haberi var, ama “sünnet”lerin “bireysel” kılındığından haberi yok!..
Yine hatırlıyorum da;
Aynı şaşkoloz, yine aynı yıllarda şöyle bir haber/yorum yazmıştı:
“Kâbe’yi niye Türkiye’ye taşımıyoruz?!? Mukaddes Emanetler’i getirdik de bir şey diyebildiler mi?!? O halde, S.Arabistan’dan da Kâbe’yi getirelim, yine bir şey diyemezler!”
Ne diyeceksin?..
“Cehalet” başa belâ!..
İnsan, cahil olmayagörsün, “saçmalama”da sınır tanımıyor işte!..
Neyse ki; Can Ataklı, hiç olmazsa “namazın rekâtları”nı biliyormuş... Ama, onun da “seferilik” durumundan haberi yok!..
Yine de; Fatih Altaylı’ya nazaran, “ileri”de sayılır.
Çünkü Altaylı;
Bırakın “seferilik” durumunu, “rekât”ları bile bilmiyor!..
İnşaallah, o da öğrenir!..
“Otomobil”lerden fırsat bulabilirse!..
===============
Kim, hangi dilde konuşacak?
YSK Başkanı Ali Em ve YSK kurmayları, bugün “basın mensupları” ile bir araya geleceklermiş... Bana öyle geliyor ki; bu “Şirinlik atağı”nın sebebi; YSK’nın üzerine düşen “kara gölge”yi dağıtmaya çalışmak!.. “Ağır bir yara” aldılar ya, bugünkü toplantıyla onu “tedavi” etmeye çalışacaklar!..
Neyse, hele toplantı yapılsın, eteklerindeki taşı döksünler, onu sonra yazarız...
Efendim, YSK’nın “seçim takvimi”ne göre; partiler “aday listeleri”nde bulunan “eksiklik”leri dün YSK’ya bildirdiler... YSK da, “milletvekili kesin aday listeleri”ni 29 Nisan’da ilân edecek.
Bu yıl, diğer yıllardan farklı olarak ilk defa, “Türkçe dışındaki dillerde propaganda” yapılabilecek!.. Yani, Türkçe dışında bir dil kullandı diye, hiçbir adaya hapis cezası verilmeyecek. Bu karardan sonra, BDP’lilerin elindeki bir “koz” daha alınmış oldu...
BDP’liler, artık “anadilde propaganda” yapabilecekler!..
Yani, halka “Kürtçe” hitap edebilecekler!..
Tabiî, bu karardan sadece BDP’liler değil, MHP’liler de istifade edebilecekler... BDP’liler “Kürtçe” konuşurken, MHP’liler de herhalde “Bozkurtça” konuşurlar!..
Ya CHP’liler?.. Onlar da, “halka halkın inançlarına Fransız” oldukları için herhalde “Fransızca” konuşurlar!..
Haa, Tayyip Erdoğan mı?..
O, “halkın dili”ni bildiği için, yine “dobra dobra” konuşacaktır!..




Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi