Mahir Kaynak

Mahir Kaynak

Tutarlı olmak

Tutarlı olmak

Bir projenin anlamlı olması için bunun gerçekleşmesinin mümkün olması gerekir. Eğer söylenen hedefe varmak ihtimal dışı ise bu projenin gerçek hedefinin söylenen olmadığı, başka bir amacı olduğunu düşünmek ve onu anlayıp gereken tedbirleri almak gerekir.

1980 öncesi ülkemizde sol eylemler yapılıyordu ve devlet kurumları da dahil, birçok kişi amacın ülkede komünist bir rejim kurmak olduğunu düşünüyordu. Bunun mümkün olmadığını ve amacın bir darbe ortamı yaratmak olduğunu söyledim. Gerçekte halkın tamamına yakını bu ideolojiye karşıydı. Nitekim daha sonra yapılan anayasa oylamasında halkın yüzde doksanından fazlası kabul oyu vererek bu ideolojiye karşı olduğunu gösterdi.

Sol örgütlenme daha çok yabancı sermayenin sahip olduğu ve işçilerin yüksek ücret aldığı iş yerlerindeydi ve bu örgütler işverenle iç içeydi. Sol militanlar eylemlerini sıradan halka yöneltiyor, ilkokul çocuklarına kadar herkes tedirginlik yaşıyordu. Bu tedirginlik işçi sınıfının düşmanı olduğu söylenen işverenlerde gözlenmiyordu. Zamanın askeri yönetimi terör eylemlerine bakıp bunun ülkeyi ele geçirmek isteyen bir gücün eseri olduğunu düşünüyordu ve bu konuda haklıydı. Ama operasyonun arkasında kim olduğu konusunda kesin bir yanılgı içindeydi ve operasyonun gerçekleşmesi için gerekeni yaptı ama ne yaptığının farkında olmadı. Bu nedenle darbecileri suçlu gösterenlere katılmıyorum ve olayı o günlerden beri söylediğim şu sözlerle açıklıyorum: “Darbenin niçin yapıldığını, Evren paşa hariç, çok kimse biliyor.”

Türkiye’de PKK terörü başladığı zaman Irak’ta Saddam rejimi vardı ve bunların herhangi bir siyasal eyleme katılması mümkün değildi. Ülkemizdeki harekete bölücülük sıfatı yakıştırıldı. Hemen şu soruyu sordum: Bölgede bağımsız bir devlet kurmak mümkün olabilir mi? Bir devlet sadece insanların istemesi ile kurulamaz. Onun ekonomik gücünün olması, halkın büyük çoğunluğunun hareketi desteklemesi, birçok devlet kurumlarını oluşturacak güce sahip olması gerekir. Ayrıca büyük güçlerden bazılarının desteğini alması gerekir. Şu sonuçlara vardım: Bölge halkının büyük çoğunluğu harekete karşıydı. Ağalık düzeni ile örgütün ideolojisi tezat halindeydi. Nitekim bunlardan örgüt militanlarının onlarca katı köy korucusu çıkarıldı. Bölgede dönen bir çark bile yoktu ve ekonomisi ilkel tarıma dayanıyordu. Bu konuyu tartıştığım birine “Bir devlet kurarsanız şunu başarırsınız: Dünyada gelir sıralamasında en arkada olanı sondan bir geriye iter sonuncu sırayı alırsınız” dedim. Eğer bir güç yeni oluşumu desteklerse Türkiye’yi kaybederdi ve bunu kimsenin göze alamayacağını düşündüm. Bu nedenle bölgede bir sorun olduğunu ve bunu çözmenin devletin görevi olduğu sonucuna vardım.

El-Kaide’ye atfedilen eylemlerin ilk gününden itibaren gerçek dışı olduğunu ve bunun ABD’nin bozulan dünya dengesinin yerine yenisini kurmak için uygulamaya başladığı çok büyük projenin bir parçası olduğunu söyledim. Çünkü bu örgüte atfedilen eylemler ya bir mucizeydi ya da El-Kaide bir marka olarak kullanılıyordu. Eylemler büyük projenin kamuoyu oluşturma çaılşmalarıydı. Örgüt işini bitirince tasfiye edildi ve yeni modeller yürürlüğe kondu.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mahir Kaynak Arşivi