Kürt Federasyonu: Kuş mu, deve mi?

Kürt Federasyonu: Kuş mu, deve mi?

BDP eski Başkanı Selahattin Demirtaş'ın verdiği mesajın, Hükümet çevresinde konuşulduğu anlaşılıyor.
Hani dün burada ele aldığımız mesaj...
"Türkiye, coğrafi ve nüfus olarak büyük bir ülke, tek bir merkezden, tek bir başbakanla yönetilemez" demişti Demirtaş...
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek ise Demirtaş'a şu cevabı verdi:
"Aslında bu federal yapıyı arz eden görüştür. Biz bunları kabul edemeyiz. Çünkü bizim anayasamız Türkiye Cumhuriyeti'nin üniter devlet olduğunu ifade ediyor. Doğru olan da odur. Federasyon, federal devlet laflarının arkasında başka şeyler var, başka niyetler var. Demokratik özerklik laflarının arkasında başka niyetlerin olduğunu düşünüyorum."
***

Nihayet meselenin esasına gelmiş durumdayız:
Dün yazdığım gibi PKK-BDP çizgisinin "demokratik özerklik" dediği şey, özünde "federasyon" talebidir. Gördüğümüz gibi Hükümet de olayı böyle anlıyor.
Bence bu konuyu sakin bir biçimde tartışmalıyız: Üniter devlet ile federasyonun avantajları/ dezavantajları nelerdir? Türkiye iki federasyonlu bir yönetim yapısına geçerse, kimler ne kazanacak, ne kaybedecek?
"Federasyon" kelimesini işittiklerinde tüyleri diken diken olanlar var. Halbuki kimsenin padişahlığı geri getirdiği filan yok; federasyon da bir cumhuriyet biçimi.
***

Bunları söylüyorum diye benim federasyondan yana (ya da karşıt) olduğumu sanmayın.
Ancak şunu not edeyim: PKK-BDP'nin arzu ettiği federasyon yapısı, 1930'ların totaliter rejimlerini çağrıştırıyor...
Köylere kadar inen bir "tek parti" örgütlenmesinden söz ediyor Kürtçü siyasetçiler... (PKK yıllar içinde diğer Kürt örgütlerini silahla yok edip, Kürtçülükte tekel oluşturduğu için böyle düşünmeleri normal.)
Sosyalistlerin "demokratik merkeziyetçilik" dediği, özünde demokrasiyle, özgürlüklerle, çoğulculukla hiçbir alakası olmayan bir otoriterlikten başka şey değil bu...
***

Halbuki... Beğenmesek de, uygulanma biçimini eleştirsek de, 1946'dan beri Türkiye'de "çok partili" bir sistem var. (Zaten birden fazla parti olmadan demokrasiden söz edilemez...)
Çok parti düzeni vatandaş tarafından benimsenmiş durumda. Beğenmediği partileri sandığa gömüveriyor halkımız!
Öte yandan iş PKK-BDP'lilere kalsa, Türkiye'de şöyle bir garip siyasi yapı oluşur:
Batı tarafındaki Türk Federasyonunda çok partili bir siyasi hayat... Buna karşılık, Doğu tarafındaki Kürt Federasyonunda, "tek parti" rejimi!
Federasyonun kurulduğu gün, artık ovaya inmiş PKK'lıların sokaktaki Kürtlere söyleyeceği şudur: "Millet olduğunuzu bizim sayemizde idrak ettiniz; fazla konuşmayın, size denileni yapın."
(Yani çok partiye alışmış Kürtleri, tek partiye mahkûm edecekler. "Bunlar aslında Kemalist" diyorum, inanmıyorsunuz.)
***

İlginç bir noktaya daha değinelim mi?
Başbakan Erdoğan birkaç kez başkanlık sistemini istediğini söyledi. Başbakanın hayalinde ABD'dekine benzer bir sistem var.
O tarz bir başkanlık siteminde, yerel/ bölgesel yönetimler ciddi düzeyde yetki sahibi oluyor: Yasa çıkartıyor, vergi topluyorlar. Asayişi sağlamak üzere kendi kolluk kuvvetlerini oluşturuyorlar.
Evet... Elbette her başkanlık sisteminin ille de federatif bir yapının üzerine inşa edilmesi gerekmez... Federasyon olmadan da başkanlık sistemi olabilir.
Cemil Çiçek "olmaz-olamaz" dese de, Başbakan Erdoğan'ın bu konudaki vizyonu ile Demirtaş'ın söyledikleri (güçlü bölgesel yönetim, vs.) arasında paralellikler yok değil.
Ben asıl neyi merak ediyorum, biliyor musunuz? Yeni Anayasa'da Kürt halkının "kimliğe" ilişkin bütün hak ve talepleri karşılanırsa...
PKK- BDP'liler ne yapacak? (Bunu da yarın konuşuruz.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi