Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Anıtkabir’i de satarlar!..”

“Anıtkabir’i de satarlar!..”

Pek göstermiyorum ama duygusal sayılırım…
Seçim öncesinde Tandoğan taraflarına biriktirilip avaz avaz bağırtılan ve toplu hâlde Anıtkabir’e götürülürken “Türkiye Laiktir Laik Kalacak” diye bağırttırılan zirzopların düştükleri vaziyete bile üzülmem onu gösteriyor ki,
pekâlâ duygusalım!
Yükselişini Budapeşte Gazisi Mesut Yılmaz’a borçlu olduğundan, düşüşü de Mesut Yılmaz’ınkine paralel seyreden şu sahte kahraman…
Evet, Tuncay özkan!..

Sattı!..
Sadece kanalını mı?..
Değil elbet. Kanalıyla beraber, seçim öncesinde Tandoğan’a sürüklenen akl-ı evvelleri sattı!
Hem de kime?..
“Büyük Plân”ın parçası olarak biteviye hedef gösterdiği Fethullah Gülen Hocaefendi’ye dost bir gruba...
Ey bana küfür yağdıran Ehl-i Tandoğan:
Şimdi anladınız mı, “Tuncay özkan’ların, Deniz Baykal’ların, Nur Serter’lerin, Necla Arat’ların, Sarıkızların, Kızıl Oğlanların gazına gelmeyin…
Laiklik filan bahane;
Siz siz olun… Kestaneyi çizdirmeyin!” deyişimdeki sırrı!..
O günlerde kızıyordunuz…
Başta Tuncay özkan olmak üzere, peşinden sürüklendiğiniz sahte kahramanların “laikliği paraya tahvil edeceklerini” yazdığımda, küfür yağdırıyordunuz!..
Hadi, şimdi Tuncay’ı arayın ve sorun:
“Niye sattın?..
Ve de… Niye hem Gülen’e hem de AK Parti’ye yakın bir gruba sattın!..”
Ya, arkadaşlar…
Ben demiyor muydum; “Ellerinde olsa Anıtkabir’i de satarlar!..”
İşte… Biz böyle işaret ederiz, Onlar da böyle satarlar!..
En çok Vakit’e kızarlar, Ve en çok da Vakit’in dediğini yaparlar!..

Neyse olan oldu!..
Tandoğan’da beş-on binlik bir kalabalık oluşturabilmenin ve sonrasında gevşek düzen Anıtkabir avlusu doldurabilmenin sarhoşluğuyla, “sonunuz geldi” naraları atanlar… Gülen’e satılmanın acısını, zamanla unuturlar!..
Bir hafif sızı kalır içlerinde… Sızladıkça, Vakit’i ve “uyarıcı” satırlarımızı hatırlarlar!..
Olan oldu artık…
Klişeleşmiş laf: “önümüze bakalım!..”
önümüzde Tuncay özkan var!.. Ve onun acayip açıklamaları…
En kahraman Tuncay; Kanaltürk’ü çeviremeyecek duruma geldiğini, Maliye’nin boğazına sarıldığını, alacaklıların kapıya dizildiğini filan söylüyor…
çalışanlarının, bu arada örgüt gazetesinde müdürlük yapmasıyla ünlü sağ kolu Merdan’ın maaşını ödeyemez duruma düşünce… Satmaya karar vermiş!..
Kendisine yakın gazetelerden Vatan’daki beyanına göre 25 milyon dolar almış bu işten, Güneş’tekine göre ise 38!..
Arada fazla fark yok değil mi?..
Lafı mı olur, 13 milyon dolar!..
Şimdiiii…
Diyor ki özkan:
“Vallah-billah 1 milyon dolar para kalıyor cebime!..”
Gerisi?..
“Borçlara filan gidiyor işte!..”
Borç mu?..
Bir rivayete göre 24 (25 eksi 1), diğerine göre 37 (38 eksi 1) oluyor; özkan’ın cebine kalmayacak olan!..
Piyasaya bu kadar borç mu takmış, bu özkan?..
Büyük para… çok büyük!..
Kanal Türk hacmindeki bir kanalı, on yıl götürebilecek kadar büyük bir para…
Ve üstelik bunun bir de reklâm gelirleri var…
Hiç reklâm almadı mı...
Ve… CHP’den milyonlarca dolar, faturalı (!) belgesel bedeli kapmadı mı?..
O paralar ne oldu?..
Hangi borçlara gitti?..
Ve bütün bu işler nasıl muhasebeleştirildi?..
Evet… Nice soruyu davet eden bir vaziyet var ortada.
Hani; Başbakan’ı, hükümeti her vesileyle şeffaflığa çağırıyordu ya…
özkan da, bu çağrısının gereği olarak…
Kimlere, hangi dilimler hâlinde, niye borçlu olduğunu şeffaf şeffaf ilan etmeli!..
Bunun ne zararı var ki…
özkan,
Hem o laikliğin sağlam kalesi olarak yedirdiği kanalı, Gülen Hocaefendi’ye dost bir gruba satmaktan başka bir çaresinin kalmadığını ispatlamış olur…
Hem de Tandoğan meydanında biriktirilen garipleri rahatlatmış!..
Bunları açıklasın, şeffaflık adına…
Bir de; Cumhuriyetin bekası, laikliğin muhafazası, Kemalizm’in ihyası için talep edilen “Kontörler” vardı…
“Biz kaç kişiyiz nokta com!..” taraflarına yağan kontörlerin “Muazzam bedelleri ne oldu?” diye soranlara rastlıyorum…
Belli mi olur…
Bakarsınız, özkan çıkar…
Ve o diline sakız ettiği şeffaflık adına bir bir açıklar!..
MEVLâNA RUHU!..
Şimdi…
İşe yaramayacağından emin olduğumuz bunca tespit ve davetten sonra…
Geleyim, işe yarar mevzua!...
Tuncay sattı, mattı… Canı sağ olsun!..
Bundan sonra; himayeye almak lâzım onu…
öyle ya… Mesut çoktan gitti;
CHP’liler, Ulusalcılar, Ergenekoncular, Sarıkızcılar -artık nasıl ifade ederseniz- o çerçevede yer alanlar bir daha asla yanlarına yaklaştırmazlar onu!..
Bunların sivil toplum örgütlerinde bilumum iyi aile çocukluğu olsa da, iş Tuncay özkan’a geldiğinde, dışlama pozlarına girerler!..
Yaklaşacağı parti, çalışacağı bir medya organı, sırtını sıvazlayacak arkadaşı da kalmadı!..
Mesut Yılmaz’dan bu yana takip edin; adamı intihara sürükleyebilecek bir düşüş bu!..
Aman, Allah muhafaza!..
Dedik ya; duygusal adamız, Tuncay özkan’a da acırız!..
Ben diyorum ki: Kanaltürk’ü alan grup, Tuncay özkan’ı bırakmasın;
Onu, sıcacık kollarıyla sarsın…
Bir “baba” şefkatiyle!..
Merhamet etsin;
Hatalarını yüzüne vurmasın,
Dışlamasın…
“Gel” desin ona…
Hz. Mevlâna şefkatiyle:
“Gel, gel, ne olursan ol yine gel…
İster kâfir, ister Mecûsi, ister puta tapan ol, yine gel!..”

Geeeel Tuncay gel!..


Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi